İran’da neler oluyor?
Sosyal ve siyasal olaylar tek boyutlu olarak meydana gelmediği gibi doğru anlaşılması da tek boyut üzerinden değerlendirilemez. Bugün tanık olduğumuz her sıcak gelişme daha önce yaşanmış olayların devamıdır. O halde tarihi olaylar etkileri itibariyle hâlâ devam etmektedir.
Bu bağlamda son günlerde İran’da olup biten gösterileri bazılarının söylediği gibi sadece ‘’ekonomik kriz ve siyasi baskılarla’’ değerlendiremeyiz. Ekonomik kriz ve siyasi baskılar sadece birer sonuçtur. Asıl üzerinde durulması gereken husus bu sonuçları oluşturan sebeplerdir. Bu bağlamda son günlerde İran’da giderek şiddeti artan kitlesel gösterileri oluşturan nedenlere baktığımızda iç ve dış sebeplerin birlikte rol oynadığını görürüz.
İç sebepler
Müslümanların yaşadığı coğrafyaları yakından takip eden ve İran’dan daha yeni gelen Müfit Yüksel’e İran’daki gelişmeleri sordum. Özetle: ‘’Rüşvetten, adam kayırmacılığından, baskılardan halkın çok şikâyet ettiğini’’ Söyledi. Fas’ta tanıştığım İranlı bir profesöre İran’ı sorduğumda Müfit beyin aktardığı şikâyetlere benzer eleştirileri şöyle dile getirmişti ‘’Şahın tacı gitti mollaların sarığı geldi ama İranlılar için hiçbir şey değişmedi’’
Ayrıca İran’ın milli gelirlerinin neredeyse hepsini silaha harcadığını çarpıcı bir örnekle eleştirmişti: ‘’Bir gövde düşününki yediğiniz içtiğiniz her şey sadece bir kolun uzamasına yarıyor diğer uzuvlar hiç gelişmiyor’’ Bunun üzerine Profesöre şunu sordum: ‘’İran yıllarca ‘Büyük şeytan’ dediği ABD bugün dese ki ’İran vatandaşlarına vizeleri kaldırıyorum’ durum ne olur?’’ Hiç tereddüt etmeden: ‘’İran’da kimse kalmaz’’ demişti. O zaman İranlı yetkililerin sürekli ‘’dış güçlerin İran’ı işgal etmek istiyorlar’’ tekrarının bir anlamı var mıdır? Zira işgal edilen topraklar kurtarılır ama işgal edilen zihinlerin kurtarılması o kadar kolay olmayacaktır.
Dış sebepler
Bir devletin dış politikasının belirlenmesi o devletin sahip olduğu anlayışı yansıtır. Dolaysıyla İran’ın dış politikasını belirleyen unsurların başında Fars milliyetçiliği ve Şii mezhepçiliği gelmektedir. Bunun en somut örneği İran’ın Yemen’de, Suriye’de yürüttüğü vekâlet savaşıdır. Bize göre, İran’ın izlediği yanlış dış politika neticesinde maddi olarak fakirleşti manevi olarak ta Şiilik için katliam yapan bir ülke olarak tarihe geçecek.
Yukarıda anlattıklarımız İran’ın izlediği dış politikanın sonucuydu. Bir de ABD’nin geniş bir coğrafyada yürüttüğü bir bölge politikasının İran’a yansımaları vardır. Lübnan’da, Irak’ta ve İran’da kitlesel çapta gösteriler başlamadan yaklaşık üç ay önce şunları yazmıştık: ‘’ ABD’nin bölgeye ilişkin politikalarını derinlemesine incelediğimizde anlıyoruz ki, ABD’nin kafasında sadece Suriye stratejisi yok geniş bir coğrafyayı kapsayan bölgesel bir stratejisi vardır. Emekli olan Cumhuriyetçi bir senatör, Fox TV’de özetle şöyle demişti: ‘’ABD’nin geniş menfaatleri ve İsrail’in güvenliği için Afganistan’ı Akdeniz’e bağlayacak hattın bizim kontörlümüzde olması lazım ’’Eğer ABD Afganistan’dan Akdeniz’e uzanan hattı kontrol altına almayı başarırsa kendisine rakip olarak gördüğü Çin’i Batıdan Rusya’yı Doğudan kuşatmış olacaktır.
Afganistan’ı Akdeniz’e bağlayan coğrafyaya baktığımızda, Afganistan, İran, Suriye’yi görürüz. Bu bağlamda bu ülkeleri bir zincirin halkalarına benzetirsek arada bir tek İran halkasında ABD’nin askeri üsleri olmadığını fark eder meselenin ciddiyetini daha iyi kavramış oluruz.’’(11.09.219 Milat)
Emekli senatörün söyledikleriyle Pompeo’nun göstericilere dizdiği övgüleri birlikte düşündüğümüzde ‘’İran’da neler oluyor?’’ Sorumuzun cevabı eksik kalan İran halkasını tamamlamaya çalıştıkları çok açık değil midir?
İran bu oyunu ancak Türkiye ile iyi ilişkiler geliştirerek bozabilir.