Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
18 Haziran 2014

İslam dünyasının tek umudu Türkiye'dir

Bundan yaklaşık 1000 yıl kadar evvel İslam coğrafyasına ayak basmış bir Avrupalı bilim adamı şaşkınlığını gizleyemezdi.Tıp, astronomi, fizik, matematik, felsefe, sosyoloji ve mimaride yaşanan gelişmeler, bu alanlarda yazılan eserler, yapılan çeviriler, bulunan icatlar göz kamaştırıyordu. Sadece Kahire'deki bir kütüphanede 1.600.000 cilt, Trablusşam şehrinde ise 3.000.000 cilt kitap bulunuyordu.Bugün IŞİD gibi eli kanlı örgütlerin cirit attığı, diktatörler tarafından yönetilen Bağdat ise tam bir ilim ve kültür şehri idi. Fikir adamları Eski Mısır, Mezopotamya, Hint, İran ve Grek uygarlığına ait fikir ve düşünceleri tercüme edip insanlığa sunuyorlardı. Batı bu fikir dünyasından alabildiğine faydalandı. Öyle ki bugün günümüzİngilizcesinde on bine yakın, İspanyolcada da altı-yedi bin civarında Arapça menşeli kelime mevcuttur.Peygamberimiz Hz. Muhammed(as.) insana hakikati, doğruyu ve yanlışı ayırt etme yetisini, düşünmeyi öğretirken mucizelere başvurmamış bunun yerine insanın düşünme melekelerini kendi bildiği yoldan geliştirmesini, doğruyu, yanlışı, ahlakı ve erdemi kendi gayretleri sonucu idrak etmelerinin yol ve yöntemini öğretmiştir. Çünkü o kendinden sonra herhangi bir peygamberin gelmeyeceğini biliyordu. Bunun için ümmetinin düşünmeyi öğrenmesini, muhakeme etmesini, Kur'an rehberliğinde hakikate ulaşmasını ve insanlığını gerçekleştirmesini istiyor, bunun en sağlıklı yol olduğunu düşünüyordu.

Bu yüzdendir ki bir dönem İslam coğrafyasının bilim, kültür, din, dil, felsefe ve hukuk alanında zirve yapmasında, farklı kültürlerin ve uygarlıkların harmanlanmasında İslam dinini getiren Hz. Muhammed'in(a.s.) bu çoğulcu düşünce yapısının çok önemli bir yeri bulunmaktadır. Zira o aynı zamanda " Hikmet müminin yitik malıdır, onu nerede bulursa alır" buyurmuştur. Öyle de yapılıyordu. Ne var ki İslam'ın ilme, tekniğe, insan ve değerlerine, barışa, özgürlüğe verdiği önem zayi edildi. Bugün gelinen noktada İslam dünyası hiç hak etmediği çok kısır bir düşünce dünyasına hapsolmuş durumda. Bu anlayış yüzünden olsa gerek ne toplumun vicdanı olabilecek çapta düşünce/fikir adamları yetişebiliyor nede eskiden olduğu gibi ilim-irfan sahibi insanlar çoğalabiliyor. Bugün artık dünya, Müslümanların ürettiği düşünce ve değerlerin etrafında dönmüyor. Sefalet içerisinde bir yaşam sürüyorlar.

Günümüzde yaklaşık 6,5 milyar olan Dünya nüfusunun neredeyse 1,4 milyarı (%22'si) "Müslüman" ülkelerde yaşıyor. Ancak bu insanların Dünya ekonomisine katkıları %2 ile %4 arasında değişiyor. Bunun yanında teknoloji üretemiyor, siyaset mekanizmaları da bir hayli ilkel ve otoriter. Düşünebiliyor musunuz bugün peygamberin yaşadığı, onun evinin ve mezarının bulunduğu topraklarda krallık rejimi hakim. Diktatörler ise yıllardır halklarına zulmediyor. İslam dünyasının bugün bırakınız düşünce, fikir, teknoloji, sanat, felsefe ve bu çerçevede bir değer üretememesini Filistinli Şeyh Dr.Adnan İbrahim'in de isyanla ifade ettiği gibi Allah adına, din adına, Muhammed(as.) adına birbirlerini doğruyorlar, kesiyorlar, ciğerlerini söküyorlar. Daha yeni IŞİD adındaki bir örgüt 1700 insanın kafalarına kurşun sıkarak öldürdü ve bunların resimlerini tüm dünyaya servis etti. Evet, nereden nereye? Bağnazlık bir kusurdur der Russell..Mezhep taassubu yüzünden birbirlerini öldüren, diğer mezhebe mensup birini kafir ve düşman olarak gören bu bağnaz zihniyetin İslam coğrafyasını artık terk etmesi gerekiyor. Teknik anlamda Ortadoğu'da olan biten her şeyi ezbere bilen bir uzman değilim. Ancak içinde azıcık vicdan ve Allah korkusu taşıyan her fert bugün gözlerimizin önünde cereyan eden bu vahşeti, politik tezgahları ve İslam'ın itibarsızlaştırılmasını görür ve bu anlamda tedbir alınması gerektiğini düşünür.

Bugün Ortadoğu'da yaşanan gelişmeleri Türkiye'nin hesap edemediği, kayıtsız kaldığı ve siyaseten yanlış politika izlediği yönünde yapılan yorumlara da katılmıyorum. Her fırsatta ifade ettiğim gibi Türkiye başından beri onurlu asil bir dış politika izlemektedir.Mısır'da,Suriye'de, Filistin topraklarında ve halkları mağdur edilen birçok bölgede tavrını net bir biçimde ortaya koyarak bu minvalde bir politika geliştirmektedir. Bugün Irak'ta da gereğini yapacaktır. Mezhep taassubuna dönük tavrını ortaya koyarak barışçıl mesajlar verecek ve bölgede yeni bir iklimin doğmasına öncülük edecektir. Gezi kalkışmasından bu yana Mısır'da Sisi'yi, Suriye'de Esed'i, Irak'ta Maliki'yi toplamda İsrail'i destekleyenler tarafından Türkiye'nin bölgeye dönük politikaları şiddetle eleştirilmektedir. Ortadoğu politikalarını "İsrail terör yuvalarını bombaladı" şeklinde özetleyen bu kesime göre Türkiye'nin izlediği politika elbette yanlış ve kabul edilebilir değil. Oysa bugün bölgede demokrasiyi benimsemiş, kendi içinde barışçıl, aklıselim politikalar geliştiren ve her geçen gün farklılıklarıyla birlikte mesafe kat eden ve büyüyen tek ülke Türkiye'dir.

Türkiye,evrensel değerleri görmezden gelerek kendi kabuklarına çekilen, zihinlerini dünyaya kapatan, totaliter zihniyetin baskın olduğu İslam coğrafyasının kaderini değiştirebilecek olgunlukta ve siyasi basirete sahip bir ülkedir. Bu bakımdan bilhassa bu dönemde CHP zihniyetinin ve paralel yapının Türkiye siyasetine dönük yaptıkları eleştirileri ve çizdikleri karamsar tabloyu dikkate almayın derim. Tüm engellemelere rağmen Türkiye'de hem içeride hem de bölgede arzu ettiği neticeyi alacaktır.

twitter.com/sivildemokrat