Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
24 Eylül 2023

​Irkçı provokatörlerin oyunlarına gelmeyelim!

Meselelerimizi, aşırılıklardan uzak kalarak, akl-ı selimle tartışamıyoruz.

Taraflar konuyu anlamaya, problem varsa çözüme katkıda bulunmaya değil de, birbirlerine “bindirmeye”, karşı tarafın her düşüncesini bir yerinden yakalayıp “yere sermeye” odaklanmış vaziyette.

Arada, “Durun kalabalıklar!” diyenler oluyorsa da, bu gürültüde sesleri duyulmaz hale geliyor.

Büyük gayretler sonucu seslerini duyurabildiklerinde ise, o tarafın ya da bu tarafın (bazen de her iki tarafın!)hedefi haline geliyorlar.

Bu “sığınmacılar” meselesi de öyle.

Taraflar konuyu, “karşı tarafın” ne dediğiyle hiç ilgilenmeden tartışıyor...

Tartışmanın da ötesinde çatışıyor…

Bunda “ırkçı provokatörlerin” büyük etkisi var tabii..

“Türklük Şuuru” ile uzaktan yakından alâkalı olmayan bazı tipler, ortalığı karıştırarak politik kazanım elde etmek istiyorlar.

Bunun da ötesinde, bazılarının bunları “dış güçler” adına yaptıkları…

Toplumun hassasiyetlerini kaşıyarak, kışkırtmalar yaparak “dışarıda hazırlanmış” plânı uygulamaya koydukları söyleniyor.

Elimde delil olmadan, sadece görüntülere bakarak böyle bir hükme varamam.

Böyle bir durum varsa, bunu delilleriyle ortaya koymak ve hukukun gereğini yapmak Devlet’imizin görevidir!..

Bizim görevimiz ise, gördüklerimizi, tespit ettiklerimizi, endişelerimizi, ikazlarımızı “kırmadan dökmeden” dile getirmektir.

Hiç olmazsa tarihe not düşmektir.

Biz, bu görevi MİLAT Gazetemiz’de çok defa yaptık, en azından yapmaya gayret ettik.

Bu konudaki…

Yani “Müslüman merhameti, sığınmacılar ve riskler” konulu yazılarımızdan birini, geniş bir özet şeklinde dikkatlerinize arz edeyim de, “bakışımız” net bir şekilde anlaşılsın.

“Karanlıktaki kavga”nın gürültüsünde biz de kaybolmuş, yanlış anlaşılmış olmayalım:

“Dedi ki Sayın Devlet Bahçeli:

“Düzensiz göz adı konmamış bir istilâdır!

Gecikemeyiz, geride kalamayız, atalete düşemeyiz, ağırdan alamayız!”

Uzun süredir bu konularda uyarılarda bulunduğumuzu okuyucularımız çok iyi bilir.

Bütün mazlumlara el uzatmaya, evet.

İnancımız bunu gerektirir, inancımızdan güç alarak bütün dünyaya medeniyet dersi veren ecdâdımız böyle yapmıştır.

Bununla birlikte, “ani ve kitlesel göçlerin” yol açabileceği sıkıntıları görmek ve tedbirleri buna göre almak da…

İnancımızdaki “tedbir, tevekkül” ilişkisinin gereğidir!

Hemen herkes biliyor ki, “Katil Esed’in Zulmü”nden “büyük kaçış”ın ilk yıllarında, işin “güvenlik boyutu” epeyce ihmale gelmişti.

Bırakın bizim gözlemlerimizi, Devlet’in “Resmi” yayınlarında bile bunun böyle olduğu açıkça ifade ediliyor bu mesele.

T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün “Suriyeliler ve Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları Arasındaki Evlilik İlişkileri” adlı araştırmasında mesela…

Her ne kadar kayıt sistemi güçlü bir hale getirilmişse de kayıt altına alınamayan Suriyeli sığınmacıların toplam sayısına dair güvenilir bir tahmin mevcut değildir!” ifadesi dikkat çekiyor.

Resmi Çalışma’da, bu “ani ve büyük çaplı göç” meselesinin, birçok Anadolu Ailesi’nde ne gibi sıkıntılara yol açtığına dair de dikkat çekici ifadeler var.

Mesela…

“Sığınmacı kadınlarla yapılan evliliklerin birçoğunun kısa sürdüğü, birden fazla sığınmacı kadınla evlenip boşanmaların olduğu” belirtiliyor.

Evlilik yapmaya zorlanan sığınmacı kadınlardan bahsediliyor!..

Suriyeliler ve diğer “sığınmacılar” meselesine dair yazmak istediğim çok şeyler var…

Mesela…

Sayın Cumhurbaşkanı dahi, “İki alanda arzu ettiğimiz gelişmeyi sağlayamadık. Bunlar eğitim ve öğretimdir, kültürdür.” demiyor mu?

Bizler…

“Anadolu Evlâtlarını bile “sağlıklı eğitim ve kültür hamleleriyle” buluşturamamış olan bizler…

Büyük sıkıntıların yaşandığı ülkelerden “akın akın” gelen misafirlerimizin çocuklarına ve gençlerine nasıl bir eğitim ve kültür atmosferi sunuyoruz?

Onlara, “Muhacir- Ensar” kardeşliğini ne kadar anlatıyoruz?

Bunları kimlerle yapıyoruz, nasıl yapıyoruz?

Onları, “ailelerinin ihmal ettiği” çocuklarla gençleri avlamakta mahir olan “örgütlerin”, “sapkın akımların” ellerine düşmekten kurtarmaya matuf çalışmalarımız ne düzeydedir?

ÇOK DİKKATLİ OLMAK MECBURİYETİNDEYİZ!

Ülkemizde bulunan Suriyelilerin “yaş aralıklarına” dair verilere baktım.

24 Mart 2022 Tarihi itibarı ile “bilenen, kayıt altına alınmış durumda olan” yaklaşık 3 Milyon 750 bin Suriyeli var.

Bunların aşağı yukarı yarısını 0-18 yaş aralığındaki çocuklar oluşturuyor.

Bunları ve üzerlerine eklenenlere, kendi çocuklarımıza bile veremediğimizi söylediğimiz “sağlıklı eğitim”i verebiliyorsak ne alâ…

Ya ihmale gelenler varsa?

Ya, çok sayıda çocuk sahibi olan “sığınmacılar” bunların bir bölümünü ihmal ediyorlarsa?

Allah muhafaza!

Şüphesiz bütün terör örgütleri ve diğer suç örgütleri , bu güzelim çocukları gözlerine kestirmiştir.

Ya, misyonerler…

Onlar için de ne verimli bir alan değil mi?

Bu konuda geniş bilgi sahibi olmak isteyen kardeşlerimiz, “Suriyeli Mülteciler Misyoner Kıskacında” muhtevalı haberlere rahatlıkla ulaşabilirler!

Tehlikenin katlanarak büyümesini engellemek için, çok güçlü, yerli ve milli bir eğitim modeline, Anadolu Ruhu ile entegrasyonu sağlayacak büyük bir “kültür hamlesine” ihtiyaç olduğu ortada.

Peki, bunu nasıl yapacağız, “eğitim ve kültür alanında başarılı olmadığımızı” itiraf eden “Anadolu Yetişkinleri” olarak?

Cumhur İttifakı’nın ortakları Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli, “Bu işin mümkün olan en kısa sürede hal yoluna konulması gerektiğine” vurgu yaptıklarına göre, ortada “Devlet Aklı” var demektir.

Bu aklın nasıl işleyeceğini de göreceğiz.

MÜMKÜN OLAN EN AZ SIKINTIYLA DÖNSÜNLER!

Uzunca bir özet yaptık işte, 21 Nisan 2022 tarihli MİLAT’ta yer alan yazımızdan.

Bugün gelinen noktada, Devlet Aklı, Suriyelilerin ve diğerlerinin “mümkün olan en az sıkıntıyla” ülkelerine dönmeleri için adımlar atıyor.

Bunlar güzel.

Bu noktada herkesin, “sığınmacılar” meselesinde bir takım sıkıntıların olduğunu, vakti zamanındaki eksikliklerin, bugün ortalıkta cirit atan provokatörler tarafından istismar edildiğini…

İnsanların birbirlerine karşı kışkırtılmak istendiğini…

Müstafi General Cihat Yaycı’nın ifade ve “ikaz” ettiği gibi, “pahalılık ve sığınmacılar” meseleleri üzerinden “sokakların” haraketlendirilmeye çalışıldığını…

Sandıktan sonuç alanamayanların “Bir şekilde gidecekler ya sandık yoluyla ya da başka bir yolla” benzeri lâflarla ortaya konulan “statejiyi” takip ettiklerini..

Provokatif yayınlarıyla dikkat çeken bir “derin sol” televizyonda sokağa çıkma çağrısı yapıldığını…

Bütün bunları ve çok daha fazlasını görebilenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor.

Meseleyi “ırkçılar var, kışkırtıyorlar, bunlar ülkenin huzurunu istemiyorlar, bunlar turizmimizi batırmak, Türkiye’ye gelecek yatırımların önünü kesmek istiyorlar!” benzeri “gerçeği yansıtan” söylemlerle bir ölçüde izah edebilirsiniz…

Bunu yaparken de, meseleyi mümkün olan en kısa sürede çözüme kavuşturmak gibi bir “mecburiyetinizin” olduğunu da bilirsiniz.

Görünen o ki, Esat daha doğrusu “Putin”, sığınmacıların ülkelerine döndükleri taktirde “infaz edilmeyecekleri” yönünde bir güvence vermeye yanaşmıyorlar.

Bu durum da çözümü iyice zorlaştırıyor.

Sığınmacıların kayıtlı oldukları il dışında bir yerlerde yaşamalarını engellemek için “sıkıştırma” faaliyetleri yürütülüyorsa da…

Bu, olumlu bir adım ama çözümüne büyük katkılar sağlayacak bir uygulama olacağını sanmıyorum.

Çok zor mesele.

Bu durumda yapılması gereken, sürecin büyük çatışmalara, büyük toplumsal olaylara fırsat vermeden yönetilmesi olmalı.

Birincisi, “ırkçı kafaya” asla prim vermeyeceğiz.

İkincisi de, sanki böyle bir sorun yokmuş, sanki mesele “Ensar- Muhacir” retoriği ile izah edilebilirmiş gibi davranmayacağız.

“Sığınmacılar” meselesinin üzerinde duran ırkçı kafalar, provokatörler olduğu gibi…

Gerçekten endişe eden milyonlarca vatansever de var.

“Suriyeliler” meselesinden bahis açan herkese “ırkçı” yaftasını vurmak, ırkçı provokatörlerin en çok arzu ettiği tutum olur!

Tanıdığım nice Ak Partili var, “Abi, bu mesele nasıl çözülecek, Allah Devletimize kolaylık versin!” diyen.

Meselelerimizi birbirlerimizi yiyerek değil, birbirlerimizi dinleyerek çözebiliriz!

Irkçı provokatörlerin oyununa gelmeyelim!