İrfanımızı kucaklayan seçkin kitaplar
Beyan, Bilge Kültür Sanat ve Cağaloğlu yayınevleri, irfanımızı kucaklayan kitapları kütüphanelerimize kazandırdılar.
Her
iyi yayınevi ilim hayatımızın bekçisi, kültür hayatımızın savunucusu ve
medeniyetimizin temel taşlarından birisidir. Bunun için hepimizin, herkesin
yayınevlerini koruyup kollaması, yayıncılara destek olması gerekiyor. Bahsedeceğim
üç yayınevi Beyan, Bilge Kültür Sanat ile Cağaloğlu yayınevleri. İlkinden
başlayalım:
Beyan,
vefalı duruşuyla yazarlarına sahip çıkan ve istikrarla kitaplarını
okuyucularına ulaştıran sebatkâr bir yayınevi. Dünya çapında tanınan büyük
İslam tarihçimiz Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma’nın külliyatını düzenli olarak
neşreden yayınevi yetkilileri, şimdi de Hocamızın iki güzide eserini irfanımıza
armağan ettiler. İlki Sultan II.
Abdülhamid Dönemi Şeyhülislamları ve Şeyhülislamlık Müessesesi adını
taşıyor. Kitap, İhsan Süreyya Hocanın Fransa’da yaptığı doktora tezinin Türkçe
tercümesinden ibaret. Eser, tarihimizin önemli bir dönemi olan 19. Asrın son
yarısı ile 20. Yüzyılın ilk çeyreğini ihtiva ediyor. Girişte “Bir Doktoranın
Hikâyesi” anlatılıyor. Ardında Takdim, Ön Söz ve Giriş var. Girişte
“Şeyhülislam Tabirinin Etimolojisi” ile “Şeyhülislamların Ders Vermeleri”ne
dair bilgi veriliyor. Birinci Bölümde “Şeyhülislamın Tayini”nin nasıl
yapıldığını öğreniyoruz. İkin kısımda “Sultan II. Abdülhamid Dönemi’nin
Şeyhülislamları” başlığı altında devir içindeki şahsiyetler ve hadiseler ortaya
konuluyor. Yakın tarihimizde iz bırakmış olan birçok ismin ayrıntılı biçimde
anlatıldığı eseri, bilhassa tarihçilerin ve tarihle ilgilenenlerin okuması gerekiyor.
HAMİDULLAH’TAN MEKTUPLAR
Sırma
Hoca’nın ikinci eseri büyük bir ilim ve fikir adamının mektuplarından meydana
geliyor: Muhammed Hamidullah Hocam’dan
Mektuplar. Adından da anlaşıldığı gibi İhsan Süreyya Sırma’ya çok sevdiği
Hocasından gönderilen mektupları okuyoruz. Muhammed Hamidullah, talebesi ve
dostu İhsan Süreyya Hoca’ya muhtelif tarihlerde gönderdiği mektupların hepsine
“Bismillah” diyerek başlıyor. Bu mektupların muhtevası ilmî, fikrî, edebî ve
sosyal hayat ile ilgilidir. İhsan Hoca, eserin başında Ön söz’de kitabın telif
sebebini anlatırken “Arzumuz, bizden başkalarının da onun örnek yaşantısından
istifade etmelerini sağlamaktır.” diyor. Diğerkâm mizacıyla, herkese faydalı
olmayı amaçlayan hususiyetiyle tanıdığımız Hocamız, gayesini şöyle açıklıyor: “Hayatı
boyunca, dünyanın her yerinden kendisine ilmî yolda danışan herkese yol
gösteren, bu yolda hiçbir fedakârlıktan çekinmeyen Hamidullah Hoca’nın
bendenize yazmış olduğu mektuplardan muhafaza edebildiklerimi, onun insanlara
hizmet yolundaki titizliğini, ilmî duyarlılığını, hakşinasılığını, centilmenliğini,
Müslüman nesillere örnek olması için, neşretmeyi uygun gördük.” Müstesna bir
Hoca ile hürmetkârı olan talebesi arasındaki muhabbeti yansıtan eser okunmalı.
Eserleriyle gençliğe ışık olan, hayatını milletine ve ümmetine adayan İhsan
Süreyya Hocamıza sağlıklı, bereketli ömür diliyorum.
HAKİKAT ÇİÇEKLER
Geç
de olsa bazı kıymetli eserlerin nisyandan kurtulması ve okuyucularla buluşması
çok önemli. Dolayısıyla Ali Emirî Efendi’nin Hakikat Çiçekleri ismiyle günümüze kazandırılan Ezhâr-ı Hakîkat isimli eserini çok
sevdim. Bu küçük risaleyi hazırlayan İbrahim Coşkun, editörü ise Osman Koca.
Eserin başında “Âli Emirî ve Ezhâr-ı Hakîkat” başlıklı yazıda, büyük kitabiyat
âliminin hayat hikâyesi anlatılıyor. Yetiştiği muhit, çalışma hayatına atılışı,
yaptığı ilmî hizmetler ve eserlerinden bahsedilen bu metinde, Ali Emirî’nin Ezhâr-ı Hakîkat’ının 1900 yılında, bir
tahkikat için gittiği Berat sancağının Luşne isimli kasabasında iki gün içinde
yazıldığı ifade ediliyor. Eser eskilerin vecize, yenilerin özdeyiş dedikleri
üçer beşer satırlık kısa, düşündürücü sözlerden meydana geliyor. Tabii bu iki
güne, yaşanmış bütün bir ömrü de ilave etmek gerekir. Kim bilir ömür boyunca ne
kadar not tutulmuş, geceler boyu özlü sözler düşünülmüştür. Kitap 220 hikmetli kelamdan
meydana geliyor. En güzeli de şu ki: Hem Osmanlı Türkçesiyle orijinal olarak
sol sayfalarda orijinali verilirken sağ sayfalarda bu metinlerin Latin
harfleriyle aynısı ve bugünkü okuyucunun rahat anlayabilmesi için de
sadeleştirilmişi veriliyor. Atasözlerinden, deyimlerden ve kelam-ı kibarlardan
hoşlananlar, Hakîkat Çiçekleri’ni de çok
sevecek.
DESTAN BURCU
Vefat
etmiş bazı iyi şairlerimizin, yazarlarımızın kitaplarının yayımlanmaması beni
üzüyor. Ne yazık ki bu hayırlı neşir faaliyetine bazen sanatkârlarımızın
yakınları, aileleri sebep oluyor. İstedikleri çok yüksek meblağdaki telif
ücretini yayıncılar ödeyemeyince olan edebiyatçılarımıza oluyor. Böylelikle sanata
meraklı yeni nesiller, eski büyük şairlerini, yazarlarını tanıyamıyor. Büyük
‘Destan Şairi’miz Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun bütün eserlerinin Bilge
Kültür Sanat Yayıncılık’tan çıktığını öğrendiğimde sevincimi tarif edemem.
Darısı unutulmuş, kenarda kalmış bütün şairlerin başına. Onlar da gün yüzü
görür, sevenleriyle buluşurlar inşallah. Şairimizin eseri Destanlar Burcu. İyi bir kapak ve sayfa tasarımı ile okurlara
sunulan eserden “Besmele” adlı dörtlüğünü takdim ederken kendisine Cenab-ı
Allah’tan rahmet diliyorum: “Şol gökleri kaldıranın/Donatarak dolduranın/’Ol!’
deyince olduranın/Doksan dokuz adı ile.”
Bilge’den
edebiyat meraklılarına ulaşan iki önemli eser, Prof. Dr. Mehmet Samsakçı’ya
ait. İlki Tanpınar’ın Eşiğinde.
Yazarımız burada ‘Ahmet Hamdi Tanpınar ve Eserleri Üzerine Düşünceler’ini bir
araya getiriyor. Tanpınar zaten bir hazine. Samsakçı da onun en dikkat çekici
yönleri üzerinde duruyor. Eserde işlenen konular muhtelif. Sadece şu başlıklar
bile çalışmanın muhtevasının genişliğini ve derinliğini göstermeye yeter:
“Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Eserlerinde İstanbul Semtleri”, “Tanpınar’da Ses”,
“Tanpınar ve Sinema”, “Tanpınar’ın Roman Dünyası”, “Tanpınar ve İstanbul”, “İki
Yazar Okur Portresi: Yahya Kemal-Ahmet Hamdi Tanpınar”. Eserin sonunda Tanpınar’ın
üniversite tahsiline dair yeni belge ve bilgileri, birbirini takip eden üç
yazıda dile geliyor. Tanpınar’ı, fikirlerini ve eserlerini sevenlerin hoşlanacağı
bir kitap Tanpınar’ın Eşiğinde.
TÜRK MEZAR TAŞI EDEBİYATI
Bizde
mezar taşı edebiyatı üzerinde geçmişte pek durulmamıştı. Son yıllarda gündeme
gelen bu konuda Mehmet Samsakçı’nın kaleme aldığı Türk Mezar Taşı Edebiyatı kendi alanında doyurucu bir eser olarak
göz dolduruyor. “Ölüme Açılan Estetik Kapı” üst başlığıyla okuyuculara sunulan
eserde hüzün veren bir konunun nasıl makul hatta sempatik bir mevzuya
dönüştürüldüğünü görüyoruz. Eserin ilk baskısı 2015’te yapıldığında ESKADER’in
‘Araştırma’ dalında ödüle lâyık görülmüştü. Eserin ‘Ön Söz’ünde sebeb-i telif
izah edilirken, ‘Giriş’inde ölüm hakikati üzerinde duruluyor. İlk bölümde “Türk
Kültür, Sanat ve Edebiyat Tarihinde Ölüm Düşüncesi” yer alıyor. Takip eden
bölümlerin başlıkları şöyle: “18. Asırdan Cumhuriyet’e Mezar taşı Kitabeleri”, ”Cumhuriyet
Dönemi Mezar Taşı Estetiği ve Edebiyatı”, “Şairin Mezar Taşı”, “Türk
Edebiyatında ‘Kitâbe-i Seng-i Mezar”. Eser, ‘Sonuç’, ‘Kaynakça’ ve ‘Resimler’le
tamamlanıyor. İnsanoğlunun ezelî ve ebedî gerçeğinin edebiyatımıza yansımalarını
merak edenler, bu eserle buluşacak. Bilge Kültür Sanat Yayıncılık’ın
yetkilileri, büyük felsefe hocası ve tarihçisi Prof. Dr. Nihat Keklik’in
eserlerine de sahip çıkarak önemli bir hizmete daha imza attı. İlk eser Felsefenin İlkeleri. Hocanın diğer
eserleri de bu dizide çıkacak. Yayına hazırlayan Prof. Dr. Şafak Ural.
ŞAHİNER’DEN İKİ ESER
Bâbıâli
semtinin asıl adı malum: Cağaloğlu. Cağaloğlu, eski bir yayınevi aynı zamanda.
Şimdi de kitap neşriyatına yine aynı semtte devam ediyor. Yayınevinin
yazarlarından Necmeddin Şahiner’in iki önemli eseri çıktı. İlki Cemil Meriç ile Başbaşa adını taşıyor.
Yazarın yıllar önce bir gazetede tefrika edilen bu sohbetlerin merkezini
mütefekkir İslam âlimi Bediüzzaman Said Nursi ve eseri Risale-i Nur Külliyatı
oluşturuyor. Cemil Meriç’i ilk olarak 1975 yılında ziyaret eden ve o yıllarda
gazetecilik yapan Şahiner, yıllarca Meriç’e gider ve ve kendisiyle pek çok
röportaj yapar. Eser, bu konuşmalardan oluşuyor. Şahiner kitabın başında Cemil
Meriç’i nasıl tanıdığını anlatıyor. Ardından Cemil Meriç’le yapılan konuşmaları
okuyoruz. Şahiner ömrünü Bediüzzaman’a ve Risale-i Nur’lara adamış bir
edibimiz. 70’in üzerinde eseri bulunuyor. En çok tanınan kitabı ise 67 baskı
yapan Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman
Said Nursi. Şahiner bu kitabında da Meriç’e sorular yöneltiyor ve
cevaplarını alıyor. Cemil Meriç pervasız, bütün cevapları cesurca. Yazarımızın
ufuk açıcı soruları ile Cemil Meriç’in Bediüzzaman’ın yanı sıra edebiyat,
tarih, dil, medeniyet, aydınlar ve diğer konular hakkındaki suallere verdiği cevaplar,
istifade ile okunuyor. Şahiner’in bir diğer kitabı Hızır Reis Barbaros Hayreddin Paşa adını taşıyor. İyi bir
araştırmacı yazar olan Şahiner, asırlarca şan ve şerefle geçen muhteşem
mazimizin, destanlarla dolu tarihimizin ve mübarek ecdadımızın şeref
levhalarını ortaya koyuyor. Eserde Hayreddin Paşa’nın hayatı ve zaferleri
anlatılıyor. Kahramanımızın yetişme çağı, denizcilik tarihindeki yeri, kazandığı
zaferler, fazilet ve ahlakı, fethettiği ülkeler, Osmanlı Devleti’ne olan
sadakati mükemmel bir üslupla anlatılıyor. Yahya Kemal’in “Deniz ufkunda bu top
sesleri nerde geliyor?/Barbaros belki, donanmayla seferden geliyor!” diye
anlattığı büyük denizcimizi bu eser vesilesiyle yeniden tanımak, anlamak ve
sevmek gerekiyor.
GÜL DEMETİ
Yayınevinin
bir sürprizi de, unutulmuş bir yazarın bilinmeyen eserini kültür hayatımıza
kazandırması oldu. Semiha Cemal’in Gül
Demeti kitabını ben ilk defa gördüm. Yazarı tanıyordum ama bu eserinden
haberdar değildim. Felsefe öğretmeni ve yazar Semiha Cemal’in güzel kalbinden ve
dimağından süzülen, geçmişte bazı dergilerde yayımlanmış yazılarının toplanmasından
oluşan Gül Demeti, bir solukta
okunuyor. Tasavvufi neşve taşıyan eseri yayına hazırlayan Siyami Boylu’nun
diğer kitapları, Mehmed Âkif Ersoy’u anlattığı gönüllere Sürgün Şair ile iki ciltten meydana gelen Âkif’ten Gençliğe Öyküler‘dir. Cağaloğlu Yayınevi’nden çıkan diğer
kitaplar ve yazarları şöyle: Müziğin Ruhu
(Halil Cibran, bu küçük kitabın İngilizce ve Rusça basımı da yapılmış
bulunuyor.) İnsanlar Çocuk Kalsa
(İbrahim Kalkan), Keloğlan Cücelerle
(İbrahim Kalkan), Venüs ve Veteriner
Hekimi (Yağmur Arabacı).