Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
01 Temmuz 2020

''İntifada'' mı başlattınız Sayın Gül?

Rivayet o dur ki Bayburtlu bir kardeşimiz hac vazifesini ifa etmek için müracaat eder ve aynı yıl başvurusu kabul edilerek hacı adayı olur.

Her yerde olduğu gibi Bayburt'ta da hac seminerleri ile hacı adaylarına bu kutlu yolculuk boyunca yaşayacakları hakkında bilgilendirme yapılar.

Bayburt Müftüsü hacı adaylarına, bu kutlu yolculuğun meşakkatlerle dolu olduğunu lakin şimdiden başlayarak gece namazlarını, kuşluk namazlarını, nafileleri kılmaları halinde, çokça zikreder ve Kur’an da okurlarsa Allah’ın kendilerine yardım edeceğini ve işlerini kolaylaştıracağını söyler.

Bayburtlu kardeşimiz seminerden çıkar çıkmaz zikre başlar. 3 günde bir Kur’an hatmeder, gece, kuşluk namazlarını kaçırmaz, dualar eder derken yolculuk başlar.

Havaalanına varan Bayburtlu içeri girmek için kapı ararken ne görsün?

Şaşkın bakışları arasında kapılar kendiliğinden açılmasın mı?

Derhal kıldığı namazları, zikirleri aklına gelir:

Olacak tabi, kolaylık başladı, der içinden.

Uçağa binmek için yürümeye başlarken önce bastığı merdivenlerin yürüdüğünü görür, sonra ayağı yürüyen yola denk gelir, Bayburtlu yolun da yürüdüğünü görünce:

Keramet başladı, der kendi kendine.

Uçaktan indikten sonra gittiği yerde abdest almak için ellerini uzatınca fotoselli musluktan kendiliğinden su akınca,

Galiba keşf-keramet hepsi tamam, diye kibre kapılır.

Derken akşam namazı için Mescid-i Nebevi’ye varır, tabandan tavana kadar hayran hayran bakıp Mescid’i inceler. Bir süre sonra ne görsün?

Cami’nin az önce yerinde olan tavanı (serinlik olsun diye otomatik olarak açıldığı için) yok, gökyüzü görünüyor.

Bunu da müşahede eden hacımız,

Göğün de kapıları açıldığına göre artık geldiğim makam velayette en yüksek makam oldu, der.

Bayburtlu böyle düşünürken namaz için ezan okunur, namaz kılınır ve Ravza-i Mutahhara ziyareti başlar. Resulullah’ın (sav) muvacehesinin önünden geçerken son yaşadıklarından dolayı kendisini velayet makamında zanneden Bayburtlu dönüp, “Ya Rasulallah, hele bak kim geldi?” diyerek, Resul-i Ekrem’e, makamlar aşan! kendisinin onu ziyarete geldiğini vurgular.

***

Bayburtlu kardeşimizin olağanüstü zannettiği bu olayların kendisinden değil de otomatik kolaylıklardan kaynaklandığını öğrendikten ve “ayrıcalıkları!” bittikten sonra neler hissettiğini, neler yaşadığını bilmiyoruz.

Ancak,

İnsanların, kendilerini bir makama, dünyevi en yüksek makama getirenlere karşı kadirşinas, merhametli ve mütevazı olmalarının ahlaki bir zorunluluk olduğunu biliyoruz.

Ve;

66 yıllık ömrünün 47 yılını vesayetlere, suikastlere, darbelere, işgallere, ihanetlere karşı vuruşa vuruşa ülkemizi karanlıklar ülkesi olmaktan çıkarıp, dünyanın örnek ülkesi haline getirmek için çabalayan Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın milletten aldığı gücü kendi “öz gücü!”olarak gören kimilerinin; bu aralar, batırılmak istenen bu ülkeyi, parçalanmak istenen bu devleti, esir alınmak istenilen bu milleti saygın ülke, bölünemez devlet ve aziz millet olarak 7 düvele belleten Recep Tayyip Erdoğan’a karşı nankörce davranmalarının şahsiyet ve ahlaki mesele olduğunu da çok iyi biliyoruz.

Sanki dünya gittikçe özgürleşmiş,

Sanki gıbta ettikleri devletler insan haklarında 3 çağ geriye gitmemiş gibi,

Sanki dünya ekonomisinde her gün biraz daha küçülme ve daralma yaşanmıyormuş gibi,

Sanki “Çağdaş demokratik ülkeler gibi…” diye cümleler kuran zevat-ı kiramın gıbta ettiği ülkelerde demokrasiden de çağdaşlıktan da insan haklarından da nasıl katı, zorba hatta faşizan eğilimler baş gösterdiğini bilmiyormuş gibi beyanatlar vermeleri anlaşılır gibi değil.

Elbette ki insan hakları ve hukukun üstünlüğü,

Elbette ki ileri demokrasi…

Lakin, hiçbir ülkede özgürlükler o ülkenin parçalanması için,

Hiçbir ülkede demokrasi o ülkede krizlere yol açılması için,

Hiçbir ülkede insan hakları diğerlerinin en temel haklarını ayaklar altına alınması için kullanılamaz.

Hiçbir makam ve mevki vatanın birlik ve dirliğine yönelik faaliyet icra etme,

Hiçbir meslek (grubu) devleti krizlere sokma,

Hiçbir siyasetçi “siyasidir” diye milleti birbirine kırdırtma hakkına sahip değildir, olamaz da.

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Taha Akyol’a verdiği mülakatta özgürlük, vizyon, demokrasi, hukuk gibi değerleri öne çıkararak, Türkiye’nin son 5 yılda bu değerleri terkettiğini söylemeye çalışmış.

Neymiş efendim? Son 5 yılda ülke gittikçe kötüye gidiyormuş!

Bakın, 4 yıl önceki FETÖ darbesini ve onu müteakiben ekonomik saldırıları geçtim.

Sorun son 5 yıl ise o zaman siz neden 7 yıl önce “Asıl intifadayı başlatıyoruz” dediniz?

Tamam, hanımefendi söyledi, lakin çıkıp, ‘ne intifadası, neler oluyor?’ deseydiniz sizin intifada ile alakanızın olmadığını düşünebilirdik.

Şimdi,

Sorun son 5 yılın mı yoksa “intifada”dan beri mi?

Neden?