İS-RA-İL Bir Zihniyetin Adıdır
İs: his, algı, zeka. Ra: Nur. İl-El: Tanrı. İsrail: Tanrısal nurun zekası, hisleri demek... Yani İsrail bugün Doğu Akdeniz'in kıyısında yer alan ve nüfusu 8 Milyon civarında olan bir devletin ya da kavmin adı değildir. Dünya hakimiyetine ancak Tanrısal nurun zekasına sahip olabilenlerin(sadece İsrail'in) yönetmeye hakkı olduğuna inanılan bir zihniyetin, kibrin ve yüksek ırkçı hissiyatın adıdır. İsraillilerin tarih sahnesine çıkışı Yakub(a.s) ve on iki oğlu ile başlamaktadır. Bilirsiniz Yakub'un on oğlu Levi, Yehuda, Naftalin İzahar, Zevulun, Reuven, Şimon,Dad, Gad ve Aşer kardeşleri Yusuf'u kuyuya atmışlardı.Babaları Yakub'un Yusuf'a beslediği sevgi onlarda kıskançlığa neden olmuş ve neden babamızın varisi biz olmayalım kibrine yenilerek -Yakub'un ifadesiyle- kötü bir geleneğin başlatıcıları olmuşlardır.
Filistin ve İsrail iki ebedi düşman
Kral Talut döneminde ve sonraki Hz. Davud döneminde İsrailoğullarının en amansız düşmanlarının Filistinliler olduğu ve İsrailoğulları ile Filistinliler arasında defalarca savaşların yapıldığını biliyoruz. Akdeniz kıyısındaki bugünkü Filistin devletinin Gazze bölgesine tekabül eden topraklarda yaşamakta olan kadim Kenan kavimlerinden biri olan Filistinliler, 'Ahit Sandığı'nı İsrailoğullarının elinden alan çok savaşçı bir kavim olarak bilinirdi.Tevrat'ta anlatılan Talut öncesi ve sonrası dönem incelendiğinde; Arz-ı Mev'ud üzerinde İsrailoğulları ile en çok ve en zorlu savaş yapan düşman kavmin Filistinliler olduğu müşahede edilmektedir. Yalnız burada bir farkı ortaya koymak lazım. O dönemde kafir eski Filistinlilerle inanan İsrailoğulları arasında yapılan savaşlardı bunlar. Filistin Hz Ömer döneminde Müslüman oldu. Etnik olarak bugünkü Filistinliler eski Filistin halkının bir devamıdır İsrailoğulları da öyle. Ne var ki bugün Müslüman Filistinliler ile inanmayan, zalim İsrail arasında devam eden bir savaşa tanıklık etmekteyiz.
Bilindiği gibi İsrailoğulları Süleyman mabedinin ilki M.Ö.586 yılında Babiller ikincisinin de M.S.70'li yıllarda Romalılar tarafından tahrip edilmesinden sonra dünyanın dört bir yanına dağılarak bir kurtarıcı önderliğinde yeniden kutsal topraklara dönme hayali içinde oldular. İnançlarına göre Arz-ı Mevud( Güneyde Kızıldeniz'den Kuzeyde Fırat'a, batıda Akdeniz'den doğuda Ölü Deniz'e kadar uzanan toprakların Tanrı tarafından ebediyen kendilerine verildiğine inanırlar. Bu süreçte bilhassa İslam toprakları dışında çok ezildiler ve dışlandılar. Örneğin Ortaçağda Yahudilere İspanyolca domuz manasına gelen "Marrones" deniliyordu. 1350 yıllarında büyük veba salgının müsebbibi olarak görüldüler ve işkenceden geçirildiler. Fransa ve sığındıkları Polonya'da katledilmekten kurtulamadılar. Büyük bir kısmı 1490 yılında Osmanlı İmparatorluğuna sığınarak ancak huzur yüzü görebilmişlerdir.
İsrail zihniyeti
Yıllar sonra Nazi zulmü ve en nihayetinde Fransa'da Dreyfus olayından esin kapan muhabir Teodor Herzl öncülüğünde devlet kurma fikri gelişir. I.Dünya Siyonist Kongresinde(1897) temelleri atılan İsrail devleti bundan 50 yıl sonra kurulur. Bizim hayallerimizin kanatları vardır sınır tanımazlar diyen Herzl'in hedefi; Sina'dan Fırat'a, Kuzey sınırı olarak Kapadokya'daki dağlara, güneyde de Süveyş Kanalı'na kadar uzanır. Sloganları ise; Davud ve Süleyman'ın Filistin'i! Süleyman mabedini Kudüs'te yeniden onarıp ihya edene kadar bu arzularından vazgeçmeyeceklerini de deklare etmişlerdir. İşte tam da bu noktadan itibaren yazımın başlığı olan "İsrail zihniyetinin" devreye girdiğini görmekteyiz. Şöyle ki;
Yüzyıllardır baskı, dışlama ve eziyetin her türünü tadan sadece İslam topraklarında huzur bulabilen İsrail, kurulduğu günden bu yana olanca kibri ve nefretiyle Müslümanların çocuklarına varana kadar öldürmektedir.Bugün Filistin'de Davud'un zırhına bürünen Calut misali kin ve nefret kusmaktadır.1987 yılında Filistinli bir genç Gazze Şeridi'nde bulduğu keskin bir taş parçasını İsrail askerlerinin üzerine atmasıyla başlayan o onurlu mücadele ise bugün hala devam etmektedir. Bu satırlarını yazarken bile Gazze'de onlarca çocuk başı-gözü kanlar içinde sedyelerle taşınıyor ve acil tıbbi malzeme yardımı çağrıları yapılıyordu. İsrail asla vazgeçmeyecek. Vazgeçmeyecek çünkü bu zihniyet ilhamını tahrif edilmiş Tevrat'tan almaktadır. Bakınız kutsal kitapları bu konuda ne diyor?Ey Kenan, Filistinliler diyarı, Rabbin sözü size karşıdır; seni yok edeceğim, öyle ki artık sende oturan kimse olmayacak." (Tsefenya, bab 2, ayet 5, s 887)"Onları kasaplık koyunlar gibi ayır ve öldürme günü için onları hazırla." (Yeremya, bab 12, ayet 3, s 736) Yavruları gözleri önünde parçalanacak, Evleri yağmalanacak,." (Yeşaya 13:13-16)"Ey Rabbin miras olarak sana vermekte olduğu bu kavimlerin şehirlerinden nefes alan kimseyi sağ bırakmayacaksın..
İşte kimilerine göre tüm bu olan bitenler; İsrail yine "terör yuvalarını bombaladı" şeklinde algılanabiliyor. Oysa bu terörist devlet(içlerinde buna karşı tavır belirleyen vicdanlı insanlar hariç) yıllardır ne protestolara, ne kınamalara nede insan gibi barış girişimlerine kulak verdi. Hepimizin gözü önünde hala masum çocukları öldürüyor. Ancak ben, bu zulme kayıtsız kalan tüm İsraili zihniyete karşın Müslümanların da ciddi bir zihin değişikliğine gitmelerinde yarar görüyorum. Bu onurlu mücadele devam ederken bir taraftan da daha özgün ve yeni çareler üretilmeli yeni fikir, yol ve yöntemler belirlenmeli. Allah Filistinli masumların yardımcısı olsun.
Konuyla ilgili bir iki kaynak: Gülnihal Küken'in İlkçağda Eğitim Felsefesi, Cengiz Duman'ın Üç Kral İki Peygamber, Ömer Turan'ın Medeniyetlerin Çatıştığı Nokta Ortadoğu adlı kitaplar.
twitter.com/sivildemokrat