Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
08 Kasım 2023

İşe baştan başlamak

İsrail’in Filistin’e yönelik orantısız güç kullanımı ve saldırıları, “insan” kavramıyla çelişen içerikle devam ediyor. Bu süreçte belki çaresizlik insanın canını acıtan kelimelerden birisi olarak merkezileşiyor. Dünyanın farklı ülkeleri farklı gerekçelerle pasif kalmaya devam ediyor.

Bu minvalde dikkat çeken noktalardan birisi de Türkiye kamuoyunda yürütülmeye çalışılan İsrail ürünlerini boykot olarak görünmektedir. Sosyal medyanın farklı araçlarından, sürekli bu malların listesi yayımlanarak insanlara telkinde bulunuluyor. Farklı yerlerde yayımlanan bu listelerde ortak ürünler olduğu gibi farklılıklar da mevcut.

Burada üç durumdan söz edilebilir. Birincisi, bu ürünler Yahudi kökenli dünyanın her yerinde faaliyet gösteren işadamlarının markaları olabilir. İkincisi, sadece İsrail ürünleri olabilir. Üçüncüsü, batı ülkeleri de dahil olmak üzere İsrail’e destek veren ülkelerin ürünleri olabilir.

Fakat benim dikkatimi çeken nokta, her nasıl olursa olsun bu listede yer alan marka ve ürünlerin epey uzun ve kalabalık olması. Öyle ki bu ürünler hayatın her alanını kuşatan, üstelik de kamuoyunda kaliteli olarak bilinen ve konuşulan ürünlerden oluşuyor bir kısmı. Bunun ortaya çıkardığı gerçek ise, üretim konusundaki yetersizliktir.

İsrail’in en büyük gücünü “ekonomi”den aldığı, Müslüman toplumlarda en çok konuşulan noktalardan birisi. Bunun etkinlik düzeyiyle ilgili net bir bilgi bulunmasa da, “Wall Street’ten” başlayarak dünyanın finans merkezlerinin soluk borularını ellerinde tuttuklarına dair bilgi toplumda sürekli tekrarlanmaktadır. Batı’da modern zamanlarda bilim tarihine bakıldığında ise, modern bilim anlayışının farklı disiplinlerde gelişmesinde önemli isimlerin aidiyeti sayılabilir.

Bu durum toplum olarak geleceğe projeksiyonda nasıl bir yol alınması gerektiği ile ilgili bir not düşüyor görünmektedir. Bu da her bakımdan bilgi, üretim ve kendine yeterlilik şeklinde formüle edilebilir. Özellikle modernleşme sürecinde, Batı’ya yetişmek üzere anlıksal ve günlük aktarımların yapılması, sorunların köklü bir şekilde ele alınmasını açıkçası zorlaştırmıştır. Çünkü parçacı yaklaşımlar, günlük olarak sorunları çözüyor görünse de uzun vadede bütünlükle ilgili yeni sorunlar yaratmaktadırlar.

Bu bağlamda yapılması gereken işe baştan başlamaktır. İşe başlamak derken, eğitimden tarıma ve diğer alanlara kadar önce temel felsefeyi, hedefleri, tanımları ortaya koymak gerekmektedir. Belki batılılaşma/modernleşmenin kazandırdıkları yanında, Batı’nın dinamiklerini görmeden sonuçlarına/hasılatına dahil olma talebi, temelleri ve felsefeyi anlamayı engellemiş gibi durmaktadır. Belki her seferinde geç kalmışlık duygusuyla, kısa yoldan sonuçlara ve hasılata odaklanmayı bırakmak gerekiyor. Çünkü yapılması gereken asıl şey geciktirildiği oranda, aslında mesafe daha da açılmaktadır.

Bugün eşya ile sahih bir ilişki kurma konusunda; dolayısıyla evrene bakış tarzında son birkaç yüzyıldır sorunlar oluşmuştur. Esasen eşya ile sahih bir ilişki kurma açısından potansiyel teorik bir çerçeveye sahibiz. Ancak öyle müşevveş zihinler oluşmuştur ki, sahih bakış açısı ve felsefe kaybedildiği gibi prestiji de düşürülmüş görünmektedir.

Meselâ; küresel düzeyde öznelliği yüksek bir insan profilinin yükseldiğini görmekteyiz. Bu insan Habermas’ın deyişiyle söyleyecek olursak, ekonominin diliyle konuşmakta ve ilişki kurmaktadır. Fark edileceği üzere “istiğna”sı yüksek bir varlık olarak belirginleşmektedir. Öznelliği sürekli taleplerini karşılamaya çalışan bir tüketiciliği beslemektedir. Bu insanın eşya ile kurduğu ilişki de “istihlak” şeklinde gerçekleşmektedir.

Dolayısıyla bugün tanımlardan başlayabiliriz.