Dolar (USD)
35.35
Euro (EUR)
36.50
Gram Altın
3031.72
BIST 100
9913.08
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
15 Aralık 2019

''İnsanlıktan Çıkarma''  ve Nobel Ödülü!

Batı Medeniyeti'nin temel felsefi dayanaklarından biri Darwin’in "Tabii Selektion" teorisidir.

Bunun anlamı "zayıflar yok olur, güçlüler ayakta kalır"dır.

Batı Medeniyeti’ nin zihninde bu teori "büyük balık küçük balığı yutmalıdır"a dönüşmüştür.

Dikkatinizi çekerim, "Yutar" değil, "Yutmalıdır"dır.

Batı’nın anlayışına göre;

"Yaşamda zayıfın yeri yoktur. Hayat güçlülerindir."

Soykırım ve katliamlar bu teori ile meşrulaştırılıp, legalleştirilir.

Soykırım bir suç ve günah sayılmaz.

Tabii seleksiyon gereği "zayıfların temizlenmesi, doğa olayıdır.”

İçlerinden bazılarının timsah gözyaşları dökmeleri sizi kandırmamalıdır.

Cezayir'de 1 milyon, Irak’ta 1 milyon, Çin'de 30 milyon, Ruanda'da sekiz yüz bin, Bosna'da üç yüz bin, daha nice milyonları "Batı Medeniyeti" katletmiştir.

Soykırım, insanların kişisel suç ve eylemlerinden dolayı değil, sadece din ve milliyetleri nedeniyle öldürülmeleridir."

"Batı Propaganda Makinesi" katliamdan önce hedef masum kitleleri, "İnsanlıktan çıkarır” ve "Şeytanlaştırır."

Katiller insan değil, şeytan öldürdüklerine inanırlar.

Fransızlar, 1994’de, Ruanda’da propaganda makinesi ile Tutsileri “insanlıktan çıkardılar.” BM, Fransa ve Belçika’nın kışkırtmaları, organizasyonları, destekleri ile günde 8 bin insan en vahşi şekilde katledilerek, sadece 100 günde, 800.000 Ruandalı yok edildi.

ABD, kendi askerlerinin gözünde, Iraklıları insanlıktan çıkarmıştı.

Iraklılar, Müslümandılar "İnsan" sayılmazlardı.

Ebu Gureyb hapishanesinde görev yapıp, ABD'ye dönen ABD askerleri, Iraklılara yaptıkları vahşete kendileri bile inanamamış, ama pişman da olmamışlardır.

Bosna savaşı süresince başta Almanya ve Rusya olmak üzere birçok Avrupa ülkesinden, keskin nişancılar, "Müslüman Avlama Safarisi" yapmak için Bosna'ya gelmişlerdi. Sırplara öldürdükleri Müslüman başına para ödemek suretiyle, pusuya yatıyor, çocuğunun elinden tutmuş, fırından evine ekmek götüren Müslüman anneyi ve çocuğunu, alınlarından birer kurşunla öldürerek zevkin doruğuna varıyorlardı.

Bu av partisinden, Sırplar da para kazanıyorlardı.

“Nobel”, Sırp katilleri ve liderleri Milosevic’i savunan Peter Handke’yi ödüllendirdi.

Böyle "Medeniyet"in, "Nobel" i de böyle oluyor!

“Batı Medeniyeti” ve “Vampir”

“Batı Medeniyeti”nin en önemli karakterlerinden biri “Vampir” dir.

Vampir, Batı Medeniyeti ve mensupları için, bilinç altlarında, mükemmel bir “rol modeldir.”

Onun için habire "nasıl daha iyi vampir olunur" filmi çekerler. Bu filmler onlarda vampir korkusu değil, özentisi yaratmak içindir.

Vampir onları ürkütmez, gönüllerinin kahramanıdır.

Vampir, mazlum kanı emer.

“Batı Medeniyeti' yeryüzündeki konumunu “kan emmeye” borçludur, gıdası, ırkların, medeniyetlerin, dinlerin, milletlerin kanlarıdır, canlarıdır.

1.000 Afrikalı kadının çıplak yaşaması pahasına -yani, 1.000 Afrikalı kadına giydirilmeyen bin elbisenin parası ile- Paris'li bir kadın, kürk giyer.

Afganistan'ın, Suriye'nin, Irak'ın, Kamboçya'nın, Yemen'in, Lübnan'ın, Vietnam'ın, Veezuella'nın, Libya'nın, tüm Kıta Afrika'nın kanlarını kim emmiştir?

Allah’ı tahtından indirdik...

15 Ağustos 1929'da, Uyanış Dergisi'nde, sonradan, 1943’de ödül olarak CHP milletvekili yapılacak olan, Refik Ahmet şöyle yazıyordu:

"Bu dünyanın da, ahiretin de despotizmini artık kabullenemeyiz, Allah’ı da Sultan ile birlikte tahtından indirdik".

Bu adam, tahsilini, İstanbul’da, İbtida mektebi, Rüştiye ve İdadi’de, yapmıştı.

“Osmanlı Maarifi”nin rahle-i tedrisinden geçmişti.

Bu yazıyı yazdığında daha 26 yaşındaydı, ve 1923 deyse , henüz 20 yaşındaydı.

Yani;

Bu adamlar, bu fikirleri 3 yıl süren Yunan İşgalinde, Yunanlılardan öğrenmediler.

Şimdi...

Bu adamlar, geçmişte bu yazdıklarından utanç duymakta mıdırlar?

Allah’a karşı bir mahcubiyet duymakta mıdırlar?

Bir de...

Yunan İşgali sürseydi, Yunanlılar, işgalleri altındaki Türk çocuklarına, Refik Ahmet’in bu söylediklerinden farklı ne öğreteceklerdi?

Bu millet, canını dişine takarak yaptığı, İstiklâl Savaşını, bu sözleri duymak için mi yapmıştı?