İnternet ve insan kişiliği
İnternet, insan hayatında merkezi bir yer kaplayan en kritik teknolojik olgu haline gelmiştir. Teknolojik bir ürün olmanın ötesinde kişinin duygularını, düşüncelerini ve aksiyonlarını ifade ettiği bir dünya haline gelen internet, kişiyi her açıdan kendi içine çekmektedir. Modern insan, internetsiz bir hayatı artık düşünememektedir. İnternet ve sanal alemin hayatımızın her alanını kaplaması, insan kişiliğinin radikal olarak değişimi anlamına gelmektedir.
Birey, bugün internette ve internet dışında iki ayrı kişiliğe sahip bulunmaktadır. Online ve offline olarak ifade edilen iki kişilik durumu, birbirinin aynı değildir. İnternette gezindiği zaman ile sokakta gezindiği zaman ortaya konulan kişiliğin aynı olmadığı açık bir gerçekliktir. Internet ve sanal alem, kişiliğimizi parçalayan, hatta kendisine ait sanal bir kişilik icat eden kontrol edilemez bir aktör haline gelmiştir.
İnternetin ve sanal alemin kişiliğimizi radikal bir şekilde parçalaması, etkilemesi ve şekillendirmesi, kendimize özgü bir kişiliğe artık sahip olup olmadığımız şeklinde çok ciddi bir soruyla bizi karşı karşıya getirmektedir. Sahip olduğumuz kişiliğin bize mi, yoksa sanal aleme mi ait bir kişilik olduğu sorusu, daha doğrusu açmazı, önümüzde duran büyük bir meydan okuma niteliğindedir.
Genelde teknoloji, insanın ürettiği yapay bir ürün olarak algılanmaktadır. Ancak internet ve sanal alemle kurduğumuz baştan çıkarıcı ilişki, bu algıyı sorgulamamızı gerekli kılmaktadır. Hayatımızın ve kişiliğimizin her alanını internete teslim etmemiz sonucunda teknoloji, insan ürünü olmaktan çıkmıştır. İnsan, kendi ürettiği yapay bir ürün olan teknolojinin bir ürünü haline gelmiştir. Teknolojinin insan kişiliğinin üretilmesini sağlayan bir kaynak haline gelmesi, sarsıcı bir gelişmedir. Biz kendimizi, internetle ve teknolojiyle artık kendi üreticimizle kurmuş olduğu ilişki şeklinde kurguluyor ve ilişkilendiriyoruz. Whats up, instagram, facebook veya twitter gibi bir program kullanmaya başladığımız zaman, biz artık biz değiliz. İnternet kullandığımızda biz ben olmaktan çıkıyor, internetin ürünü bir şeye dönüşüyoruz. İnternetin insanı, kendisinin uzantısı bir şeye, yani nesneye dönüştürmesi, insanlık durumumuzda yaşanılan ontolojik bir beka sorunuyla yüz yüze kaldığımız anlamına gelmektedir. Kim olduğumuz, bir kişiliğe sahip olup olmadığımız, yapay bir nesneye dönüşüp dönüşmediğimiz soruları bizi, sahici anlamda insan olup olmadığımızı sorgulamak durumunda bırakmaktadır.
İnsanlar, artık birbirleriyle yüz yüze sahici ilişkiler kurmamaktadırlar. Kişiler arası ilişkilerimizde, artık sahici bir insani sosyal bağlam bulunmamaktadır. İnsanlar, sanal alemde birbirlerini karşılıklı olarak hayal etmek yoluyla sanal ilişkiler kurmaktadırlar. İnsani ilişkilerin yeni mecrası, sanal alemdir. Kişiler, zamanlarının çoğunu internette geçirmektedir. Siber bağlam, kişinin sosyal bağlamı haline gelmiştir. Kişiler, günlük aktiviteler yerine, sanal alem yoluyla birbirleriyle etkileşime geçmeye çalışmaktadır. İnternet ve teknolojinin hayatımızın bir parçası olmaktan çıkıp bizzat hayatın kendisi haline gelmesi, toplumun bizim için merkez olmaktan çıktığını, yeni merkez olarak internetin ikame olduğu anlamına gelmektedir.
İnternette kişilerin kendilerine ait her şeyi ortaya koyduğu görülmektedir. Kişinin kendi arzularını bastırması diye bir şey artık söz konusu değildir. İnsan kişiliğinin sanal dünyadaki sansürsüz ifadesi, kişinin kendisini çok daha iyi tanıdığı veya sanal alemdeki tecrübesinin onu daha iyi insan haline getirdiği anlamına gelmemektedir. Sanal alemde kişi, kendisini yapay bir ürün olarak sergilemektedir. Kişinin, kendisini olduğu gibi sanal alemde ortaya koymadığı görülmektedir. Sanal alem, kişinin derin bir varoluşsal kriz yaşadığı bir yer haline gelmiştir.
Kişi, sanal alemde “ben kimim?” sorusuna cevap aramak yerine, başkaları kimdir sorusuna cevaplar aramanın peşindedir. Kişi, başkalarının cinsiyetini, kültürünü, kimliğini, dilini, rengini, yaşam tarzını ve inançlarını çok merak etmektedir. Kişi, başkaları hakkında merak ettiklerine dair bilgiye çok kolay ve hızlı bir şekilde ulaşmaktadır. Bazen bir fotoğraf, kişiye başkaları hakkında öğrenmek istedikleri hakkında gerekli her şeyi sunmaya yeterli olmaktadır. Kişi, hem kendisi, hem başkaları hakkındaki bilgiye, çok kolay ve hızlı bir şekilde ulaşma eğiliminde ve yönelimindedir. İnternet, her şeye çok kolay ve hızlı bir şekilde ulaşmanın yolu olarak insanları sürekli olarak kendi içine çekmektedir.
İnternette ve sanal alemde her şeye ve herkese kolay ve hızlı bir şekilde ulaşmanın kişiye çok ağır bir maliyeti bulunmaktadır. İnterneti kullandıkça ve sanal alemde yaşadıkça kişi, internet ve sanal alem bağımlısı haline gelmektedir. İnternet ve sanal alemin en büyük maliyeti, meydana getirdiği bağımlılıktır. Bütün bağımlılık çeşitleri gibi sanal bağımlılığın da insan kişiliğinin gelişimine ve olgunlaşmasına hiçbir katkısı bulunmamaktadır. Sanal bağımlılığa karşı insani kişiliğimizin sahici anlamda gelişimine katkı sunacak ahlaki, akli ve manevi yönlerimizi keşfetmemiz ve geliştirmemiz gerekmektedir.