Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.72
Gram Altın
2964.29
BIST 100
9665.41
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
04 Aralık 2021

​İslam düşüncesinin birikimlerini analiz

İslam düşüncesinin gelenekle nasıl bir ilişki kurması gerektiği ayrı bir problem olarak ele alınmalıdır. Ancak bugün İslam düşüncesinin önemli sorunlarından birisi bugün hangi zemin üzerinde durduğudur? Bir başka deyişle, yakın ve uzak dönemde İslam düşüncesinin nasıl bir birikim alanı oluşturduğu ve zikredilen birikimin bugüne ne derece hayatiyet kazandırdığı konusunda ortada sarahatle ele alabileceğimiz bir zemin yoktur.

Bu bağlamda bugün İslam düşüncesi üzerine çalışanların öncelikli olarak yerine getirmeleri gereken şey; geçmişin birikimlerini bugüne katkıları açısından değerlendirmeye tabi tutmaktır. Bu değerlendirmeyi yapabilmek için geçmişi farklı dönemlere ayırmak gerekmektedir. İslam düşüncesinin Hz. Peygamber’den (SAV) sonraki süreci dikkate aldığımızda kabaca üç döneme ayırmak mümkündür. Bunlardan ilki, kurucu düşünsel zeminin oluşturulduğu ilk dönem ki, Kindi’den İbn Rüşd’e kadarki düşünce sürecine dikkat çekmeliyiz. Elbette bu dönemi sadece felsefe geleneği olarak değil, aynı zamanda kelam, fıkıh kadar fizik, astronomi ve matematiğe kadar tüm birikimleri ihtiva etmektedir.

İkinci dönem ise, İbn Haldun’dan itibaren (ki İbn Haldun ilk döneme de dahil edilebilir) Modernleşmeye kadar olan durgunluk ile şerh ve haşiye dönemi. İbn Haldun burada krizi ilk farkeden ve buradan bir çıkış yolu arayan önemli bir şahsiyettir. Diğer yandan bu dönemde Osmanlı örneğinden hareket edecek olursak İslam dünyasının siyaseten güçlü olduğu bir zaman dilimidir. Elbette bu dönemde güçlü ilim adamları ortaya çıkmıştır ancak yenilik üretecek bir sinerji ortaya konulamamıştır.

Üçüncü dönem ise İslam dünyasının modernlikle karşılaşmasından itibaren İslam düşüncesi adına çok farklı alanlarda fikir ve düşünce olarak üretilenler ile önemli isimler. Burada modernliğin ciddi bir kırılma noktası olduğunu bilmekteyiz. Zira ilkin, sadece siyasi anlamda değil bilimsel, sosyal, eğitsel, ekonomik üstünlüğün Batı’ya geçtiği bir zaman dilimidir. İkincisi de, premodern döneme göre düşüncenin koşullarını ve apriori şartlarını değiştiren modernlik sonrasında artık İslam düşüncesinin eski bakış açısıyla sorunları çözemeyeceğini de görmek lazımdır.

İslam düşüncesi adına üretilenlerde başlıca problemlerden birisi, ilk dönem islam düşüncesi ve ilim adamlarını değerlendirme noktasında ortaya çıkmaktadır. Meselâ; Gazali’nin bugüne nasıl bir katkı sunacağı ve nasıl bir menfez açabileceğine dair değerlendirmeler yapılmasıdır. Aslında bunlara daha çok Gazali’nin söylediklerini tekrar etmek diyebiliriz. Bunu yapabilmek günümüzün problemleri ve modern düşünceyi de çok iyi bilmeyi gerektirmektedir. Belki bu ifadelerim karşısında zaten Gazali’den İbn Rüşd’e kadar birçok düşünce insanı hakkında değerlendirmeler yapılmaktadır diye söylenebilir. Ancak bazı istisnalar dışarıda tutulursa, onların çoğu yukarıda belirttiğim şekilde onların katkıları ve bugüne açacağı menfezler açısından değerlendirmeler içermemektedir. Söz gelimi; hala İslam düşüncesinin bu ilk dönemine Batıcılık ekseninde ve duygusal olarak bakıldığından, Gazali ve İbn Rüşd İslamcılık ve batıcılık taraftarlığında değerlendirme konusu olabilmektedir.

Halbuki bu dönemde islam düşüncesi açısından bu isimlerin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir ve bu isimlerin hepsinin bizim geleneğimize ait olduğu zihni arkaplanıyla gerçekleştirilmelidir. Bu değerlendirmeler, bugün İslam düşüncesi adına önümüzde varolan birikimlerin neresinde ve hangi boyutuyla katkı sunduğu ortaya konulmalıdır.

Bu bağlamda İslam düşüncesinin önünde devasa bir görev durmaktadır. Bu konuya İnşaallah devam edeceğiz.