İşimiz Allah’a kaldı ise…
Cümle böyle başlıyor ve devam ediyor. Be alçak tabi ki her işimiz Yüce Rabbimizin izni ile halloluyor. Bunu anlaman için verdiği aklı kullanmaz ve geri zekâna güvenerek işlerine hal çaresi ararsan bir süre sonra burnun pislikten çıkmaz olur.
Kargaları kendine kılavuz ederek mutlu ve müreffeh yaşamayı hayal ediyorsan yaşayacağın hüsranlara şimdiden hazırlıklı olman gerekir. Seni yoktan var eden ve her an ve zaman varlığından haberdar eden O. Gözlerin kör kulakların sağır ve akıldan yoksun isen bu gerçekliği ne görür ve ne de aklını başına alırsın.
Yüz yıldır bu milletin dini imanı ve ruhu ile mücadele eden azgın azınlık öyle bir yerden bizleri yaraladı ki, gerçekten acınacak durumdayız. Halka açık yerlerde insanlara mikrofon uzatarak basit ilmihal bilgileri soran röportajcılara verilen cevapları izledikçe içten içe hayıflanıyor ve sorumluluklarımızla ilgili kendimi suçluyorum.
En basitinden kelime-i şehadet, abdest, gusül gibi sorulara verilen cevaplar öyle bir acı ve cahilane ki, anne babalar, devletimiz, milli eğitim, diyanet ve tüm toplum olarak bizler sorumluyuz ve bu sorumluluktan da kolay kolay kurtulamayız.
16 yıllık iktidarın sorumluluğu her birimizden daha fazla.
Birkaç gündür tanzim satışlarla ilgili hop oturup hop kalkıyoruz. Ahkâmlar kesiyor tenkit etmede de acımasızız. Sanki bu işleri bu duruma getirenler sadece devletimizin idare erki ve reisi cumhurumuz. Dostlar aynalar neden var? Sadece dışımızı düzeltmede işimize yaramamalı.
Aynalarla yüzleşirken içimizdeki pisi ve pası da görmek için biraz deruni baksak ve empati yaparak elimizi taşın altına bizlerde koysak diyesim geliyor. Böyle yapma cesaretini gösterenlerin kendi sorumlulukları ile ilgili karne notlarını gördüklerinde elbette moralleri bozulacak. Belki de uykuları da kaçacak. Ama işkembeden ulu orta atmasyonları azaltacağı için denemeye değer diyorum.
Devletimiz işini gücünü bırakıp tanzim satışlarla fiyat istikrarına yeltenmesin amenna. Peki bu işlerle ilgili esas sorumluluk sahibi insanlarda ortada fol yok yumurta yok fiyatları uçurmamalı. Kazanma hırsının büyüsüne kapılarak deniz suyu içerek susuzluğunu gidermeye çalışan bir geri zekâlı pozisyonuna da düşmemeli. Devletine ve hükumetine bu kadar düşmanlık besleyen iç ve dış mihrakların dolduruşuna gelerek iktidarı basit ayak oyunları ile yıpratmamalı. Yıpratmak isteyenlerin yaktığı ateşe odun şöyle dursun bir çöp bile taşımamalı.
Bizim bizden başka dostumuzun olmadığını bilelim artık. Gidecek yurtları, kâşaneleri olanlar yurt içi varlıklarını satıp bizlerden kazandıkları paralar ile gavur memleketlerinden mülkler alanlar moral ve motivasyonlarımızı bozmamalı.
Reisi cumhurumuzun üzerine basarak sık tekrar ettiği milli paramıza ya da altına dönüş konusundaki duruşu ile ilgili özellikle çok ağlayan kesimin şapkasını önüne koyması gerekiyor. Döviz mevduatı 160 milyar dolar olmuş. İnsaf ki ne insaf. Gâvurun yeşil renkli beş para etmez hiçbir karşılığı olmayan kâğıdına bu kadar değer vermek gerçekten ne kadar milli? Geçtiğimiz ağustos ayında çıkarılan dedikoduların etkisi ile dışarı kaçırılan dövizler bu hesabın dışında. Milli olduğunu iddia edenlerin milli paramıza bu kadar mesafeli oluşlarını sorgulama zamanı ne zaman acaba.
Kendinde hiçbir hata bulmadan hatayı hep devlette ve başkalarında ara. Hep sula ve hep yargıla. Bu hiç adil bir bakış açısı değil dostlar. Yol yakınken kendimize gelelim. Etrafımızdaki ateş çemberinin ateşinde yanmamak için bu elzem. Ne olur herkes önce kendi evinin içini ve etrafını temizlesin. Sonra devleti mi suçluyor? Reisi cumhuru mu suçluyor? Belediyeyi mi suçluyor. Suçlasın. Ama öncelik kendimizden başlamak olmalı. Sağlık ve mutluluk dileklerimle.