İran Devrimi :Teolojik rejim ve kadın
İran'da 22 yaşında aslen İran'ın Saqız şehrinden genç bir Kürt kadını, Mahsa Amini'nin "kıyafet kurallarına uymadığı" gerekçesiyle gözaltına alınmasının ardından hayatını kaybetmesi üzerine başlayan protestolar devam ediyor. Son günlerde ülkenin farklı bölgelerinde gerçekleşen protestolarda pek çok kişi hayatını kaybetti. Protestolarda, "ahlak polisine ölüm", "kadınlar, yaşam, özgürlük" sloganlar ile seslerini duyurmaya çalışan kadınlar, başörtülerini çıkarıp saçlarını kestiler.
İran'da rejimin ilk yıllarından itibaren baskının en yoğun
olduğu meselelerden biri; rejimin inşası ve kadınların örtünmesi.
İran devrimi, her şeyden önce, milyonlardan oluşan bir
kitlenin toplumsal düzenin kaderini belirleme eylemine doğrudan katılım
göstererek karakterize olmuş ve tüm fikir ayrılıklarına rağmen, sağcısı
solcusu, farklı etnik kimlikleriyle şah’a karşı birleşerek omuz omuza mücadele
ederek güçlü ve başarılı bir devrim olmuştur.
İran devrimi bölgedeki jeopolitik dengeleri sarsmış, Sünni
ve Şii dünyasında yeni güçler inşa etmiştir. Şah diktatörlüğüne karşı o zaman
başörtüsü, bir isyan bayrağıydı. Kadınların giyinme şekli, İran rejimi için ilk
günden bu yana hep sorunsal bir noktada kaldı.
1979’daki İran devrimi, gerçek bir devrimdi; halk
ayaklanmasıyla “eski rejim” tamamen yıkılmış, yerine “velayet-i fakih” denilen mollalar
vesayetinde “ İran İslam Cumhuriyeti “kurulmuştu. İran’da 1979 devriminden
sonraki ilk günlerden itibaren, o dönemin hararetli politik ortamında dini ve
siyasi lideri Ayetullah Humeyni’ye yakın olan kesim tarafından ‘kadınlara
başörtü takmanın ve örtünmenin zorunlu kılınması’ talepleri yükseltilmişti.
“İslamcı Devrimci Komiteler” devriye gezmeye başlamışlardı. Gaşte Erşad” ya da
Ahlak Polis Merkezi ve devriyeleri, 1980’li yıllardan itibaren farklı
formatlarda faaliyet gösteriyorlar. Bu devriyelerin faaliyeti 2006 yılında
başladı. 1997 yılında İran’da molla rejimini onaylanan ve sisteme hakim olan
çeşitli kesimler tarafından desteklenen “Tesettür ve İffetin Teşviki Yasası”
ile hem reformcular hem de radikallerin
ortak zemin oldu. Reformist ya da ılımlı Cumhurbaşkanları Hatemi ve Ruhani
rejimi yumuşatmaya çalışsalar da İran’daki
teokratik rejim kadınları hep zorladı. Toplumsal muhalefette kadınlar
başı çekiyor. İran’da artan sınıf hareketiyle birlikte eylemlerin ve hak
mücadelelerinin ön saflarında kadınlar yer alıyor. Devrimden sonra ilk ciddi
rejim karşıtı eylem olan “Beyaz Çarşamba “ hareketi 2014 yılında kadın bir
aktivistin sosyal medya üzerinden
başlattığı bu eylem; her çarşamba
kadınlar beyaz örtüyle sokağa çıkıyor. O örtüyü boyunlarına bağlıyor, ama
saçları açıkta kalıyor. Belli meydanlara toplanmak yerine günlük hayatın bir
parçasıymış gibi her çarşamba saçlar açılıyor. Başı açık dolaşmak o gün
alabildiğine yaygın oluyor. Hele, seçim döneminde yasaklar iyice gevşeyince
kadınlar neredeyse diğer günleri de saçlarını örtmemeye çalışıyorlar. Bu
eylemin artık çok üstünde bir tepki ile kadınlar sokaklarda rejime karşı
direniyor. İran’da kadınlar, özgürce, eşitçe ve hakça bir yaşam için mücadele
etmeye devam ediyorlar. Mesele sadece saçın örtünmesi veya dini emir ve vazife
yerine getirme dayatması değil. Tamamen rejimin totaliter ideolojisini
dayatmasıdır. Din ve vicdan hürriyetinde ahlak veya asayiş polislerine ihtiyaç
yok. Kişi o dine inanmış ise Allah’‘ın emir ve yasaklarını yaşamak istiyorsa
ona sadece iman ve vicdan yeterlidir. Şiddet ve yasaklarla İslam dini
yaşatılamaz. Aynı şekilde dininin gereği başını örten kişilere de aynı şiddet
ve baskı yapılamaz.
Sebep ne olursa olsun, gencecik bir kadının başını örtmedi
diye gözaltına alınıp üç gün tutulması ve sonunda hayatını kaybetmesinin hiç
bir dini açıklaması olamaz. Mahsa Amini, İranlı kadınların özgürlük ve hukuk
mücadelelerinde, sembol bir isim olarak tarihe adını ( maalesef) ölümüyle
yazdırmış oldu.
İran’da yenilikçi düşünceler ve demokrasi talepleri dipten
gelen dalga halinde güçleniyor.