İSLAM MEDENİYETİ TARİHİ
Hz. u00c2dem ile başladı medeniyet tarihimiz. Bu anlayışla tarihte dünyanın çeşitli yerlerinde tüm insanlığın yüz akı olan medeniyetler inşa ettik. Medeniyetlerin kendilerine mahsus şehirleri vardır. Bu, yalnız mimaru00ee üslup bakımından değil, hayat üslubu bakımından da göze çarpan bir farktır.
Kaynağı ilahi olan bu medeniyetin son halkası Peygamber Efendimizin yaşadığı dönemde kurduğu Asr'ı Saadet Medeniyetidir. Ümmet anlayışını, iman kardeşliğini ve takvayı esas alan, adaletin, eşitliğin ve insan haklarının zirveye ulaştığı, fitne ve fesadın yok olduğu, cahillik, yobazlık, taassup, ırkçılık ve fakirliğin sona erdiği bir medeniyetti o medeniyet. Asr'ı Saadette insanlık öylesine ayağa kalktı ki, 30 yılda tüm aleme hızla yayıldı. Tarihte bu medeniyetin benzeri bir daha görülmedi. Peygamber Efendimizin elinde ilahi kelam ve rehber Kur'an vardı. Etrafındaki özverili, fedakar ve mertlikte eşsiz sahabilerle birlikte kurduğu bu medeniyet dört halife döneminde de devam etti. Dünyanın dört bir tarafına yayılan sahabilerle, bu medeniyet anlayışı tüm dünyaya yayıldı. Gittikleri her bölgede kurdukları medeniyetler, Müslümanların düştükleri ihtilaflar sonucu yerle bir oldular.
İslam anlayışı ile Endülüs'te dünyanın en parlak medeniyetini kurduk. İlimde, fikirde ve düşüncede dünyaya örnek olacak bir kültür inşa ettik. Kurtuba, Sevilla, Palermo ve Granada gibi İslam hakimiyetindeki şehirlerde ilim ve kültür meşaleleri parlarken, Paris, Roma gibi diğer Avrupa şehirleri karanlık dünyalarında ve cehalet denizinde yüzüyorlardı. O dönemde bir milyondan fazla insanın yaşadığı Kurtuba'da 200.000 ev, 60 saray, 600 cami, 700 hamam, 17 üniversite ve 70 halk kütüphanesi vardı. Müslümanların iç çekişmeleri sonucu bölünen ve zayıflayan Endülüs sonunda Hıristiyanların eline geçti. 8 asırlık İslam hakimiyeti sona ermekle kalmadı. Hıristiyanlar Müslümanlara ait bütün izleri; muhteşem camileri, sarayları, su kanallarını, hatta kitapları bile yok ettiler. Müslümanlar da ya öldürüldü, ya göçe, ya da din değiştirmeye zorlandı. Din değiştirenlere bile güvenilmeyip engizisyon fırınlarında yakılarak öldürüldüler.
Bir kez daha İslam medeniyetini Ceyhun ile Seyhun nehirleri arasında, yaklaşık 660.000 kmu00b2'lik coğrafu00ee bölgeyi içine alan Maveraünnehir'de kurduk. Maveraünnehir İslam'ın serhat şehridir. İslam dünyasının parlak bir medeniyet alanı haline gelen bu yerden ilim ve irfan kaynağı olan büyük alimler, dünyaya ilmi, irfanı İslamiyet'in örnek ahlakını yaydılar, pek çok talebe yetiştirdiler. Bu alimlerin yazdıkları ciltler dolusu eserler Buhara, Semerkand ve Taşkent kütüphanesinde bulunuyordu. Bu dönemde Harezmi, Fergani, Saguni, Farabi, İbn Sina, Biruni, Maturidi, Buhari, Tirmizi, Semerkandi gibi Orta Asya şerhlerinin künyelerini taşıyan birçok meşhur İslam alimleri ve filozofları yetişmiştir. Zamanla Müslümanlar yine ihtilafa düştüler, basit meselelerden dolayı kavga ettiler ve o muhteşem medeniyet yıkıldı.
Arap Yarımadasından, İran körfezindeki ülkelerden ve Hindistandan gelen Müslümanlar bugünkü Kenya, Tanzanya ve Mozambik tarafından Afrika'ya girdiler ve Afrika'ya İslam dinini ve kültürünü getirerek, Putperest Roma ve Hristiyan kültürünü Mağrib'den sildiler. Kenya, Zanzibar ve Tanganyika bölgesinde İslam medeniyeti yükselmeye başladı. Timbuktu halen Mali'de İslam'ın en büyük eserlerini bağrında bulunduran büyük yazmalar kütüphanesinin olduğu şehirdir. Sömürgelerle Afrika'da kurulan İslam medeniyeti de ortadan kaldırıldı.
Sevgili Peygamberimiz Veda Hutbesi'nde; "Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler, Allah'ın kitabı Kur'an-ı Kerim ve Peygamberinin sünnetidir" buyurmuşlardır. Onun ümmeti olan bizler Kur'an-ı Kerim ve Sünnete uyduğumuz zaman dünyanın hayran kaldığı İslam medeniyetini inşa ettik. Ne zaman ki o anlayıştan uzaklaşmaya başladık, onunla birlikte kurduğumuz medeniyetler de yıkılmaya başladı. Bu coğrafyalarda insanlarla birlikte inşa ettiğimiz büyük medeniyetler de yok oldu.
Tarihten günümüze yıkılan İslam medeniyetini yeniden ayağa kaldırma potansiyeline sahip tek bir coğrafya kaldı. O da Anadolu İslam Coğrafyasıdır. Bu topraklarda yaşayan her Müslümanın bunun muhasebesinde bulunarak ve bugüne kadar yapılanları gözden geçirerek gelecek yıllara yönelik projelerini hazırlaması gerekir. Bütün bu dünyalarda bize umut bağlayan insanların da umudu bu coğrafya ve bu coğrafyada yaşayan insanlardır. Bunu ilimle, hikmetle, marifetle, güçlü bir eğitimle yaparız.
Biz bunun farkında değiliz belki ama farkında olanlar bunu önlemek için ellerinden geleni ardına koymuyorlar. Geleceğe bir ışık gibi doğan bu ülkenin önünü kesmek için içeriden ve dışarıdan, başta İslam düşmanları olmak üzere elbirliği içerisinde çalışmalar yürütülmektedir. Batıdan Avrupa Birliği ve Amerika başta olmak üzere bütün ülkeler algı operasyonları ile bu ülkeyi itibarsızlaştırmakta, doğuda ise Rusya ve İsrail'in desteğiyle terör beslenerek ülkemiz güçsüzleştirilmektedir. Bunlara alet olan vatandaşlar bir an önce kendilerini hesaba çekmeli ve ülkenin bu erdemli yürüyüşünde safını belirlemelidirler. Aksi takdirde bunun vebalini taşıyamaz, hesabını veremezler.
Yeniden İslam Medeniyetinin inşası ümidiyleu2026