İran’n kırılan testisi: Süleymani
İran, uzun süreden beri Amerika’ya karşı büyük eylemler gerçekleştirmektedir. 27 Aralık 2019 tarihinde İran desteğindeki Ketaib Hizbullah, Kerkük’teki bir petrol rafinerisini basarak bir Amerikalıyı öldürdü. Daha önce Aramco’ya saldıran ve körfezde gemilere el koyan İran, uzun süreden beri Amerika’nın sinir uçlarını test ediyordu. Bağdat’taki Amerika Büyükelçiliğinin basılmasını organize eden İran, Amerika’ya meydan okumaktaydı. Bağdat’taki büyükelçilik baskınını organize eden kişi, Kasım Süleymani’ydi. Elçiliği basanlar, duvarlara Komutanımız Süleymani’dir diye yazmışlardır. Bağdat Büyükelçiliğinin basılması, Amerika için bardağı taşıran son damlaydı. İran, Süleymani’yi öne sürerek Amerika’yı kendisine karşı savaşmaya zorlamıştır. Amerika’nın Süleymani’yi öldürmesi, su testisinin su yolunda kırılmasına bir örnek teşkil etmektedir. Amerika, büyükelçiliğini basan ve kendisine karşı saldırı planları yapan Süleymani’yi ve onunla altı kilit ismi öldürmek suretiyle, İran’ın kendisine bundan sonra yapacaklarına göz yummayacağı mesajını vermiştir. Amerika’nın Bağdat Havalanında Süleymani ve beraberindekileri öldürmesi, Amerika’nın Ortadoğu’da kendisine karşı çıkan Rusya ve Çin dahil bütün güçlere verilen bir gözdağıdır. Bağdat saldırısı, Amerika’nın Ortadoğu’dan çekilme söylemlerinin bir efsaneden ibaret olduğunu göstemektedir. Elimizde olan tek somut şey, Amerika’nın, Ortadoğu’da kalmaya devam edeceği gerçeğidir.Süleymani suikastinden sonra İran, Ortadoğu’nun birçok yerinde sürdürdüğü vekalet savaşlarını daha önceki rahatlıkla yapamayacaktır. Bundan sonra yapacağı bütün operasyonlarda İran, Süleymani sendromunun baskısı altında adımlarını atmak zorunda kalacaktır.
İran, Amerika’yı Ortadoğu’dan çıkaran güç olarak Ortadoğu’da kendisine ait bir egemenlik alanı oluşturmaya çalışıyordu. İran, kendisinin Amerika’ya her şeyi yapabileceğini, fakat Amerika’nın kendisine hiçbir şey yapamayacağı şeklinde bir resim ortaya koymaya çalışıyordu. İran, Amerika’nın kendisini yatıştırmakla yetinmesine alışmıştı.
İran, Amerika’nın ambargo tehditlerine pek kulak asmıyordu. Süleymani’nin öldürülmesi, Amerika’nın İran’a karşı sadece ekonomik ambargoları değil, aynı zamanda sert silahlı güç kullanacağını göstermektedir. Amerika’nın, İran’ın Ortadoğu’daki faaliyetlerine bundan sonra silahlı müdahalelerde bulunacağını öngörebiliriz.Amerika’nın İran karşıtı stratejisinde silahlı ve militer boyutun harekete geçtiğini görmekteyiz. Süleymani’nin öldürülmesinden sonar Amerika’nın İran’a karşı politikasının askeri boyutu daha çok önplana çıkacaktır. Amerika, Kuzey Kore gibi bir düşmanına karşı silah kullanmamış ve onunla anlaşmıştır. Amerika İran ile antlaşma yerine gerektiğinde silah kullanacağını tercih etme şeklinde farklı bir yola sapmıştır.
Amerika’nın Süleymani’yi öldürmesi şeklinde bir adım atması, tam da İran’ın istediği bir durumdur. İran, Amerika’yı Irak veOrtadoğu’da güç kullanmaya zorlayarak bölgede Amerika karşıtlığı uyandırmaya ve kendisini Amerika’nın tek hedefi olmaktan çıkarmaya çalışmaktadır.İran, kısa vadede Amerika’ya karşı duygusal bir intikam alma eylemine girişmeyecektir. İran, Haşdi Şabi ve Hizbullah gibi kendi adına savaşan güçlerle uzun vadede Amerika’yı Ortadoğu’da etkisizleştirecek ve güçsüzleştirecek planları ve politikaları uygulamaya koyacaktır. İran, Amerika’nın öfkesini ve kızgınlığını kendi evinden uzak tutmaya çalışacaktır. Amerika’nın Irak veya Afganistan gibi bir yerde büyük bir hata yapmasını, İran her şeyden çok istemektedir. Amerika’nın İran’ın oyunlarına gelip gelmeyeceğine göre İran-Amerika geriliminin bölgesel bir nitelik taşıyıp taşımayacağını söyleyebiliriz. İran, Amerika’yı sadece kendi sorunu olarak değil bir Ortadoğu sorunu haline getirmeye çalışmaktadır.
Süleymani’nin öldürülmesinden sonra İran, toplumda anti Amerikancı söylemini canlı bir şekilde kullanarak toplumu rejim etrafında birleştirmeye çalışmaktadır. Amerikan karşıtlığı,yıllardır İran toplumunu ortak düşman etrafında biraraya getirmeye yarayan araçsal bir değer işlevi görmektedir. Süleymani’nin öldürülmesinin İran toplumunda beklenen tepkiyi ve öfkeyi oluşturmadığını söyleyebiliriz. Hayat pahalılığı, işsizlik, yoksulluk,rejimin baskıları, idamlar ve işkenceler, toplumsal öfke gibi durumlar halkın rejime olan öfkesini arttırmaktadır. Süleymani’yi, İran devletinin her taraftaki kanlı ve karanlık eli olarak görenlerin sayısı az değildir. Toplumun rejime olan karşıtlığı giderilmediği için Suleymani’nin öldürülmesi, toplumun, bu defa Amerika karşıtlığı temelinde rejimin etrafında kenetlenmesine engel olmuştur. İran toplumu, Süleymani ve Mühendisi gibi kişiler, Hizbullah ve Haşdi Şabi gibi güçler üzerinden İran’ın Irak, Suriye, Yemen ve Afganistan gibi yerlere milyarlarca dolar harcayarak operasyonlar düzenlemesini istememektedir. İran toplumu, ayrıca Devrim Muhafızlarını gerekli olan bir ulusal güvenlik birimi olarak değil, kendi sırtlarında kaldırılması zor bir ekonomik ve askeri yük olarak görmektedir. Milyarlarca doların yıllık olarak Devrim Muhafızları için harcanması ve ekonomik gelirlerin güvenlik kurumlarının elinde olmasından toplum çok rahatsızlık duymaktadır. Süleymani’nin öldürülmesine rağmen, İran’daki toplumsal huzursuzluğun devam ettiğinin unutulmaması önem taşımaktadır.
Süleymani’nin öldürülmesinden sonra İran, Ortadoğu’da kendisinden habersiz yaprağın kımıldamayacağı şeklindeki özgüveniyle hareket eden kabadayı rolünü kaybetmiştir. Süleymani’nin Tahran rejimi için büyük sembolik ve işlevsel değeri olmasına rağmen Tahran rejimi, çılgın eylemler yapma yerine, bu durumu uluslararası düzeyde yeni bir fırsata çevirecek soğuk kanlı adımlar atacaktır. Sözün kısası, Süleymani’nin ödürülmesinden dolayı bir Üçüncü Dünya Savaşı çıkmayacaktır.