Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Temmuz 2014

İnsanoğlu bu muhalefetin eline düşmeye görsün!

Tablo I

Türkiye ilginç bir o kadar da renkli bir cumhurbaşkanlığı seçim süreci yaşıyor. Haydar Baş, Masum Türker, Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli gibi ülkenin Kemalist kadroları yerde ararken gökten düşüveren çatı adayları İhsanoğlu eşliğinde bir hayli neşeli görüntü vermeye devam ediyorlar. Pek yaratıcı oldukları söylenemez. En son Ekmeleddin deyince akla "ekmek" gelsin kabilinden bol buğdaylı Anadolu çağrıştıran bir slogan ve logo buldular. İtiraf edeyim bizim 4.sınıf çocukları bile sınıf başkanlığı seçimlerinde daha orijinal sloganlar bulabiliyor. Neyse yapacak bir şey yok. Zavallı İnsanoğlu bizim muhalefetin eline düştü bir kere. Koskoca yaşlı başlı bir adam, onca dil biliyor, entelektüel geçmişi var, üstelik eşinin bile başı açık! ama şu düştüğü trajikomik duruma bakın. Bizdeki muhalefet senin hangi okullarda ne öğrendiğine, bilmem kaç lisanla konuştuğuna, yaşına başına bakar mı? "Ekmek için Ekmeleddin" der geçer. Sonra Kürt böreğinden, lavaşa, Mansur'a varana kadar herkesin diline dolanırsın. Ne diyelim kendi düşen ağlamazmış.

Oyunu gönül rahatlığıyla Erdoğan'a verecek olan bilinçli bir seçmen olarak açıkçası ben durumdan memnunum. Öyle zannediyorum ki oyuma talip olan Tayyip Erdoğan'da bu durumdan pek şikayetçi değildir. İyi ki böyle ortaokul seviyesinde bir muhalefetimiz var! Yıllardır yazılarımızda bu ülke böyle bir muhalefeti hak etmiyor, ülkenin özgürleşmesi ve demokratikleşmesi adına yapıcı muhalefete ihtiyaç var dolayısıyla muhalefete düşen sorumluluk şöyle olmalı, böyle olmalı türünden onlarca yazı yazdık. Ne var ki kendini Kaf dağında gören, herkesten üstün ve akıllı olduğunu zanneden muhalefet, ahlak ve vicdan sahibi insanların görüş ve önerilerini aldırmadan kendi bildiği yoldan gitmeyi tercih etti. Öyle ya bu kesim, ülkenin en aydın, en akılcı, sürekli ileriden giden, her şeyi bilen, üstün meziyetlerle donatılmış seçkin bir kesimi. Onlara akıl vermek kimin haddine. Eğer öyleyse yapacak bir şey yok. Buyurun rezil olmaya.

Tablo II

Böylesi eski dönem bir muhalefet zihniyeti olur da yazarları eksik kalır mı? Bakınız son dönemlerin esaslı muhaliflerden Ali Bulaç ülkeyi nasıl tasvir ediyor. "Hukuk ağır yara aldı, kamu otoritesi suç üstüne suç işliyor, kurumları fonksiyonsuz hale getiriyor. Ortadoğu ve Batı dünyasıyla ilişkiler kesilme noktasına geldi. Toplumun yarısı nefret içinde. Demokratik rejimin asgari standartları askıya alınmış durumda. İfade özgürlüğü ağır baskı altında; hukuksuz olarak sahte suç belgeleri üretiliyor. Bu olup bitenler İslamcılıkla, Siyasal İslam'la uzaktan yakından ilgili değil." Bu satırları yazan bir köşe yazarının ülke sosyolojisinden zerre kadar bir malumatı olmadığını bilmem söylememe gerek var mı? Mümtazer Türköne, Şahin Alpay, Hasan Cemal, Cengiz Çandar gibi belli başlı müzmin AK Parti karşıtı yazarların görüşleri de malum.

Kısacası muhalefet ve yazarlarına göre ülke bir kaosun eşiğinde, her türlü hukuksuzluğun, totaliterleşmenin yegane müsebbibi; her defasında ülkede güçlü ve özgürlükçü bir muhalefet olsun diyen diktatör Başbakan! Peki, bu zevata göre nasıl kurtuluruz? Reçete kimde? Elbette "devletin ve anayasada yazılı olan hükümlerin, cumhurbaşkanı andındaki hükümlerin bekçisiyim" diyen çatı adayları İhsanoğlun'da..

Tablo III

Tablo I ve Tablo II'deki bu 50 yıl öncesinin zihin dünyasını geride bırakıp günümüz Türkiye'sine dönebiliriz. Başbakan'ın cumhurbaşkanlığı vizyon belgesini açıklarken ifade ettiği gibi Türkiye artık eski Türkiye değildir. Hiçbir ferdin artık kendini devletin karşısında ezik hissetmeyeceği, devletin hizmetkarı sayılmayacağı bilakis devletin insanların hizmetine sunulacağı yeni bir Türkiye'nin inşa sürecine doğru yol almaktayız. Öncülüğünü AK Parti'nin yaptığı bu yenilenme süreci kuşkusuz statükocuları çılgına çevirmekte. Onlar devlete bağlı, bağımlı, itaatkar-uysal insan kalabalıkları istemekte. Küçücük çocukların bile devlete bağımlılık yeminleri ettiği eski Türkiye'nin yine hakimiyet kurmasını istiyorlar. Bu yüzden halkın demokratikleşme taleplerini bir türlü okuyamadılar. Okuyamamaları ve bu talepler doğrultusunda yeni bir vizyon geliştirememelerinin bir nedeni de sahip oldukları nüfuzun-gücün elden gidecek olmasından ötürüdür.

Bu bakımdan cumhurbaşkanlığı seçimleri bir bakıma yeni Türkiye ile eski Türkiye zihniyetinin bir seçimi olacaktır. Bizler bu seçimde bir karar vereceğiz. Çözüm sürecini yasal statüye kavuşturan ve ülkede kalıcı bir barışın tesis edilmesi yolunda emin adımlar atan ayrıca hayata soktuğu büyük projelerle ülkeyi bir çok alanda kalkındıran, yeni anayasa vaat eden, tüm farklılıklarla birlikte demokratik ve özgür bir ülkede yaşamanın yollarını arayan Yeni Türkiye ile; halkı tepeden bakan, farklılıkları yok sayan, barış istemeyen, eski rejimin bekçisi olmayı vaat eden tek parti dönemi zihniyetinin ürünü olan eski Türkiye arasında bir seçim yapacağız. Yani mesele "ekmek" meselesi değildir..

twitter.com/sivildemokrat