İnsanlikta kadin, kadinda insanlik
İnsanlığın kaynağı kadındır. Erkek, kendisini dünyaya getiren kadını çağlar boyunca anlamadı, inkâr etti ve aşağıladı. İnsanlığın sosyal, siyasal, dinler ve kültürel tarihi başta olmak üzere bütün insanlık tecrübesinde derin bir kadın yarası mevcuttur. Kadının insanlığını yaralayan, zarar veren ve zayıflatan her türlü girişim, inanç, değer, kültür, gelenek ve yaklaşım, aslında insanlığımızı zayıflatmakta, yaralamakta ve ortadan kaldırmaktadır. İnsanlık medeniyetindeki huzursuzluğun temel nedei, kadın yarasıdır. Kadın yarası iyileştirilmediği sürece, kadın huzura kavuşmadığı sürece insanlık medeniyetindeki rahatsızlığın giderilmesi mümkün değildir. İnsanlık tecrübemizi sahici anlamda insanileştirmek için kadın konusundaki saplantılarımızla, sapkınlıklarımızla ve patolojilerimizle yüzleşmemiz ve hesaplaşmamız gerekmektedir. Kadın konusunda kendimizle hesaplaşmadan ve yüzleşmeden, insanlığımızı gerçek anlamda keşfetmemiz ve tecrübe etmemiz mümkün değildir. İnsanlık tecrübesindeki kadın yarasıyla yüzleşmek için hepimizin önünde insanlıkta kadını, kadında insanlığı keşfetme şeklinde çetin bir meydana okuma bulunmaktadır.
İnsanlığın en temel sorunlarından biri kadın düşmanlığına dinin, felsefenin, ahlakın, siyasetin, edebiyatın, bilimin, kısacası insanlığın bütün tecrübe kategorilerinin alet edilmesidir. Din, ideoloji, toplum, siyaset, etnisite veya kabile adına kadın düşmanlığı yapmak, insan düşmanlığı yapmak demektir. Bu bağlamda dini, kadın düşmanı haline getiren her türlü söylemin, anlayışın ve inancın sorgulanması, kadın ve insanlık yanlısı sahih bir dindarlık tecrübesine ihtiyaç vardır. Kadına düşmanlık yapan bir din, din olmadığı gibi, insanlığın ahlaki, sosyal ve manevi gelişimine de hiçbir katkısı olamaz. Din kullanılarak kadın düşmanlığının kutsallaştırılması büyük bir yanılsama ve yanılgıdır. İnsan olarak hepimize düşen ahlaki sorumluluk, kadın dostu olmak, başka bir ifade ile kadın ve erkeğin birbirine veliler olması çaba ve cehd göstermektir.
Kadın ve erkek arasında insani açıdan tam bir eşitliğin sağlanması gerekmektedir. Kadın-erkek eşitliği, insan hayatının başı, ortası ve ötesidir. Kadın-erkek eşitliği olmadan, insanlık medeniyetinin sağlıklı bir şekilde gelişimi ve olgunlaşması mümkün değildir. Kadın-erkek eşitliği ilkesin, insanlığımızın kurucu değeri ve ilkesi olarak içselleştirmeli, tanımalı ve bu ilkeye göre insanlık hayatının bütün alanları yeniden düzenlemelidir. Kadın-erkek arasındaki eşitlik adaletin gereğidir. Eşitlik ve adalet bütünlüğü, birbirinden ayrılamaz. Kadın ve erkek arasındaki eşitsizlik, Allah’ın emri değildir. Kadın-erkek eşitsizliği, insan icadı olan yapay bir durumdur. Kadın-erkek eşitliği, insanı en güzel ve şerefli bir şekilde yaratan Allah’ın emridir. Gelenekte yer alan kadını geri plana iten her türlü yalaşım, yorum ve pratiğin mevcut insanlık durumumuzda yeri olmadığı gibi, onlara ihtiyaç da yoktur. Kadın-erkek eşitliğinin insanlığımızın varoluşsal, bilişsel ve değersel kurucu temeli ve değeri olduğu çerçevesinde kendimizi her açıdan yeniden oluşturmanın çaba ve cehdi içerisinde olmak insani ve ahlaki bir sorumluluktur.
Kadın, erkeğin altında yer alan düşük bir cins değildir. Kadın, tam olarak insandır. Kadının insanlığını değişik gerekçelerle ortadan kaldırmak, kadınla beraber insanın ve Allah’ın inkârı anlamına gelmektedir. Erkek, kadının efendisi olarak yaratılmış, erkek olmasından dolayı bir ayıcalığa sahip değildir. Erkek için soru, kadının efendisi olmak değildir. Erkek için temel soru, kadının varlığından ve tecrübesinden yararlanarak insanlığını nasıl gerçekleştireceğidir. Erkek ve kadının birlikte insanlığını gerçekleştirmesi, insanlığımızı sağlıklı bir şekilde olgunlaştıracak temel yoldur. Kadını dışlayarak, kontrol ederek ve kadın üzerinde hakimiyet kurarak, kadının ve erkeğin huzurlu olması mümün değildir. Allah, kadını erkeğin iktidarı altına girmeeri ve erkeklerin kadınların kaderlerini belirlemeleri için yaratmamıştır. Kadın hiçkimsenin mahkumu olmadığı gibi, kendi hayatı konusunda sadece kendisi söz söyleyebilir ve karar verebilir. Erkek, kadının kendisine eşit olduğunu ve hayatı konusunda self-determinasyn hakkına sahip olduğunu tanıması, kabul etmesi ve kendi sınırını bilmesi gerekmektedir. Erkek kimliğinin kadın üzerinde hakim olma saplantısı etrafında kurgulanması insanlığımızda kadın yarası dediğimiz can yakıcı sorunu meydana getirdiği gibi, insanlığın hayatında derin huzursuzluklara ve rahatsızlıklara neden olmaktadır.