İnsanlık Filistin'de Ölmesin
Filistin meselesi, sadece coğrafi bir ihtilaf değil,
insanlığın ortak vicdanının sınandığı bir dramdır. Bu bağlamda geçtiğimiz hafta
katıldığım iki program, konunun derinliğini ve Türkiye’nin bu meseledeki
duruşunu bir kez daha gözler önüne serdi.
İlki, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) düzenlendi.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun (TİHEK) öncülüğünde gerçekleşen
toplantıda, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un
konuşmalarını takiben sunulan sinevizyon, İsrail’in Filistin halkına uyguladığı
sistematik zulmü çarpıcı bir şekilde hatırlattı. Bu organizasyonda, İsrail’in
savaş suçlarını belgeleyen ve TİHEK tarafından hazırlatılan rapor kitabının
tanıtımı yapıldı. Bu rapor, uluslararası hukuk açısından önemli bir referans
niteliği taşıyor ve adalet arayışının sadece sözde değil, eylemde de
sürdürüldüğünü ortaya koyuyor.
Bir diğer program ise Ankara’nın serin bir cuma akşamında,
Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nin sıcacık atmosferinde gerçekleşti. 29 Kasım, “Uluslararası
Filistin Halkıyla Dayanışma Günü” vesilesiyle düzenlenen etkinlik,
siyasetçilerden akademisyenlere, gazetecilerden sivil toplum temsilcilerine ve
devlet temsilcisi sıfatlarıyla büyükelçiliklerin misyon şeflerine varıncaya
kadar geniş bir katılımla birlikte olduk.
Burada yükselen ortak mesaj çok netti: Filistin’in özgürlüğü, insanlık
onurunun vazgeçilmez bir parçasıdır.
Gecenin anlamını kavramak için tarihin tozlu sayfalarına
kısaca dönmemiz gerekiyor. 29 Kasım 1947’de Birleşmiş Milletler’in aldığı
karar, Filistin topraklarını ikiye bölerek bugünkü çatışmaların zeminini
oluşturmuştu. Ancak aynı tarih, 30 yıl sonra mazlum halkın direnişini
simgeleyen bir anlam kazanarak “Dayanışma Günü” ilan edildi. Bu çelişkiler
yumağı, Filistin halkının mücadelesini dünya vicdanına taşıyor.
Etkinlikte Filistin halkının acılarını ve umutlarını gözler
önüne seren bir belgesel izlenirken, konuşmaların tonunu ise BM Türkiye Mukim
Koordinatörü Babatunde Ahonsi’nin sözleri belirledi. Ahonsi’nin, “Hiçbir şey
Hamas’ın 7 Ekim katliamını haklı çıkaramaz” ifadesi, salonda derin bir
rahatsızlık oluşturdu. Bu sözler, işgali ve direnişi tarihsel bağlamından
koparan tek taraflı bir bakış açısını yansıtıyordu. Tepki olarak TBMM
Türkiye-Filistin Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Ak Parti Milletvekili
Hasan Turan başta olmak üzere Hüda Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu ile
birlikte birçok katılımcıyla birlikte salonu terk ettik. Asansör kapısında
Filistinlilerin de vicdanlarının bu ifadelerle yaralandığını anlatmalarıyla kürsüye
çıkan Filistin Devleti Büyükelçisi Faed Mustafa’nın konuşmasını dinlemek üzere
salona girdik. Gecenin son konuşmacısı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat
Işıkhan, Türkiye’nin Filistin’e olan desteğini bir kez daha yüksek sesle dile getirdi.
Bakan Işıkhan’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Hamas, Filistin
halkının Kuvay-i Milliyesidir” sözlerini hatırlatması hem siyasi hem de
tarihi bir vefa borcunu ortaya koyarken salonda alkışlarla destek verildi.
Bu ve buna benzer toplantılar, Filistin’in mücadelesinin
sadece kendi topraklarının değil, insanlığın ortak vicdanının bir davası
olduğunu yeniden hatırlattı. Tarih, bu mücadelenin şahidi olmaya devam ederken,
dayanışma ruhunun adaletin en güçlü dayanağı olduğunu unutmamak gerekiyor.
Unutmadık, unutturmayız…Filistin özgürlüğüne kavuşana dek,
insanlık vicdanı bu yükü taşımakla mükelleftir.