15 Mart 2011 tarihinde, Suriye'nin güneyindeki Dera'da bir grup öğrenci duvarlara "Ey doktor şimdi sıra sanageldi."yazmış ve Suriye'de her şey öyle başlamıştı.

15 Mart 2011 tarihinde, Suriye'nin güneyindeki Dera'da bir grup öğrenci duvarlara “Ey doktor şimdi sıra sanageldi.”yazmış ve Suriye’de her şey öyle başlamıştı.

Uzunca bir zamandır sıkışmış ve sessizliğe bürünmüş gözüken Suriye halkının direnişi 27 Kasım 2024’de birden alevlendi… Feth'ulMubin Operasyon Komitesi çatısı altında birleşen gruplar önce Halep’i ardından da Hama ve Humus’u rejimden geri aldı.

Bu 12 gün süren harekâtın neticesinde,başkent Şam da direniş gruplarının kontrolüne geçti. 8 Aralık sabahı direnişçilerin Şam’a girmesiyle Suriye’de bir devir kapandı. Beşar Esad Rusya'dan sığınma talep etti; böylece Suriye'de 61 yıl süren Baas diktatörlüğü de sona ermiş oldu.

Beklenmeyen ve şaşırtan bu sürecin sonucunda herkes “şimdi ne olacağı” konuşuyor. “Bu 12 günde biz ne yaşadık?” sorusunun akabinde yapılan tartışmalar keskin kutuplaşmaları da peşinden getirdi. Devletsel, mezhepsel ve ideolojik bağlılıklarla süreci peşinen mahkûm edenler ve komplo teorilerinin arkasına sığınarak kaşlarını çatıp dudak bükenler hemen konumlarını aldılar. Yaşananları bir devrim olarak görüp Suriye halkının sevincine iştirak eden büyük kalabalıklar ise bu kesimlerin karşısında durmuş oldu.

Bölgede yıllardır zalim Beşar Esad’ı ayakta tutan İran, Hizbullah ve diğer Şii milis güçlere sempati besleyen kesimlere göre, Suriye’yi ABD ve İsrail kontrolündeki tekfirci gruplar ele geçirmişti artık… Onlara göre, İran’ın Filistin direnişine olan desteğigeçiş yolunun kapanmasıyla artıkgerçekleşemeyecekti; konu Filistin direnişiydi ve Esad bu sebeple yönetimde kalmaya devam etmeliydi.

Oysa devrilen Baas rejimi, iktidarı boyunca halkını bombalamış, kurşunlamış, kimyasal dâhil yasaklı birçok silahı da halkının üzerinde denemişti. Katledilen ve işkence görenlerin sayısı milyonları aşmıştı.

Suriyeli muhalif grupların ulaştığı ve tüm dünyaya gösterdiği işkencehaneler günlerdir uykularımızı kaçırmıyor mu? Kurtulan, kurtarılan mahkûmların kameralara yansıyan halleri “bir insan başka bir insana bunu nasıl yapabilir” sorusunu bizlere sordurmuyor mu?

Bu hapishaneler arasında Şam'daki Sednaya, Mezze ve Kabun, Humus'takiBalone ve Tedmur işkence konusunda öne çıkarken, burada tutulan çoğu kişiden yıllarca haber alınamamıştı. Suriye'de on binlerce kişinin tutulduğu düşünülen Sednaya’nın lakabı da insan mezbahasıydı.

İnsanlara bu acıları yaşatan vahşilere, Filistin’e silahın ulaşmasına yardımcı oluyorlar diye sahip çıkmak gerçekten nasıl insani görülebilirdi. Suriye’yi geçiş güzergâhı olarak önemli, Beşar Esad’ı da bu konuda uyumlu bir kişi olarak madem görüyordunuz, “işkencelerden vazgeçmesini, halkı üzerindeki baskıyı kaldırmasını, siyasi mahkûmlara genel af çıkartması gerektiğini, muhalif halktan birçok kişinin diri diri toprağa gömülmesinin yanlışlığını, kimyasal, varil gibi çeşit çeşit bomba türlerinin çocuk ve kadınlar üzerinde kullanılmasının yanlış olduğunu”neden devrilecek duruma gelmeden önce ona söylemediniz?

Madem İran, Suriye, Lübnan hattı Filistin için bu kadar önemliydi;neden bu önemin ciddiyetiyle Beşar Esad üzerinde gereken disiplini sağlamadınız?“Bak sen Filistin yardımlarımız için önemli bir geçiş noktasısın. Hürriyet, adalet talep eden halkına karşı adım at,aşiretlerin, etnik, dini ve mezhebi kimliklerintemsilcileriyle otur konuş, görüş, çoluğa çocuğa kurşun sıkma, binlerce kilometre ötedeki süper güçleri ve yabancı savaşçıları ülkene sokturma”niye demediniz? Demediniz ve diyemediniz… Aksine, Suriye diktatörü halkına zulmederken ona yardım ettiniz.

Şimdi Esad devrildi. “Bu süreç ABD’nin, İsrail’in işine yarayacak ve onların planları işleyecek” diyorsunuz. Hadi bir an öyle olacağını düşünelim… Peki, eğer öyle olacaksa, hatta eğer öyleyse bile, işkenceci zalimlerin zulümlerine ses çıkartmayıp ortak olan sizlerin sorumluluğu bunda hiç olmayacak mı? Ülkeyi iddianıza göre dış müdahaleye uygun hale getirecek ortam, biricik diktatörünüzün işlediği suçlarla ve onun sırtının tarafınızca sıvazlanmasıyla oluşmuş olmuyor mu?

Mezhebi, usuli ve tarihi bagajlardan sıyrılmalı,bölge için gerçekten umut olacak çözümlemeler için istişare zeminini bir an önce arttırmalıyız. Yoksa yıllardır sahada görülen çatışma ortamlarını fikir ve tartışmazeminine taşımak endişe verici bir durum olacaktır.