İslam, İnsan ve Tasarruf
Günümüzün en önemli sorunlarının başında tüketim bağımlılığı olduğu ifade edilmektedir. İnsanların çılgınca tüketmesinden, eline geçirdiği her şeyi israf etmesinden şikayet edilmektedir. İnsanca nasıl yaşayacağını bilmeyen kişi, çılgınca tüketmek suretiyle mutluluğa ve doyuma ulaşacağını sanmaktadır. Çılgınca tüketmenin kişiyi normalleştirmediği, olgunlaştırmadığı ve geliştirmediğini söyleyebiliriz. İnsan, tükettikçe çılgınlaşmakta, azmakta ve değersizleşmektedir. Tüketimperestlik, insanı cahil, ilkel, azgın ve fanatik bir varlık haline getirmektedir. Tüketimperestlik, aslında kişinin çılgınca nesneleri kullanması değildir. Mallar, nesneler, paralar, giysiler, arabalar, evler, araziler, bilgisayarlar, telefonlar, kısacası her şey, insanı kullanmakta ve tüketmektedir. Kullanmak niyetiyle aldığımız ve tükettiğimiz eşyaların, hayatımızın ve insanlığımızın içini boşaltması sonucu, bugün dünyamız bir insan çöplüğüne dönmüş durumdadır. Dünyamızı yeniden insanla doldurmanın yolu, tüketimden değil, tasarruftan geçmektedir. İnsanlığımızı israf etmeden iktisadı ve tasarrufu dengeli, ahlaklı ve sürdürülebilir bir hayatın temeli, değeri ve ideali haline getirmeyi öğrenmeliyiz..
Tasarruf, sahip oluğumuz her türlü kaynağı idareli kullanmayı öğrenmek demektir. İdareli kullanma kavramı, aklı ve pratikliği gerektirmektedir. Tüketimperestlik, aklın, pratikliğin ve gerçekliğin ortadan kalkması demektir. İdareli kullanma bilinci, akıl ve gerçeklik bağlamında sahici bir hayat yaşama bilincine sahip olmayı ifade etmektedir. Tüketimperestliğin öldürdüğü en önemli şey, idare etme bilindir. Maddi ve manevi planda insanlığımızı tüketmeden yaşamak için fiziksel, sosyal, bireysel ve metafiziksel düzeylerde idare etmeye dayalı dinamik ve yenilikçi bir hayatı nasıl yaşayacağımız üzerinde ciddiyetle düşünmeyi gündemimize taşımalıyız. Tasarruf, hayatı doya doya yaşamak için idareli bir şekilde hayat planına sahip olmak demektir.
İnsanı olgunlaştıran ve geliştiren tutum ve değer, tasarruftur. Tüketimperestlik, israf ve gösteriş, insanı itibarsız, değersiz, boş ve bir hiç haline getirmektedir. Gösteriş ve israf, insanı hiçleştirirken, tasarruf ve iktisat insanı dolu ve güçlü kılmaktadır. Rahmet Peygamberi, bu bağlamda şöyle demektedir: “Yiyiniz, tasadduk ediniz, giyiniz. Fakat bunları yaparken israfa ve tekebbüre kaçmayınız.” Gösteriş ve tüketimperestlik, itibar, güç ve gelişmişlik ölçüsü olarak algılandığı zaman, aslında insani, sosyal ve maddi çöküşün yolu açılmış bulunmaktadır. Tasarruf bilinci ve pratiği, kişiyi acizlikten, çaresizlikten ve güçsüzlükten çıkaracak temel yoldur.
İslam, canımız dahil sahip olduğumuz her şeyin asıl sahibinin Allah olduğunu ve kullandığımız her şeyin bize emanet olarak verildiğini söylemektedir. Bize emanet olarak verilen her şeyi bir nimet olarak bilmeli ve onları idareli kullanmalıyız. Tüketimperestlik ve israf, emanete hiyanet anlamına gelirken, tasarruf ise nimete şükretmek ve Allah’a sahih anlamda kul olmak demektir. Rahmet Peygamberi, nehir kıyısında abdest alınsa bile suyun israf edilmemesi gerektiği konusunda insanlığı uyarmaktadır. Hiçbir tabi kaynağın sınırsız olmadığını ve tabiatta var olan her şeyin idareli ve sürdürülebilir şekilde kullanmamız gerektiğini, Rahmet Peygamberi ifade etmektedir. Her şeyin sınırsız ve tükenmez olduğu yanılgısı içinde yaşamak, sınırlı bir hayat içinde kainatı ve insanlığı hiçliğe sürüklemek şeklinde bir çılgınlık ve yıkım halinin ortaya çıkması durumunu doğurmaktadır.
İsraf ve tüketimperestlik, Allah’a, kâinata ve insanlığa savaş açmak demektir. İsraf ve tüketimperestliği yaşam tarzı edinenler, Şeytan’ın dostları ve müttefikleri olarak değerlendirilmektedir (İsra, 26-27). Rahmet Peygamberi, Şeytan’ın dostu olmamak için nasıl tasarrufta bulunacağımızın yolunu incelikli bir şekilde göstermektedir: “Birinizin elindeki lokma yere düşerse ondaki toz toprağı giderip yesin ve onu şeytana bırakmasın.” İnsanın, madde üzerinde tasarruf hakkı vardır, ama israf etme şeklinde bir ayrıcalığa veya azgınlığa sahip değildir. 31 Ekim Dünya Tasarruf Günü’nde israfa karşı insanı, iktisadı ve aklı esas alan İslam’ın bu konudaki yaklaşımını derinlikli bir şekilde öğrenmeye ihtiyaç vardır.