Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.82
Gram Altın
2978.42
BIST 100
9743.36
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 Ekim 2020

İsim yetmez lakap lazım

Dilciler lakap kelimesini “bir kimseye gizli kalmasını istediği bir ayıbıyla hitap etmek” anlamına gelen “nebez” kelimesiyle açıklarlar. Fakat kimi zamanlar, aslında “sıfat, vasıf” olan ve severek alınan, toplum içinde insanı yücelten ad anlamındaki na‘t da lakap karşılığında kullanılmıştır. Böylece lakap “övgü veya yergi ifade eden isim ve sıfat” mânasını karşılamıştır.

Çirkin lakap yasaktır. Hz. Peygamber insanları en hoş lakaplarla çağırmaktan mutlu olurmuş. Hatta bunun dostluk gereği, konulması gerekir gibi görülmesine bile neden olmuş…

Yerme veya övmeyi karşılayan ek adlandırma, isme sığmama, isimden taşma, yoğunlukla var olduğu, göründüğü bir başka konuda ad almayı hak etmişlik diyebileceğimiz lakap konusu enteresan bir konu. Önceleri daha çok yergi kaynaklı konulur ve ayrışma, ötekileştirmeye hizmet ederken, sonraları daha ahlaki bir yönlendirme ile duyulan sevgi ve övgüyü yansıtanlarına izin verilmiş. Daha çok ta arkadaşların, eşin dostun taktığı ek isim olagelmiş. İnsan o ek ismi özümsemiş ve onunla bütünleşmiş. Çünkü insan, ne kadar etkin bir insan olursa olsun, edilen hitaba tepki verir ve o hitabın muhatabı olur. Dolayısıyla hitapların güzel seçilmiş olması gerekir. Gerçi o lakabı öncelikle yapıp ettikleri ile kendisi kazanmış da gibidir. Bu hitabın en nihayet o insanı anlamlandırdığı ve o insandan hayata, topluma bir yansıması olacağı hesap edilmelidir. Olumsuz bir lakabın altından hiçbir insan olumlu bir fiil çıkarmak istemez. Öte yandan olumlu bir lakabın da insanı olmaya teşvik gücü vardır.

Mesîh Hz. Îsâ’nın, Zünnûn Hz. Yûnus’un, Emin de Hz. Muhammed’in lakabıdır.

Bir lakabımız olsun ister miydik? Belki de çoğumuzun var. Ve o lakapla her çağrıldığımızda lakaba konu olan kişilik yansımamız bizi hafif hüzünlendiriyor. Veya farklı bir haz veriyor. Belki de ismimizle çağrılmak yerine hep lakabımızla seslenilsin istiyoruz.

Soruyu bir de şöyle soralım. İyi bir lakap konulmasını istediği kadar, iyi bir lakabı hakkedecek kadar çaba harcıyor mudur? Çokça hayır. Belki evet. Çoğumuz daha iyi bir lakaba varıncaya kadar adımızın hakkını verebilmiş değiliz, cümlesini kurmuş ta çayını yudumlamaya başlamış bile olabilir.

Galiba isminden taşmakla ilgili bir şey bu. Ya da isminin altını doldurma gibi bir çabaya çok fazla takılmadan, belli konularda öne çıktığı için, buna tanık olan yakın çevresinin zaten altını doldurduğu bir yanına, yönüne ek bir ad takmasıdır.

Siz kendinize lakap koymak isteseydiniz ne koyardınız?

Övgü veya yergi konusu olacak kadar isminizden taştığınız bir konu olabilir mi? Yakın çevrenizin bu konuda sizi fark etmediği ve adı-lakabı konmamış yönleriniz var mıdır? Kimsenin bilmediği içeri şehrinizdeki gizli nüfuz kayıtlarında kendinize nasıl sesleniyorsunuz?

“Bir şeye kırk kere bir şeyi desen o şey o olur.” cümlesinde seslenme, hitap, adlandırma ve tekrarın etkisi vurgulanıyor…

İsimler ve lakaplar da en çok tekrar edilen şeyler. Hitaba muhatap olmanın olgusal bir yanı var muhakkak. Bize nasıl sesleniliyorsa biz nihayet sürece yayılarak ta olsa o oluyoruzdur.

O yüzden seslenilişimizin ve hangi sese, isme, lakaba muhatap olduğumuzun bilincinde olmamız yakışır. Bu tabii ki bana şöyle hitap edin emrivakisinden çok, o hitabın emeğini vererek oluşacak bir şey.

Ne olursa olsun insanın sırtında bir yüktür ismi. İsmimimi taşıdım-taşıyamadım, ağır geldi ezildim derken bir de lakapla uğraşmak istemeyebilir. Bazılarımız bunu hemen engeller ki hakkı vardır. Bazılarımız da kimi konularda öyle öne çıkar ki, onun bu durumu, ister istemez bir lakap isteminde bulunduğu anlamına gelir.

Lakap çoğu zaman sevgi ile, övgü ile konulur. Sevgisiz, övgüsüz olanları da vardır. Ve her şeye rağmen kullanılmaya devam eder.

Tabi ondan çok önce göbek adı diye bir şey var. Çocuk doğduğunda ona verilen geçici isme deniliyor. Orta Asya kökenli geleneğe göre kişi daha sonra bir şeyler başarınca gerçek adını kazanıyor. Doğduğunda verilen o adı da göbek adı olarak kullanır.

Sonraları göbek kordonu kesimi esnasında, kordonu kesen makasçının koyuverdiği ad olagelmiştir. Anneden ayrılık anında, artık ayrı bir insan, bir kişi olmaya attığı ilk adım esnasında konuluveren acil isim. Yaygın inanışa göre ölünce o adla çağırılacağı için de, gelişi güzel değil, dikkatlice konulmaya çalışılmıştır.

Kimi ülkelerde bu adın abartıldığı söyleniyor.