İRAN, SURİYE, CENEVRE
26 Şubat'ta İran'da çok önemli seçimler yapıldı. İran'da siyaset genelde muhafazakar-reformcu ikilemi üzerinden okunmaktadır. Parlamento seçimlerinden reformcu kanadın lideri kabul edilen Cumhurbaşkanı Ruhani'nin kazandığı ifade edilmektedir. Seçim sonuçları, İran siyasetinde Ruhani'nin yerini güçlendirmiştir, ancak seçimin galibi olarak onu nitelemek çok yüzeysel bir yaklaşımdır. İran'da hiç kimse veya grup, siyasette galip olma ayrıcalığına sahip değildir.
Seçim sonuçları önümüzdeki dönemin ruhuna uygun bir politika yürütecek kadro değişimini sağlamış ve bunun mesajını dünyaya vermiştir. Yeni dönemde İran'ın Batı'yla ilişkiler geliştirmesini sağlayacak ve topluma umut aşılayacak reform politikalarının yapılacağı mesajlarını verecek bir siyasi tablo ortaya çıkartılmıştır. Yeni dönemin anahtar alanı ekonomidir. Ambargonun kalkmasından sonra İran, ekonomik cazibe merkezi olmayı hedeflemektedir. Batılı yatırımcıların İran'a çekilmesi ve İran'ın uluslar arası ekonomiye eklemlenmesi en önemli konudur. Ruhani ve ekibinin önünde İran ekonomisini krizden çıkarmak ve toplumun refah standardını arttırmak gibi ciddi bir meydan okuma vardır.
Seçimlerin hemen ardından Başbakan Davutoğlu, Tahran'a sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdi. Davutoğlu, İran ve Türkiye'nin ekonomik ve ticari alanlarda birbirinin rakibi olmadıklarını, birbiriyle partner olduklarının mesajını İran yönetimine vermeye çalıştı. Türkiye, İran pazarında yer bulmaya çalışmaktadır. Türkiye, ayrıca 9 Martta başlayacak Cenevre görüşmelerine PYD'nin katılmaması için İran'ın desteğini istemektedir.
İran'da Cumhurbaşkanı veya hükümet olmak mümkündür, ancak muktedir iktidar olmak mümkün değildir. İran'da muktedir iktidar Rehber konumundaki Hameney ve onun dayandığı müesses nizamdır. Önümüzdeki dönemde Ruhani ve Meclis, Rehber ve Nizam'ın kendilerine çizdiği sınırlar içinde iç ve dış politikada mütevazi adımları atmaya çalışacaklardır. İran'da seçimleri reformcular kazandı söyleminin hiçbir anlamı bulunmamaktadır. İran'da seçimi her halükarda Rehber ve Nizam kazanmaktadır. Dış politika'da İran'ın önünde Suriye ve Yemen savaşları bulunmaktadır. İran'ın Suriye ve Yemen'deki dış politikası hiçbir şekilde değişmeyecek, aynen sürdürülecektir. İran, Şiici dış politikasını Lübnan'da, Yemen'de, Suriye'de ve Körfezde olduğu gibi sürdürecektir.
Amerika ve Rusya'nın anlaşması sonucu Suriye'de geçici bir ateşkes sağlanmıştır. Ateşkes'in ilanından sonra halkın, temel ihtiyaçlarını karşılamak için dışarıya akması, yaşanan büyük insani felaketi bütün çıplaklığıyla dünyanın gözlerinin önüne sermiş bulunmaktadır, Bugün Suriye'de yaşanan felaketin temel unsurları açlık, ölüm, hastalık ve çaresizliktir. Bir kaç günlüğüne bile olsa insanlar, silah sesi duymamaya özlem duymaktadırlar. Ateşkesin ilanı, Suriye'de yeni bir umut anlamına gelmekten çok uzaktır. Ateşkes, Suriye'de her şeyin kırılgan ve hassas olduğunu göstermektedir. Ateşkes Suriye'de herkesin birbirine düşman olduğu bir ülke tablosu ortaya çıkarmıştır.
Ateşkesin olması, Suriye'de çatışmaların tamamen durduğu anlamına gelmemektedir. Nusra ve DAİŞ gibi yapılara yapılan operasyonlar devam etmektedir. Türkiye, YPG hedeflerine yönelik top atışlarını sürdürmektedir. Rusya ve Esed rejimi, teröristlerle mücadele adı altında kendilerine alan kazandıran operasyonlar yapmaktadırlar.
Amerika Dışişleri Bakanı Kerry, Suriye'de anlaşmaya varılmadığı takdirde B planının devreye sokulacağını ifade etmiştir. B Planından kasıt, Suriye'de üç veya dört yeni devletin kurulmasıdır. Rusya, Suriye'de federal bir yapılanmadan yana olduğunu ifade etmektedir. Kürtler, demokratik ve federal yeni bir Suriye'de yer alabileceklerini dile getirdiler. Türkiye, Kuzey Suriye'de hiçbir Kürt yapılanmasına izin vermeyeceğini söylemektedir. Türkiye, PYD'yi kendisine baş düşman olarak konumlandırmıştır. Rejim, hala 2010 öncesi durumuna dönülmesi gerektiğini, yani eski Suriye'nin olduğu gibi devam ettirilmesini savunmaktadır. Ateşkesle birlikte aktörler, Suriye'nin gelecekte ne olması veya ne olmaması gerektiğine dair düşüncelerini açıklamaya başladılar.
9 Martta Cenevre'de barış görüşmelerine yeniden başlanması planlanmaktadır. Rusya ve Esed rejimi, Cenevre'ye çok güçlü olarak gitmektedirler. Cenevre görüşmelerinde İran, Rusya'nın arkasına saklanarak etkinliğini sürdürmeye devam etmektedir. Devam eden savaş, tarafların birbirlerine olan düşmanlığını arttırmıştır. Taraflar, Cenevre'ye bilenmiş düşmanlıkları ve uzlaşmazlıklarıyla gidiyorlar. Şu ana kadar hiç bir aktör, asli konuya yani barışın nasıl sağlanacağına dair kapsamlı ve sahici bir pozisyon ve politika ortaya koyamamıştır. Düşmanlıkların konuşulacağı 9 Mart Cenevre görüşmesinden barış lehine bir çözüm çıkması için şu an elimizde çok ciddi neden bulunmamaktadır. Her şeye rağmen barıştan umudu kesmemek lazım.