Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.76
Gram Altın
2965.38
BIST 100
9652.1
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
30 Kasım 2020

İrini Korsanları

Türkiye’nin sabrı, yönünü çevirdiği batı emperyalizmi tarafından sınanıyor. 2003 çuval olayında FETÖ unsurları yüzünden gerekli tavrı alamayan Türkiye’nin Mavi Marmara’daki uzlaşmacı tavrından cesaretlenen sözde adalet dağıtıcıları Türk bayraklı bir gemiye korsanca saldırarak güç gösterisi yaptılar.

Korsanlığa katılanlar AB tarafından 31 Mart 2020- 31 Mart 2021 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan İrini operasyonu görev gücüne dahil. Aya İrini, İstanbul’da Sur-i Sultani’nin içinde kalan bir kilise. Roma’nın pagan zulmüne baş kaldırarak, Hristiyanlığı benimsediği için türlü işkencelere maruz kalan Penalope adına yaptırılmış bir kilise. İrini diye aziz ilan edilen bu cesur kadının isminin Irkçı Avrupa’nın Müslümanların haklarını gasp etme operasyonuna verilmesi trajikomik ötesi bir durum.

Osmanlılar yıllar yılı Kilise binasını muhafaza etmekle birlikte, bir dönem silah deposu olarak kullanmış, son dönemde de müze yapılmış. Türkiye ve NATO İrini operasyonuna dahil değil. Akdeniz’de Libya’dan Avrupa’ya göçmen kaçakçılığını denetlemek için NATO tarafından yürütülen bir de Sofya operasyonu var. Her nedense, Libya’ya yönelik operasyonlar İstanbul’daki Aya Sofya ve Aya İrini olarak isimlendiriliyor. Her iki operasyon da hedef Libya’dan çok Türkiye.

Bu saldırıyı, Fransansız fırkateyninin Türk gemisini arayamadığı için yaptığı yaygaraların bir devamı olarak görebiliriz. Saldırının amacı güya Türkiye’den Libya’ya silah gönderilme şüphesiymiş. 2011 yılında Libya’da Fransa’nın oldu bittisi ile başlatılan operasyonun ardından aldığı Silah denetim kararı elli kere kadük oldu. Yani o karardan sonra hükümet kuruldu BM Libya’da Serrac hükümetini meşru olarak tanıdı. Amaçları Libya petrolüne çökmek olan Fransa ve AB’nin Serrac’ı, Hafter eliyle devirme planları ise Türkiye’nin iradesine çarptı. Deniz Muhafızı, Sofia ve İrini operasyonları AB’nin tek taraflı inisiyatiflerini gösteriyor.

BM Kararı, terör, silah, uyuşturucu, insan kaçakçılığı şüphesiyle bayrak devletten izin alınmak suretiyle gemilerin aranmasına izin veriyor. Ne hikmetse AB, Libya’ya girecek silahları Serraç hükümetine karşı yapılan saldırılar döneminde aklına bile getirmemiş. Başarısız darbe girişimcisi Hafter, Mısır sınırından ve özellikle Rus Wagner gruplar havadan silah ve terörist yardımı alıyor. NATO’nun bunlar için herhangi bir fikri hala yok.

Korsanlık, Yunan Generalin komutasında, Alman gemisinden, İtalyan birliklerinin katılımıyla organize bir suç olarak gerçekleşti. Saldırıya uğrayan Rosaline A gemisi saygın Alman ortaklı bir Türk firmasına ait. Yani işin içinde bir kumpas var. Kumpas başarılı olsa idi, 10-11 Aralık AB liderler zirvesinde Türkiye’ye yaptırım için ellerine koz geçecekti. Aramalarda ihbar edilen silahı bulamadıkları gibi, Türk istihbaratının başarılı çalışması ile, gemiye iddialarıın ispatlayacak silah da koyamadılar. Yani sözde ambargo girişimlerine yeni bir gerekçe üretemediler.

Olup bitenlere NATO nasıl bakıyor diye bakarsanız, yeni dönemde NATO, AB ile siyasi olarak da bütünleşme çabasında. Akdeniz’de Türkiye, Mısır, Libya gibi Müslümanların haklarını gasp etmek için Güney Kıbrıs ve İsrail gibi PKK terörünü de koruma kalkanına almak istiyor. Sözde demokrasi, özgürlük ve hukukun üstünlüğü temelinde ülkeleri dizayn etme uğraşıyla bir hibrit savaşı sürdürüyor. Geçtiğimiz dönemde öncelediği uluslararası terörizmi biraz daha geri plana iterek siber tehdit, nükleer silah, salgın ve dezenformasyonu önceliğine aldı. İranlı nükleer fizikçi Muhsin Fahrizade cinayetinin ardında da NATO çıkarsa hiç şaşırmayın.

NATO’nun sözde terörizmle mücadeleyi geri plana atmasının ana sebebi, artık çuvala sığmayan Batı’da virüsten daha hızlı yayılan aşırı sağ (Hristiyan) terörle yüzleşme korkusudur. NATO, hukuksuz kararlarının veto edilmesi ihtimaline karşı sözde reformlara başladı. AB ile siyasi işbirliği ve iletişimi güçlendirmek için 140 tavsiyeyi kararı almayı planlıyor. Güney Kıbrıs’ın yanında Avusturya, Finlandiya, İrlanda, Malta ve İsveç’i ortaklık programına dahil etmek istiyor. Korsanlık sadece Akdeniz’de değil, Brüksel’de, AB Liderler zirvesinde masa başında da yapılacak. Bize düşen İrini korsanlarına geçit vermemektir. Korsanlar ABD, AB parlamentolarında da canhıraş şekilde çalışıyor. Fransız parlamentosu korsan bir karara imza atarak sözde sözde Karabağ cumhuriyetini tanıdılar. Parlamentonun aldığı kararı ise Dışişleri Bakanları tanımadığını açıkladı. Yıllardır korsan soykırım tasarılarıyla Türkiye’yi köşeye sıkıştırma oyunu bu sefer Azerbaycan üzerinde oynanıyor.

NATO’nun Türkiye’deki dezenformasyon faaliyetlerini ise enerji bağımsızlığı, nükleer enerji, hava sahası güvenliği S-400, Savunma Sanayide yerlilik, devletin bekasına yönelik operasyonlar karşısında direnci kırmak için fonladığı STK ve siyasi partiler üzerinden ciddi bir dezenformasyon faaliyeti yürütüyor.

Türk ekonomisini zora sokmak için Borsa İstanbul’un Avrupa Kalkınma Bankası’nın elinden çıkardığı hisselerin Katar tarafından 2,5 kat daha fazla fiyat verilerek alınması, AB’nin Türkiye’ye uygulamak isteyeceği ambargo girişiminin etkisini şimdiden kırdı. Bu yüzden kuduran beslemeleri, savunma sanayiinin yerlileşmesine çamur atabilmek için ‘Tank palet satışı, Türk Ordusu’nun Katar’a satışıdır’ şeklinde alçakça cümleler kuruyorlar. Leopard tankı tamiri ile Altay tankı üretiminin arasında farkı ayırt edemeyecek kadar gafil bu ihanet şebekelerinin Borsa İstanbul satışı ile Ekonomik kuşatmanın yarıldığını, Tank palet fabrikasında Altay tankı üretiminden de Almanların yerine, Türk şirketleri MKEK, ASELSAN, ROKETSAN, HAVELSAN, BMC gibi firmaların kazanacağını ya bilmiyorlar veya İrini korsanlarına diyet borcunu ödüyorlar. Malumunuz olduğu üzere hibrit savaş sadece sahada değil, ekonomiler üzerinden, şirketler üzerinden, diplomatik oyunlarla masada da devam ediyor.

Vesselam…