Dolar (USD)
32.59
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2461.78
BIST 100
9856.17
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

12 May 2020

Irkçı Yaklaşım Hortluyor mu?

Ne diyor Rahmetli Şair Mirzabeyoğlu:

"Kurtuluş Savaşıyla kurtardıklarımız

birlik oldu birlikte savaştıklarımızla

-bedeli ihanet oldu kanımızın-

kara bir bulut gibi

kapkara düşünceyle

-kiralık düşünceleriyle-

"giydiler çıkardıkları çizmeleri"

emperyalistlerin.

-efendi olma hevesiyle

silahları bize döndü-"

Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada, özellikle de facebook ve whatsApp'ta ırkçılık kokan bir fotoğraf, çok paylaşıldı. Şahsen bu paylaşımın bu kadar yaygınlaşması, bende 'ırkçı-kafatasçı yaklaşım hortluyor' endişesi uyandırdı.

Fotoğrafta 'Ne mutlu Türküm diyene' yazısı paylaşılıyordu.

Cumhuriyetin ilk yıllarında ve 1990'lı yılların ilk çeyreğinde bölgede yaşananlar, geri gelebilir mi endişesi doğurdu.

12 Eylül Askeri Darbesi'nin en önemli hedeflerinden birisinin 'Kürt sorunu' oluşturmak olduğuna inanıyorum. Yoksa Diyarbakır Askeri Hapishanesinde yapılan insan havsalasının alamayacağı işkenceler ve bölgede köy yakmalar, köy boşaltmaların başka bir izahı yapılamaz.

Milli Görüş'ün Kurucu Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan 1994 yerel seçimler öncesi Bingöl'de yaptığı konuşmada şöyle diyordu: "Bu ülkenin evlatları asırlar boyu mektebe başlarken besmeleyle başlar, siz geldiniz bu besmeleyi kaldırdınız, ne koydunuz yerine, 'Türküm doğruyum çalışkanım'. Sen bunu söyleyince öbür taraftan da Kürt kökenli bir Müslüman evladı, 'Yaa öyle mi, ben de Kürdüm, daha doğruyum, daha çalışkanım' deme hakkını kazandı ve böylece siz bu ülkenin insanlarını birbirlerinden yabancılaştırdınız."

Dersim olayları Ve Seyyid Rıza'nın idamı ile ilgili olarak, uzun yıllar Dışişleri Bakanlığı yapan İhsan Sabri Çağlayangil, Anılarım adlı hatıratında şunları anlatıyordu:

"Oysa, biz mahkemenin kararını, Atatürk gelmeden vermesini ve geldiğinde Seyit Rıza meselesinin kapanmış olmasını istiyorduk. Ben bunu hâlletmek için Hükümet tarafından, buraya gönderilmiştim.

Savcı yardımcısı hukuktan sınıf arkadaşım. Bana "Sen valiye söyle bu savcı rapor alsın gitsin, ben senin istediğini yaparım." dedi.

Biz mahkemenin tatil günü işlemesini ve alınacak sonucun infazını istiyorduk.

Savcı rapor aldı. Arkadaşım vekil olarak savcının yerine geçti.

Mahkeme hâkiminin evinde buldum. Gittiğinde mahkemenin aldığı kararı yazdırıyordu. Hâkimle konuştuk. Kendisi kararı daktiloya çektirmekle meşguldü. Devir, CHP devri. Herkes çekiniyor.

..... .....

Gece 12.00'de hapishaneye gittik. Farlarla çevreyi aydınlattık. Mahkemenin 72 sanığı var. Sanıkları aldık. Mahkemeye götürdük. Çingene de geldi. Adam başına on lira istedi, "Peki," dedik.

Sanıklar Türkçe bilmiyor. Mahkeme karan açıklandı. Yedi kişi ölüm cezasına çarptırılmış, sanıklardan bazıları beraat etmiş, bazıları da çeşitli hapis cezalan almıştı.

Kararlar okununca hâkim ilamda idam lafını kullanmadığı ve ölüm cezasına çarptırılmaktan bahsettiği için verilen hükmü iyi anlamadılar.

İdam "Tünne" diye bir vaveyla koptu.

Biz Seyit Rıza’yı aldık. Otomobilde benimle Polis Müdürü İbrahim’in arasına oturdu. Jeep jandarma karakolunun yanındaki meydanda durdu.

Seyit Rıza sehpaları görünce durumu anladı.

-Asacaksınız, dedi ve bana döndü.

Savcı namaz kılıp kılmayacağını sordu. İstemedi. Son sözünü sorduk.

-Kırk liram ve saatim var. Oğluma verirsiniz, dedi.

Bu sırada Fındık Hafız asılıyordu. Asarken iki kez ip koptu Ben Fındık Hafız asılırken, Seyit Rıza görmesin diye pencerenin önünde durdum.

Fındık Hafız'ın idamı bitti. Seyit Rıza'yı meydana çıkardık Hava soğuktu ve etrafla kimseler yoktu. Ama Seyit Rıza meydan insan doluymuş gibi sessizliğe ve boşluğa hitap etti.

-Evladı Kerbalayıh. Bı hatayıh. Ayıptır. Zulümdür. Cinayettir, dedi.

Benim tüylerim diken diken oldu. Bu yaşlı adam rap-rap yürüdü. Çingeyi itti. İpi boynuna geçirdi. Sandalyeye ayağı ile tekme vurdu, infazını gerçekleştirdi."