İran'ı az mı uyardık
Avrupa'da sağlanan birliğin, Avrupa ülkelerinde etno-milliyetçiliğin açmış olduğu derin yaralar ve acısı sürmekte olan ayrılıklardan kaynaklandığını iddia etsek doğru mu acaba?
Kim ne derse desin ulusalcılık akımı virüs gibi yayılarak kardeş halkları düşman kılmaya yetti. Buna özellikle etnik temelli bölünmelere yol açan ulus devlet anlayışının bağnazlığı çanak tuttu ve el an da tutuyor. Zira asırlarca ortak paydalar esas alınıp birlikte yaşayan halklar modern ulus devlet paradigması ile "farklı" olduklarını keşfetti! Bu farklılıkların ayrılık sebebi olduğuna da inandırılan halklar "kendi kaderini tayin hakkı" ile iyice ayartıldı.
İslam dünyası için de benzer süreçten bahsedebiliriz. Her milletin, kültürün, örfün kendisi olarak kabul edildiği Hilafet ve İmparatorluk-Hilafet dönemleri çok kültürlü yaşamanın en nezih örneklerini taşır. Hilafet sancağı altında birleşen milletler asırlarca asabiyeti değil ümmetin birliğini ve dirliğini öncelemekteydi, ulus devlet virüsü yayılana dek.
İran farklıydı,
İran öteden beri çok kültürlülüğü, çok uluslu anlayışı yok saydı. Politikaları Fars çekirdeği temelli, teolojisi Şia'nın sarsılmaz tekliği ile İran, farklılıkların özgünlüğüne ve özgürlüğüne tahammül göstermedi.
Bugün yine İran etnik temelli kavgaların en yoğun yaşanacağı ülke olmaya aday. Çünkü İran'da hala yönetim etnik farklılıkları görmezden geliyor. Birkaç basit uygulama dışında hiçbir etnik yapıya imkan tanınmadığı malum. Oysa İran 11 etnik yapınıN yaşadığı bir ülke. Bütün etnik yapılar kendilerine reva görülen "körlüğü" görüyor ve sorunların temelinin bu körlükten kaynaklandığını söylüyor.
Geçtiğimiz haftadan beri İran'ın en önemli şehirlerinden Huzistan'da büyük olaylar meydana geliyor. 800 bini aşkın Arab'ın yaşadığı kentte onlarca Devrim Muhafızı halk tarafından linç edildi. İran rejimi en sert mukabelede bulunmasına rağmen gösteriler durmak nedir bilmiyor.
Bölge Arapların yaşadığı bölge, ayrıca petrol yatakları ve sevkiyatının merkezi konumunda. Buna rağmen devletin ihmal ettiği bölge, kirlilikte birinci, çarpık yerleşimde birinci, sağlıksız yaşamda birinciu2026 Buna bir de kum fırtınalarını ekleyin ve sonra İran rejiminin ilgisizliği ile değerlendirin. Halk, "Arab'ız diye bize bakılmıyor, hizmetten mahrum bırakılıyoruz." diyor. Bunu hem legal hem de illegal yollardan dile getiriyorlar.
Bunun en yeni örneği, Ahvaz'ın Kurtuluşu İçin Arap Mücadele Hareketi'dir. Arap Mücadele Hareketi bu ihmalkar ve yanlış yönetimin sonucu doğan bir örgüttür. Yaptıkları eylemlerle ses getiren bu örgüt ilerde daha ses getirici saldırılarda bulunacaklarını duyurdular. Bunun gibi etnik temelli, ihmal ve asimilasyona dayalı onlarca örgüt İran'da varlığını sürdürüyor.
Kaç gündür "İran Baharı" yorumları ile durumu kısır bakış açılarıyla değerlendirenlerin aksine İran "Bahar"ını başlamadı. İran için her an mümkün olsa da 'İran Baharı'na daha var. Çünkü İran yeni partnerleri ile sorunlar yaşıyor. Rusya ile Suriye'de, Amerika ile Irak ve diğer bölge ülkelerinde ayrı politikalara sahip olan İran, bu iki ülke ile pazarlık için masada. Kapalı kapılar ardında gerçekleşen bu pazarlıklar sonucu İran'ın durumu netleşecek.
Toprağa dayalı federalizm, Şia'ya yaslanan elitizm ve petrole bağlı ekonomi İran'a bir gelecek va'd etmiyor. İsrail karşıtı söylem de miadını doldurdu. İki nesil İsrail düşmanlığı ile avutulsa da artık karşıtlıklar üzerinden siyasetin İran'da tutunamayacağını görebiliyoruz.
İran büyük olaylara gebe, çünkü İran etnik hareketlenmenin en yoğun yaşanacağı ülke, ama gelin görün ki bunu bilen İran en uğraşmaması gereken ülke olan Türkiye'yi bilhassa son 30 yıldır karıştırmak için her fesadı denemekten geri durmadı.
Her tarafı petrol olan İran bilmeli ki, "ateş ile petrol" yan yana gelince istenmedik yangınlara sebebiyet verir.