IŞİD, Paralelcilerle Batının nesi olur?
Radikal İslamcı, terör üzerine kurulmuş bir örgüt düşünün ki kurulduğu coğrafya Müslümanların bölgesi Ortadoğu olsun. Yine sözde İslam adına cihada çıkmış bu örgüt -ne hikmettir- ortaya çıktığı İslam dünyasına kan, zulüm ve terör yaşatarak var olsun olmaya da devam etsin..
Olguya her şeyden önce -tüm delilleri, ipuçlarını gözden geçirmeden- rasyonel bir bakış açısıyla yaklaştığımızda bile ciddi bir mantıksal problemle karşılaşmış oluruz. Sadece İslam coğrafyasına kan kusturan ve bunu İslam adına yaptığını iddia eden bu yapının Batı ve İsrail güdümünde bir yapı olduğu tez zamanda kendini faş etti.
ABD'ye, Avrupa'ya karışmayan, hemen burnun dibindeki İsrail'e tek bir kez bile zarar/zayiat vermişliği bulunmayan bu yapının Müslümanların menfaatlerine hizmet etmediği açık olduğu gibi kimlere hizmet ettiği de her geçen gün netleşiyor.
Lakin algılar dünyasında, iletişim unsurlarının dizayn sektörünün baş aracıları olarak kullanıldığı bir dünyada gerçeğin sadece ve sadece algılar üzerinden yürütüldüğü de hiç kimse için sır değil.
Montaj/kurgu üzerinden oluşturulmuş haberler, görüntüler ve hatta video görüntüleri eşliğinde tüm dünyaya ilan edilen IŞİD terörünün neden İslam dünyasını vurduğu, dünya kamuoyunda gündeme gelmiyor. İslam dünyasında ise tek tük çıkan cılız sesler dışında kimse bu sorunun cevabıyla ilgilenmiyor.
Dünyaya pazarlanan korkunç, kanlı görüntüler, yalan yanlış haberlerle örgüt üzerinden İslam'a Müslümanlara saldırılmaya, İslamofobi palazlandırılırken bu el aracılığıyla da coğrafyalar şekillendirilmeye devam ediliyor...
Son Kobani saldırısında oynanmak istenen senaryo Suruç Kaymakamlığının kamera kayıtları sayesinde akamete uğradı şükür. Yine de bu kadar kesin ve somut bir delile rağmen bazı odakların IŞİD'in Türkiye tarafından desteklendiği imajını dünya kamuoyuna yayma çabalarına tanıklık ettik.
Sosyal medyaya peş peşe düşen dezenformasyonun kralı ürünler Kürtleri galeyana getirmeyi amaçlarken gazetelerin köşelerini tutmuş kimi gazetecinin de bu kirli ağa gönüllü hizmet ettikleri görüldü.
YPG'nin bile saldırının Türkiye ile ilgisi olmadığı açıklamasına rağmen dünya hukuk tarihine türünün ilk örneği olarak geçecek "delillendirmeden suçla, aksini ispat etmesini iste, suçlu ilan et" absürtlüğünü hayretle izledik.
Kamera görüntüleri, montaj ve yalan haberlerin tez zamanda deşifre olması bunun üzerinden yeni bir 6-8 ekim devşirmeyi isteyenlerin heveslerini kursaklarında bırakmasına rağmen birçokları ısrarla bu iddiayı sürdürdü.
Türk-Kürt düşmanlığı üzerinden menfaatlenecek olanlar ya da bunun düşünü kuranlar kirli yayınlarını sürdürmeye devam ettiler. Bunların başında gelen paralel medya ve işbirlikçileri tüm imkanlarını kullanarak uluslar arası kulvarda Türkiye'yi suçlu pozisyonuna taşıma planlarına uygun yayın yapmaya devam ettiler. Gerek gazetecileri gerekse yayınları aracılığıyla suni bir Türkiye-IŞİD ortaklığı üzerine kurguladıkları senaryoyu dünyaya pazarlama çabalarını sürdürdüler.
Daha dün MİT tırları üzerinden Türkiye-El Kaide ilişkisi kurgulamaya çalışan odaklar, bugün Kobani saldırısı üzerinden Türkiye-IŞİD bağlantısı kurma hevesinde. Paralel medya ve güdümündeki basının suni bir bağ oluşturarak Türkiye'yi ve yöneticilerini uluslar arası mahkemelerde yargılatarak beceremedikleri darbe girişimini Batıya yaptırma amaçları ayan beyan ortada. Lakin, başarısız darbe girişimcisi bu zevatın yenilen pehlivandan mülhem sebatları aynı akamete uğramaya mahkum.
Today's Zaman'ın Türkiye'yi IŞİD ile ortaklığıyla suçlayan manşetle çıkması bu ihaneti, vatan-millet düşmanlıklarını gösterecek en somut örnek. Tarihin af etmeyecek sayfaları arasına "nasıl vatan düşmanı olunur" örneği altında girecek bu manşet ve haber, paralel yapının zihniyetini gösterdiği kadar kimden talimat aldıklarını deşifre eden en canlı tanık oldu. "Allah, kimseyi böyle tescilli vatan-millet düşmanı yapmasın" deyip günün duasını yapmış olalım mı, ne dersiniz?
Twitter.com/sabihadogann