İnsanlık tükeniyor
2020 yılının son günlerinde korkunç bir vahşetle şok olduk. Bir günde dört kadın, kocaları, oğlu ve sevgilileri tarafından öldürüldü. 29 Aralık 2020 ülkemiz tarihinde kanlı ve kara bir gün olarak tarihe geçti. Bugün öldürülen şu dört kadının ismini unutmamak üzere kaydedelim: Aylin Sözer, Selda Taş, Vesile Dönmez, Betül Tuğluk.
381 kadının öldürüldüğü 2020 yılını, gene kadın cinayetleriyle bitiriyoruz. Son 5 yılda erkekler tarafından öldürülen kadın sayısı 2 binin üstündedir. COVID-19 Pandemisi döneminde bile erkekler, kadına karşı korkunç vahşiliklerde bulunmaya devam etmişlerdir. Kadına karşı işlenen erkek terörü, uzun süreden beri hayatımızın en karanlık ve kanlı sayfası olmaya devam etmektedir. 2020 yılını geride bırakırken kadın cinayetlerini önleme konusunda başarılı olmadığımız çok açıktır. Kadınların birer ikişer öldürüldüğü bir ülkede 2021 yılında da rahatın olmayacağını söyleyebiliriz. Kadın cinayetlerinin rutinleştiği bir yerde, ekonominin, eğitimin, ailenin, sokağın, dinin, modanın, ticaretin, çalışma hayatının, kısacası hiçbir şeyin normalleşmesi mümkün değildir. Kadın cinayetleri, insana dair her şeyi yozlaştıran ve tüketen bir şer olarak içimizde dolaşmaktadır. Kadının ölümü, insanlığın ölümüdür. İnsanlığı ve hayatı yaşatmanın yolu kadını yaşatmaktan geçmektedir. Ancak kadını yaşatamadığımız için, etrafımız bir ölüm ve şiddet kültürüyle kuşatılmış durumdadır.
Kadına karşı işlenen erkek terörünün arkasındaki yapı olan, kadını kendi malı ve tapulu arazisi gibi gören ahlak, akıl ve adalet dışı vahşi ataerkil zihniyet, erkek kimliğini inşa etmekte ve zehirlemektedir. Erkeklerin, ataerkillik zehrinden arınmaları için sahici bir eğitime ve olgunlaşmaya ihtiyaçları vardır. Ataerkillik öldürüyor. Erkek, kadın üzerinde hakimiyet kurma sapkınlığı yerine, hayatı eşit ve onurlu bir şekilde kadınla paylaşmayı öğrenmelidir.
İnsana dair bütün değerler kadında ifadesini bulmaktadır. Kadın, düşünendir, çalışandır, yazandır, öğretendir, girişimcidir, yenileyendir. Kadına dar alanlar ve görevler dayatma yanılgısından vazgeçilmelidir. Hiçbir grubun, kişinin ve kurumun, kadına hapishaneler oluşturmasına gerek yoktur. Kadının kendi hayatı üzerinde söz, tercih ve özgürlük hakkına sahip olması, bir imtiyaz değil, insan haklarının ve onurunun tabi bir gereğidir.
Gerekçesi ne olursa olsun, hiçbir şiddet türü kutsal, yüce, adamlık ve insanlık değildir. Adamlık adına şiddetin ve kaba kuvvetin cesaret ve erdem olarak sunulması ölümcül bir hatadır. İnsanlar için mafya babaları, suç örgütü ele başları ve katiller, hiçbir şekilde örnek olamazlar ve hayatın hiçbir alanında bunların söz ve davranışları bir değere sahip olamaz. Kendisine mafya süsü veren soytarıların, suç işlemekten başka özelliği olmayan vahşilerin ilkellikleri ve kabalıkları, aşk, sevgi ve kadınla birlikte anılamaz.
Kadına karşı işlenen hiçbir cinayet veya şiddet, bir aşk hikayesi veya duygusal ilişki şeklinde romantikleştirilemez ve meşrulaştırılamaz. Kadını öldürmek, namusu temizlemez. Namusu kirleten, kadına el kaldırmaktır, şiddettir ve cinayettir. Kadına kabadayılık yapmak ve efelenmek, erkeklik ve aşk değildir. Şiddetin kolaylıkla meşrulaştırılması, yüceltilmesi ve içselleştirilmesine yarayan her türlü söylemden ve davranıştan dikkatle sakınmanın mücadelesi verilmelidir. Bugün teşvik etmemiz gereken en büyük iyilik, kadını yaşatmak, sakındırmamız gereken en büyük kötülük ise kadın cinayetleridir.
İdari ve hukuk sistemimiz, kadını yeterince koruyamamakta, kadın katilleri hak ettikleri cezalara çarptırılmamaktadır. Katiller, insanlık vicdanında mahkum edilmelerine rağmen, verilen yargı kararları, toplumu tatmin etmemektedir. Kadının güvenliği ve özgürlüğü, saldırıya uğramadan korunmalıdır. Güvenliği konusunda kadınların yaptığı bütün başvurular, adli makamlar ve emniyet birimleri tarafından en acil öncelikli konu olarak değerlendirilmeli ve gereğinin yapılması için harekete geçilmelidir. Kadına karşı şiddetin önlenmesi için hukuk ve emniyet mevzuatı yeni baştan bir bütün olarak düzenlenmelidir. Kadının korunması için gerekli bütün adımlar, amasız bir şekilde atılmalıdır.
Her gün en az bir kadın öldürülmektedir. Erkekler, en yakınlarındaki kadınları öldürmek için her türlü çılgınca vahşeti yapabilmektedirler. Kadına karşı işlenen şiddete karşı bütün toplumun sorumluluk üstlenmesi ve harekete geçmesi gerekmektedir. Medya, üniversite, sivil toplum kuruluşları, siyasal partiler, dini kurumlar, meslek kuruluşları kadına karşı şiddetle mücadele etmek için bir insanlık koalisyonu oluşturmalıdırlar.
Kadının insanlığı, onuru, özgürlüğü ve eşitliği erkeğe ağır gelmektedir. İktidar saplantısı, cinselliğin sefaleti ve insanlaşamamanın dayanılmaz ağırlığı altında ezilen erkekler, her gün kadınları öldürmek suretiyle insanlığı yok ediyorlar. Kadına karşı şiddet konusunda sorumluluk yüklendiğimiz ve harekete geçtiğimiz, barış, umut ve sevgi dolu bir yıl diliyorum.