Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
11 Ağustos 2017

İSLAM, İNSAN VE KADIN

Düşünce dünyamızda sürekli olarak tartışılan konuların başında kadın gelmektedir. Kadın hakkında herkes çok konuşmasına rağmen, şimdiye kadar kadın konusunda sağlıklı, ahlaklı, İslami ve insani bir bakış açısı ortaya koyduğumuz söylenemez. Kadına dair tartışmaları daha çok polemiklerle, karşılıklı suçlamalarla ve atışmalarla yapıyoruz. Kadın konusunu çok ciddi bir şekilde konuşmaya ve tartışmaya ihtiyacımız vardır.

Kadın, insan ve İslam ilişkisi konusuna sahici anlamda katkı sunamayan anlayışların yüzeysel, çarpık ve yoz tezahürlerini gündem haline getirebiliyoruz. Yüzeysel, sığ ve yoz anlayışlardan hareketle, İslam, insan ve kadın arasında sağlıklı bir ilişki ve anlayış üretmemiz zor gözükmektedir. Kadın, İslam ve insan tartışması, hepimizi yakından ilgilendiren bir konudur. İnsanlığın geleceği açısından hayati nitelikte önem taşıyan bu konu hakkında sahici, nitelikli ve derinlikli fikirlerden hareketle gündemler oluşturmalı ve tartışmalar yapmalıyız.

Kadın konusunda klişemsi, önyargılı ve yüzeysel kalıplarla düşünmek, bu konudaki anlayışımızın gelişimine yol açmamaktadır. Kadın konusundaki köklü önyargıları ve hevalarımızın ürünü olan keyfi kanaatleri ifade etmek, kadın, İslam ve insan arasındaki ilişkiyi anlamamızı zenginleştirmek yerine, köreltmektedir. Kadın, insan ve İslam konusunda köreltici değil, yenilenen ve tazelenen diri bir bakış açısı geliştirmek için kolektif bir akılla, kalple ve tefekkürle seferber olunması gerektiği konusunda bir farkındalık kazanmalıyız. Kadına, insana ve İslam'a dair dün söylenen önyargıları tekrar etmek yerine, bugün için anlamlı, verimli ve dinamik olacak sahih perspektifleri keşfetmenin çabası içinde olmalıyız.

Kadın konusunda yapılan en stratejik yanlış, kadın olmak ve insan olmanın birbirinden kopartılmasıdır. Kadına dair söylenen sözlerin büyük bölümü, kadın gerçekliğini insan gerçekliğinden bağımsız olarak ele almaktadır. Kadın olgusunu anlamaya yönelik bir çabanın başında, ortasında ve sonunda mutlaka kadının sadece ve sadece insan olduğu fikri yer almalıdır. Kadının cinsiyet kimliğini merkeze alıp, onun insan kimliğini arka plana itmek, ihmal etmek veya önemsizleştirmek yıkıcı bir hatadır.

İslam, kadını ve erkeğiyle bir bütün olarak insanlığı ele almaktadır. Cinsiyet kimliğinden çok insan kimliği, İslam'ın öncelik verdiği asli durumdur. Kur'an, ey kadınlar veya ey erkekler şeklinde sadece tek cinse hitap eden bir kitap değildir. Kur'an, kadına ve erkeğe birlikte Ey İnsanlar şeklinde hitap eden asli hidayet rehberidir. İnsanlığa bir bütün olarak seslenme bilincini öğrenmemiz, kazanmamız ve geliştirmemiz gerekmektedir.

Kadın, fizyolojisiyle, psikolojisiyle, sosyolojisiyle, teolojisiyle, ahlakıyla, maneviyatıyla, işiyle, aklıyla, kazancıyla, davranışlarıyla, kısacası varlığının bütün boyutlarıyla tam, olgun ve mükemmel anlamda insandır, yani eşref-i mahlukattır. Eşref-i mahlukat olma durumu, sadece erkeklerin tekelinde değildir. Allah, kadın ve erkeği birlikte insan konumunda eşref-i mahlukat seviyesinde yaratmıştır. Kadın tartışmalarında esas alınması gereken ikinci nokta, eşref-i mahlukat pozisyonudur.

İslam, kadın üzerinde erkeğin tahakküm kurmasına yol açan bir dil kullanmamaktadır. İslam, kadın ve erkeği yeryüzünü inşa etmek için beraber çalışma ve yardımlaşma sorumluluğuna sahip partnerlar olarak değerlendirmektedir. Kadının ne yapıp ne yapmayacağını söyleme ve belirleme yetkisini ve gücünü kendisinde gören hegemonik bir anlayışın, kadın, İslam ve insan ilişkisi konusunda sağlıklı bir yaklaşım ortaya koyması mümkün değildir. Hiçbir insanın bir diğer insan üzerinde tahakküm kurmaya kalkışması, ahlaki olmadığı gibi, insani ve İslami de değildir. Kadın üzerinde tahakküm kurma saplantısından kurtulmak, kadın-erkek ilişkilerinin normalleşmesi için olmazsa olmaz bir gerekliliktir. Erkek, kadın üzerinde tahakküm etme ihtirasından vazgeçmediği sürece, insanlık huzur bulmayacaktır.

Din kullanılarak kadına tahakküm etmeye kalkmak, çok eskiden beri devam ettirilen sapkın bir alışkanlıktır. Din, ataerkilliğin ve kadına tahakküm etmenin aracı olarak kullanılamaz. Kadın ve kadınlığın bizzat kendisini problem gören anlayışlar, din üzerinden kadını baskı altına almaya ve ona tahakküm etmeye kalkmaktadırlar. Ataerkillik ve dindarlık aynı şeyler değildir. Ataerkillik, fıtrat dini İslam'a aykırı olan bir cinsiyetçi kültürel durumdur. Ataerkilliğin din olarak sunulması, kadının insanlığına tehdit oluşturduğu gibi, İslam'ın ve insanlığın bizzat kendisine de tehdit oluşturmaktadır. Ataerkillikten hareket ederek dini gerekçeleri kullanmak suretiyle kadına tahakküm etmeye kalkmak, insanlığımıza yönelik varoluşsal bir tehdit anlamına gelmektedir. İslam, kadın ve erkeğin hegemonyacı bir çizgide birbirini yıkmasını değil, insani ve ahlaki ölçüler içinde birbirine yardımcı olmasını teşvik etmektedir