İslam düşüncesi
Geçen pazartesi ve Salı günü gerçekleşen İslam Düşüncesi’nde tecdit, yenilenme sempozyumu, gerçekten oldukça verimliydi. Toplam 33 bildiri sunuldu. Bildiriler dünyanın farklı coğrafyalarında çağdaş dönemde İslam düşüncesi adına ortaya çıkan kişi, akım ve birikimleri değerlendirdiler. Bu değerlendirmeler aynı zamanda, mevcut birikimlerimizin geleceğe nasıl bir projeksiyon göstereceğini de analiz ettiler.
Sempozyum sonucunda bir sonuç bildirgesi de okundu. Ben bu bildiriyi burada sizinle paylaşmak istiyorum.
1-İslam düşüncesinin bu zamana kadar varolan birikimlerinin sistematik biçimde değerlendirilmesinin yapılması, bugün üzerinde durduğumuz mirasın anlaşılması bağlamında önem taşımaktadır. Dolayısıyla birbirinden haberdar sistematik çalışmalara ihtiyacımız vardır.
2-Üniversitelerin lisansüstü farklı programları ve bu birimlerde görev yapan hocalar arasında gelecekte bu konuların çalıştırılması bağlamında koordinasyon kurulmalıdır. Hatta yapılan çalışmaların tespiti sadedinde istatistiki bir harita çıkarılmalıdır.
3-İçinde yaşadığımız çağdaş dünyanın sorunlarının halledilmesinde önceki perspektif ve yöntemlerden de yararlanarak yeni yöntemlerin ortaya konulmasının elzem olduğu anlaşılmaktadır.
4-Tecdit ve yenilenme amacıyla gerek bugünün bilgi ve birikimlerinden, gerekse sosyal bilimlerin verilerinden faydalanılması önem taşımaktadır.
5-Günümüzde çağdaş sorunların çözümünde inanç ile bilgi ve bilim alanları arasında bir çatışmanın olmaması ve sağlıklı tartışmalar geliştirebilmek açısından bilgi ve bilim alanındaki tartışmaların inanç alanına aktarılmaması gerekmektedir. Zira böyle bir durum tartışmayı çeşitli kutsamalarla engellemektedir.
6-Gerek İslam düşüncesi gerekse diğer düşüncelerde varolan birikimlerin kritik edilerek değerlendirilmesi, İslam düşüncesinin inşası açısından zorunlu bir adımdır. Bu bağlamda geleneğimiz ile Batı ve diğer düşüncelerle karşılaşma ve yüzleşme sürecini sağlıklı bir şekilde gerçekleştirme zarureti vardır.
7-Kişiler, düşünceler, akımlar vb.nin günümüzde geliştirilmiş çok farklı okuma biçimlerince yeniden okumaya tabi tutulması, bu okuma biçimlerinden yeni öneriler ortaya konması, İslam düşüncesinde farklı alternatifler sunabilmek adına altının çizilmesi gereken bir noktadır.
8-Din, adalet devlet, kadın, aile, kölelik, insan hakları, çoğulculuk gibi öncelikli konuları usul ve felsefeden başlayarak öneriler sunmak üzere çalışmalar yapılmalıdır.
Şüphesiz bunlara başka maddeler eklemek mümkündür. Ancak yaşadığımız sorunu birkaç nokta içerisinde belirtmek gerekirse şunları söyleyebiliriz. Birinci olarak, ülkemizin gelişimi kesinlikle bilim ve bilgi alanından başlayacaktır. Bunun için de üniversitelerin geliştirilmesi gerekmektedir. Zira ekonominin, siyasetin, kültürün ve toplumsal dinamikliğin önünü açan bilgi ve bilimdir. Fakat bazı çevreler, üniversiteleri, bilgi ve bilimi itibarsızlaştırmak için durmadan söylem üretmektedirler.
İkincisi, özellikle Müslüman toplumların yukarıda belirttiğimiz adalet, devlet, bilgi, birarada yaşamak vb. öncelikli ihtiyaçlar konusunda felsefeler ve teoriler üretmesi bir zorunluluktur. Bu bağlamda daha çok tarihin içinde kalarak yapılarak tartışmalar yoğunluktadır. Tarihsel tecrübelerin değerlendirilmesi önemlidir. Ancak bugün geçmişten iktibaslarla yolumuza devam etmemiz mümkün değildir. Dolayısıyla bugünkü ihtiyaçlarımız ve şartlarımızı dikkate alarak teoriler üretmek gerekmektedir. Bu, aynı zamanda siyaset yapıcıların önüne farklı alternatifleri de çıkarmış olacaktır.
Üçüncüsü de, tüm bunların yapılabilmesi için acil bir zihniyet dönüşümü lazımdır. Öncelikle tüketici değil üretici bir zihniyeti kastediyorum. Okuduğum tüm yazarlar yapısal reformlardan bahsetmektedir. Yapısal reform, öncelikle dünyaya farklı bir açıdan bakılabileceğini, üretici bir zihniyetle hareket etmeyi zorunlu kılmaktadır. Yapamamanın önündeki en büyük engelin de kendimiz olduğunu bilmeliyiz.