İnsanlığınıza sahip çıkın
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde ”insan haklarının dokunulmaz ve devredilemez” olduğu söylenir değil mi? Liberallerimiz daha iyi bilir bunu.
Ne var ki ”kovid diktatörlüğü” zamanında hepsine dokunuldu.
En özgürlükçü diye bildiğimiz insanların gıkı bile çıkmadı.
Geçenlerde WEF Başkanı Klaus Schwab da sitesinde pandemi
sürecinin ”Büyük Sıfırlama” gündemi ile alakalı olarak olumlu bir sonuç elde
etmek için yapılan bir test olduğundan bahsetti.
Milyarlarca insanın kovid
kısıtlamalarına uyduğuyla övündü ve aynısını karbon emisyonlarını azaltma
kisvesi altında yapacaklarını duyurdu.
Zihinsel engelli bireyler gibi davranıyorlar insanlara.
Evimizin merkezine yerleştirdikleri televizyonlarla ve
elimize tutuşturdukları akıllı telefonlarla yapıyorlar bunu.
Farkında mısınız bilmiyorum son zamanlarda özellikle sosyal
medya platformlarında birçok hesabın genel ahlaka aykırı, Türk örf ve
geleneğine yakışmayacak derecede edepsiz paylaşımlar yaptıklarına şahit
oluyoruz.
Bunun bir plan dahilinde yapıldığından hiç kuşku duymuyorum.
Edepsizliğin ve kötülüğün sıradanlaştığı bir akıl tutulması
yaşanıyor. Bunun yanı sıra gerek siyaset dünyada gerekse medya ve sanat
dünyasında seviyenin gittikçe düştüğünü görüyoruz.
Ekonomik, siyasi, kültür, sanat, düşünce ve ahlak gibi
hayatın hemen her alanında insana yönelik büyük bir saldırı söz konusu.
Tüm kötülüklerin sıradanlaştırıldığı acayip bir dünyaya
doğru sürükleniyoruz. Ve emin olun tüm bu olanlar bizim kontrolümüzün dışında
gerçekleşiyor.
Herkesin bir diğerinin mezarını kazdığı, insan ve değerlerin
hiçe sayıldığı korkunç bir yozlaşma süreci bu.
Baudrillard, ”İnsanları artık iktidarlar yönetmiyor.
Dünyanın her yanına yayılmış zihinsel ağlar aracılığıyla tek bir düşünceye
boyun eğdiriliyorlar. Artık bizi yöneten politik aktörler değil, zihinsel
ağlar” diyor.
İnsanın insana düşman edildiği ve değerlerinin bu denli
ayaklar altına alındığı başka bir çağ yaşanmamıştır.
Bugün insana yapılan saldırı bambaşka bir boyutta ilerliyor.
Dünyada yaşanan büyük savaş budur. İki
büyük dünya savaşıyla yeraltı ve yerüstü servetlerimize çöktüler.
Bu sefer doğrudan insan zihnini ele geçirecekler. İnsan ve
değerlerini ortadan kaldıracaklar.
Baksanıza çocuklarımızı kaçırıyorlar, onları tecavüz
ediyorlar, organlarını satıp üstüne bir de sapkın inançları uğruna kurban
ediyorlar.
Dünyada yılda iki buçuk milyon çocuk kaçırılıyor. Ve bu
çocukların yaklaşık 1 milyon 100 bin kadarı fuhuş mafyaları tarafından
kullanılıyor.
Sonra erkek cinsini kadınlaştırıp, kadın cinsini de
erkekleştiriyorlar. Arsızlığı, şerefsizliği, namussuzluğu normalleştirip
ahlaklı, namuslu, dürüst ve kaliteli insanları ötekileştiriyorlar. Hatta
cezalandırıyorlar.
”Berrak düşüncelere varmak istiyorsak ortamın kafamızı niçin
bulandırdığını bilmek zorundayız” diyor İsmet Özel. O kadar haklı ki.
Duru ve berrak bir zihne sahip olmanın kolay olmadığı bir
çağ bu, biliyorum. Ancak ortamı bulandıranları iyi tahlil etmemiz gerekiyor.
İnsanları bir bataklığa doğru sürükleyenlerin büyük
sıfırlamacı elitler olduğunu artık anlamamız gerekiyor. Bakınız hiçbir şey
tesadüfi ilerlemiyor. Artan şiddet olayları, tarımın yok edilmesi, insani
değerlerin ayaklar altına alınması ve yaşanan ahlaki çürüme…
Evet tüm bunlar bir plan dahilinde ilerliyor.
En nihayetinde ”batsın bu dünya artık yeter” diyene kadar
devam edecekler. Aklınıza, iradenize, insanlığınıza sahip çıkın dostlarım.
Çünkü sırada biz varız. Ve inanın, kimsenin umurunda değiliz.