İŞİD'E KARŞI: ANGLO-SAXON TRİCKERY AND DECEİT
ABD'nin Irak'ı işgali İŞİD'in güçlenmesine yol açmıştır. Bunu çok planlı, programlı ve aşama aşama uygulaya geldi ABD. Aynı ABD, Suriye muhalefetine sırt çevirdiği günden itibaren Suriye'deki muhalif güçlerin de büyük oranda radikalize olan diğer güçlere yöneldikleri bilinen bir gerçek.
Diğer bir gerçek de IŞİD İslam'ın imajını dünya ölçeğinde kirletmek için Müslümanlara düşman olan merkezler tarafından desteklenmiş ve yönlendirilmektedir.
Batılı devletler ve ABD'nin bölgemizde radikal güçlerin daha etkin olmasını istediğini ve onlara bu imkanları sağladığına son 40 yıllık tanıklığımla biliyorum. Kimi zaman diktatörleri destekleyerek, kimi zaman İsrail'i destekleyip canavarlaştırarak, kimi zaman bizzat işgaller gerçekleştirerek ve en çok da hayali korkular üreterek bölgenin Müslüman halkını ezen Batı, Müslümanlara şiddete meyyal olmaları dışında bir yol bırakmadı.
Hangi haysiyetli Hıristiyan topluluk Esad'ın zulmüne ilelebet "canım ne yapalım, başımıza geleni çekeriz" diye katlanabilir? Hangi Yahudi, hangi ateşperest, hangi ateist topluluk Kaddafi'nin, Saddam'ın, Mübareklerin diktatörlükleri altında inim inim inlerken "susun, sabredelim" diye dayanabilir. Bütün haysiyetli, şerefli topluluklar bu zalimlere karşı doğuştan gelen haklarını en uygun dille isterler, üzerlerine bombalar, kurşunlar yağınca yapacakları bir tek yol kalır.
Evet, bütün onur ve izzet sahibi topluluklar gibi Müslümanlar da Batı ve ABD-SSCB diktatörlerine uzun yıllar boyun eğmek zorunda kalmışlardı. Dünya değişti, iletişim araçları yaygınlaşıp kitleleri mobilize etmeye yaradı. Halklar bilinçlendi, Batılıların kendi halklarına yaptığı hizmetleri gördü. Müslüman Ortadoğu halkı kendi dışındaki insanların nasıl müreffeh bir yaşantıya sahip olduklarını gördü. Batılı devletlerin kendi vatandaşlarına yaşattığı refahı Müslüman ülkelerin milli kaynaklarını sömürerek gerçekleştirdiğini gördü. Dahası kendilerinin içinde bulundukları sefaletin yine Batılı devletlerin Müslüman halklara musallat ettikleri diktatörlerden kaynaklandığının bilincine vardı.
Şimdi, bütün bu zulümlere ABD/Batılı devletlerin sebep olduğunu gören Müslüman mazlum halkların kendi gelecekleri için ne yapmaları beklenir? Müslüman devletler Batı toplumuna kendilerine reva görülenleri yapmış olsaydı acaba Batılı halklar ne yapacaklardı?
Tam bir asırdır Batı, Müslümanların canını, malını, onurunu hiçe sayarak Müslümanların öz kaynaklarını vakumlayarak kendi vatandaşlarını refaha boğuyor. Yapılan bir araştırmada son 50 yılda Batılı devletler vatandaşlarının sadece erotik ve pornografik "ihtiyaçları!" için 475 milyar dolarlık harcama yapmış. Yanlış okumadınız "Batı-ABD sadece ve yalnızca sex harcamaları için dörtüzyetmişbeş milyar dolar harcama yapmış."
Müslümanlar kendi petrol gelirlerinin sömürülmesi ile elde edilen bu devasa harcamaya bakarak ABD/BATI ve yerli kuklalarına daha fazla seyirci kalamazdı.
Geçen Mayıs ayında Viyana'ya konferans için gittiğimde dönüşte uçakta Ürdünlü bir akademisyen ile tanıştım. Yukarıda yazdıklarımı bana anlatırken gözlerinin nasıl dolduğunu görmek ehli vicdan hiç kimsenin yaşamak istediği bir anı değil.
Elbette hiçbir gerekçe El-Kaide, İŞİD gibi örgütlerin yaptıklarını haklı kılamaz, ama işin yukarıda saydığım boyutunu görmeden ne El-Kaideler ne de İŞİDler anlaşılamaz ve bu örgütlerin ortaya çıkmalarına engel olunamaz. Buna siz bir de ABD ve Batılı devletlerin bu örgütlerin oluşmasına direkt desteklerini ekleyin ne çıkar düşünün.
Bugün ise İŞİD adlı bir örgüt ABD'nin işgal ettiği topraklarda (Irak) ve yine ABD'nin sırt çevirdiği topraklarda (Suriye) sözüm ona "İslam Devleti kurma amacıyla" İnsanlık dışı eylemlere imza atmaktadır.
Biliyoruz ki Ortadoğu haritası yeniden çiziliyor. Bu çizgilerin netleşmesi için İŞİD'e ihtiyaç duyuluyor. İŞİD de bu ihtiyacı büyük oranda karşılamış bulunuyor.
Ancak,
Türkiye ilkesel olarak bölgede sınırların değişmesinden yana değil. Ama Batı petrole daha ucuz, daha kısa ve sıkıntısız ulaşmak ve bu petrolden en büyük kazancı elde etmek istiyor. En önemlisi de bu konuda "ŞİRK" kabul etmiyor. Dönemin başbakanı ve şimdi Cumhurbaşkanı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye Batıya "ŞİRK KOŞTU!"
Ne gibi mi?
Batı, Sayın Barzani ile Sayın Erdoğan arasındaki yakınlaşmayı ve yapılan ikili petrol anlaşmalarını sindiremedi. Çünkü uzun yıllar boyunca içe kapanan Türkiye önce Ak Parti iktidarıyla, Çözüm süreci ve akabinde Kürdistan yönetimi ile yaptığı bu anlaşma ile bölgede dengeleri değiştirecek nüfuzu elde etmiş olacak, ki bu da Batının işine gelmiyor.
İşte,
Batı bu "ŞİRK KOŞMA"yı cezasız bırakma niyetinde değil.Gezi, 17-25 Aralık darbe teşebbüsü Türkiye'yi cehenneme çevirmeye yönelikti "ŞİRK" cezası olarak. Ülkemiz Sayın Tayyip ERDOĞAN'ın basiretli, kararlı ve ilkeli duruşuyla elhamdulillah bunları aşabildi.
El an,
ABD Başkanı Obama "manifestosu!" ile öğreniyoruz ki ABD Türkiye'yi yeni bir cendereye çekme niyetinde. Bunun için "çekirdek/Sünni koalisyon" oluşturup bölgeyi içinden çıkılamaz hale getirmeye çalışıyor.
Obama, "İŞİD'i bitireceğizu2026 Amerikan güçleri, muharip misyon üstlenmeyecek" diyor.
Peki, bu "bitireceğiz"i nasıl başaracak ABD? "Sahada bu teröristlerle mücadele eden güçlere desteğimizi artıracağızu2026" OK!?
Yani, 1 Mart 2003'te vahşetten uzak durmayı başaran Türkiye'yi, Irak bataklığına sürükleyerek hayal edemeyeceğimiz bir torment (azap) ile boğuşmamızı düşünüyor Batılılar.
Süreç, "Sünnilerden müteşekkil" toplulukların İŞİD'e karşı harekete geçirilmesine çalışılacağı yönünde seyrediyor. "Sünni" İŞİD'e karşı yine "Sünni" bir koalisyon oluşturmak isteyen ABD, bununla Şiileri güçlendiriyor gibime geliyor.
Mustafa Karaalioğlu "Amerika yönetiminin hevesi yerine gelsin, öfkesini dindirsin ve Irak'ta yarım yamalak kurduğu düzen devam etsin diye Amerikan projesine destek verecek durumda değiliz" diyorsa rahat olmamız için pek çok sebep olsa da yine de Türkiye temkinli olmalıdır. Nitekim Türkiye IŞİD'e yönelik 'Terörle Mücadele Toplantısı' bildirisine imza atmadı.
Türkiye, "insanlık adına" gibi ANGLO-SAXON TRİCKERY AND DECEİT kültürüne aşina bir ülkedir hamdolsun.
@ahmetay_