Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
24 May 2024

İslam gençliğine tebliğ örneği

Tebliğ yapabilmek için İslam alimi olmak gerekmez. Yalnızca alimlerin yapabileceği tebliğ çeşitleri olmakla beraber farz-ı ayın olan bilgileri öğrenen her Müslüman asgari bilgilerle donanmış bir tebliğcidir. Gençler için Mus’ab b. Umeyr en güzel tebliğci örneğidir.

Hucurat Suresinin on beşinci âyetinde işaret buyurulduğu üzere Müslüman için hayat, iman ve cihad’dır. Cihadın özü ise İslam Dini’nin hayat düsturlarına göre yaşamak ve onu akrabamızdan başlamak üzere çevremizdeki ilişkiler kurabildiğimiz (Müslim-Gayrimüslim) bütün insanlara tebliğ etmek/ulaştırmaktır.

Bütün peygamberlerin ana görevi olan tebliğe yönelmeksizin Allah’ın rızasına erecek gerçek Müslüman olmak mümkün değildir. Çünkü Rabbimiz merhamet buyuracağı mü’minleri şöylece vasfetmektedir:

“Mümin erkekler ve kadınlar birbirlerinin Evliya’sıdır: Onlar birbirlerini temsil edebilir ve birbirleri adına tasarrufta bulunabilirler. Onlar İslam’ın, ortak olan ve ilmin gereği olan Ma’ruf’u emredip gerçekleştirmeye çalışırlar. Marufun zıddı olan Müker’den de (güçleri ölçüsünde sözlü ve fiilî olarak) sakındırırlar.

Namazı birliktelik içinde kılar ve zekâtı verirler. (Hayatı düzenleyici emirleri ve yasaklarında) Allah’a ve Resûlü’ne itâat ederler. Onlar Allah’ın kendilerini merhametiyle kuşatacağı insanlardır. Hiç şüphesiz Allah karşı koyulamayacak güç sahibidir ve neylerse güzel eyleyendir.(Tevbe: 71)

Tebliğ, İslam Dini’ni bir bütün halinde yaşayabilmek için gerekli olan toplumu oluşturmanın ana yolu olduğu içindir ki peygamberimiz her bir müminden tebliğ yapacağıma dair biat alıyordu.

Sahabî Cerir b. Abdullah şöyle buyurur: -Ben namaz kılıp zekat vereceğime ve bütün müminlere karşı samimi ve nasihatçı olacağıma dair Allah’ın Rasülü’ne biat ettim.

TEBLİĞ VE GENÇLİK

Bütün insanlara ve her bir mümin tarafından tebliğ yapılması ana ilke ise de tebliğ yapılacak ve tebliğ yapacak insanlar arasında gençliğin özel bir yeri vardır. Gençler insanların en güçlülerini, yaratanın nizamını kabulde en istidatlılarını, kabullendikleri nizamı yaşama ve topluma egemen kılmada en atılganlarını teşkil ettikleri için Hak veya Batıl her hayat düzeni onlara muhtaçtır. Bunun içindir ki: Yüce Allah Mekke’de indirdiği Kehf süresinde gençlerden oluşan ve gerçek imanı ve inanç yolunda ıstırabı destanlaştıran Ashab-ı Kehf’i bildirerek gençlerin alıcı, aktarıcı ve mücadele verici özelliğine işaret buyurmuştur.

Peygamberimiz de tebliğ çalışmalarında gençliğe ağırlık vermiştir. Nitekim Mekke-i Mükerreme’de ilk inanan Müslümanlar daha çok gençlerden teşekkül etmiştir.

Hazreti Ali, Muaz b. Cebel, Zeyd b. Sabit, Bilal-i Habeşî ve Mus’ab b. Umeyr gibi gençlerin öncülük ettiği genç sahabîler İslam Dini’ni tebliğde de öncüleri olmuşlardır.

Özel olarak yetiştirilen ilk İslam tebliğcileri olan Ashab-ı Suffe’nin de gençlerden teşekkül ettiği bir gerçektir.

TEBLİĞ VE MUS’AB BİN UMEYR

Hakk’ı kabulde ve kabul ettiği Hakk’ı tebliğde yıldızlaşan genç sahabilerin başında hiç şüphesiz Mus’ab bin Umeyr gelmektedir. O, bir tebliğcide bulunması gereken bütün kamil vasıfları taşıyan bir sahabi idi. Mus’ab b. Umeyr diğer bazı genç sahabiler gibi Mekke’nin ezilen sınıfından değildi. Aristokrat bir ailedendi. Maddî refahın içinde yaşıyordu. Sosyal nüfuzu vardı. Peygamberimizin açıklamasına göre Mekke’nin en güzel genciydi. Yolu gözlenen ve arzulanan sevgiliydi.

İslamî davete muhatap olunca inananlardan oldu. O, bedenini zulümden kurtarmak için değil ruhunu zulmetlerden kurtarmak için inandı. İnandığı için en korkunç ve acımasız darbeleri ailesi ve akrabasından yedi. İnsanlık tarihi boyunca ilk inanan müminlerde görüldüğü gibi kaderi alaya alınmak, yardımsız bırakılmak, işkenceye maruz kalmak ve hapsedilmek oldu. Oldu ama yapılan zulümler ve sürdürülen tehditler Mus’ab b. Umeyr’i bir kat değil bin kat daha İslam’a bağladı.

Kur’an kültürü içinde ve Allah’ın Rasülü’nün terbiyesi altında giderek imanı pekişen, manevî hazzı artan ve ebediyet aşkı alevlenen Mus’ab b. Umeyr bir iman, ilim ve amel adamı olur. Ne var ki ruhen geliştikçe, şirk, zulüm ve şehvet temelleri üzerine oturmuş Mekke yaşantısına bakışı netleştikçe çilesi de artar.

Manevî baskıların ve maddî işkencelerin tahammül edilemez boyutlara ulaştığı dönemde ilk müminlerden bazılarıyla birlikte ve Peygamberimizin izniyle Habeşistan’a hicret eder.

Mekke’de insanı putlaştırma ve güçlüyü egemen kılma politikasını sürdüren Ebu Cehil gibi baş Tağut’ların Müslüman olduğu şayiası üzerine Mekke’ye döner. Zalimleşen küfrün berdevam olduğu görülünce himaye altında Mekke’ye girer.

ALLAH RASÜLÜ ONU GÖREVLENDİRDİ

Gizlice gerçekleştirilen ilk Akabe görüşmesinde Medineli Müslümanların İslam Dinini tebliğ edip öğretecek bir muallim istemeleri üzerine Allah’ın Rasûlü Mus’ab’ı görevlendirir.

Allah’ın Rasülü’nün onu seçmesinin elbette köklü sebepleri vardı. Evvela, o, cahiliyetin değer yargılarına göre soylu bir aileye mensuptu. Hiç kimse onun Müslümanlığını çıkar ve nüfuz sağlama gibi batıl bir sebebe dayandıramazdı. Uzun yıllardır İslami bilgi ve amel içinde gelişmişti. İnancı uğrunda çileler çekmiş, yardan ve yurttan geçerek hicret etmişti. İmanın, bilginin amelin ve çilenin potasında yoğrulan Mus’ab hikmete dayalı bir metotla, güzel öğütlerle ve yıldırılamayacak bir azimle tebliğ yapabilirdi. Üstelik bilgisi ihlası ve sabrını taçlandıracak hitabet gücü de vardı.

MUS’AB BİN UMEYR’LERE MUHTACIZ

Tebliğ’den söz ederken, on dört asırdır tebliğ semamızın parlayan büyük yıldızı Mus’ab b. Umeyr’i gündeme getirmek isteyişimizin sebebi, iman ve hicret yurdu olması gereken her İslamî bölgenin Mus’ablara olan ihtiyacını bilişimiz ve duyurmak isteyişimizdir.

İslam Dini’ni bütün güzelliği ve ihtişamı ile yeniden hakim kılarak insanlarımızı mutlu edecek öncüler, elbette devrimizin Mus’ablarının çalışmaları ile yetişecektir. İmanlı, bilgili, amelli, çileli ve şehadete özenli Mus’abların çalışmalarıyla… Çağdaş küfür düzenleri ve Tağutî zulümlerin egemen olduğu Mekke’ler var olduğu sürece er geç Mus’ab’lar yetişecektir. Bize düşen görev tebliğ yapmak ve daha güçlü tebliğler yapabilecek tebliğcileri yetiştirmeye çalışmaktadır.

KİMLER TEBLİĞ

YAPABİLİR?

Allah’a, Meleklere, Kitaplara, Peygamberlere, Âhiret Günü’ne, Cennet ve Cehenneme ve bütün varlıkların Allah’ın düzenlediği Kader programı içinde olduğuna bilerek inanan, namazın, orucun, zekâtın, haccın, örtünmenin, adaletin ve gerçek müminlerle beraber olmanın farz olduğunu bilen, içkinin, kumarın, zinanın, zulmün, insanları ve beşerî düzenleri putlaştırmanın vs. haram olduğunu öğrenen her mümin tebliğ yapabilir. Bildikleri ve bizzat yaşadıklarını hiç bir menfaat beklemeksizin sabır ve şefkatle tebliğ eden müminin hayırlara aracılık yapacağında, en azından niyeti ve ameline göre ecir alacağında şüphe yoktur.

MUSAB B. UMEYR’İN

TEBLİĞ YÖNTEMİ

Allah’ın Rasülü’nün seçtiği Mus’ab bin Umeyr’in tebliğ çalışmaları kısa sürede semeresini vermiş, Medine Allah’ın Rasülü’nü ve ilk müminleri bağrına basacak şekilde Müslümanlarla hayatiyet kazanmıştı. Mus’ab’ın tebliğ çalışmaları muhalefetle karşılaşmadı mı? Karşılaştı. Tehdit edilerek engellenmek istendi. Ama o sağlam inancı, halis amacı ve köklü Kur’an kültürü ile en güçlü ve saldırgan muarızlara karşı bile şefkat dolu bir yürekle şöylece tebliğini yapıyordu: “Oturup da dinlemez misin? Eğer İslam Dini’nden açıkladıklarımızı beğenirsen kabul edersin. Yok beğenmezsen biz de seni tebliğimizle rahatsız etmeyiz.”

NOT: Bu yazı ilk defa Şubat 1988’de Altınoluk Dergisinde yayınlanmıştır.