İnsanlığın Sessiz Çığlığı
Bugün insanlık ailesi olarak dünya
çapında düşünce sistemleri derin bir kriz yaşamaktadır. Böyle dönemlerde ister
kavramsal isterse maddi düzeyde olsun sahip olduğunuz hiçbir şeyin anlamı kalmıyor.
Bu bakımdan sadece düşünce krizi değil, aynı zamanda bir anlam krizi de yaşanmaktadır.
Bilindiği gibi düşünce, kalbin veya
zihnin dışına çıkıp, dış dünyayala ilişki kurduğu ve gerçeğin bilincine vardığı
bir süreçtir. İnsan, sahip olduğu maddi imkânların verdiği gücün tahakümüne
karşı kendisini ancak düşünce ile koruyabilir. Aksi hâlde sahip olduğu güç, yavaş,
yavaş ona tahaküm etmeye başlar.
Amerika başta olmak üzere dünya çapında
gücü elinde tutan diğer tüm devletler, böyle değil midir? İster Avrapa’ya ister
Rusya’ya isterse Çin’e bakın bu temel gerçeği görürsünüz. Eğer bir topluma düşüncenin
yerine güç tahakküm etmeye başladıysa o toplum artık derin bir kriz sürecine
girmiş demektir. Unutulmamalıdır ki düşünce krizi ekonomik krizden daha
tehlikelidir.
Çünkü ekonomik kriz, insanların
refahıyla ilgilidir ve somut verilere dayanır. Ekonomistler bir araya gelir
somut verilere bakarak çözümler üretebilir. Ancak düşünce krizi, kötü bir
virüsün sessizce bedene yayıldığı gibi, insanın ruhsal veya zihinsel yapısını
işlevsiz hâle getirir.
Bugün batı dünyasının desteğiyle İsrail’in
Filistin’de işlediği vahşettin, düşünceyle, anlamla, izah edilebilir bir tarafı
var mıdır? Peki, İsrail’in işlediği vahşette karşı sessiz kalan Çin ve Rusya, anlamlı
bir tutum ortaya koydular mı? Yaşanan bonca vahşette rağmen ‘’İbrahim
anlaşmalarından’’ hâlâ çekilmeyen Arap liderlerinin, tavırlarının bir izahı ve
anlamı var mıdır?
Bu bakımdan eğer düşünce ve anlam krizine
bir çözüm bulunamazsa, bu ateş bugün Filistin’i yarın tüm insanlığı yakacaktır.
Filistin’de yaşanan dram insanlığın anlam ve düşünce krizinin sonucudur. Tolstoy’un
dediği gibi ‘’başkasının acısını yüreğinde hissetmeyen insan olabilir mi?’’
Düşünce ve anlam krizi, insanı,
insan olmaktan çıkarır, adeta bir makineye dönüştürür. Bu insanlığın geleceği
için en büyük bir tehdittir. Ancak dünyadaki tartışmaları izliyorum, güç sahibi
elitler, sanki hiç böyle bir tehdit yokmuş gibi davranıyor. Sözde çevre
kirliliğine karşı gösterdikleri duyarlılığı ruhsal ve zihinsel kirliliğe karşı
göstermiyorlar.
Hâlbuki zihinsel ve ruhsal kirlilik,
derin düşünme yeteneklerini yok eder. Farklı kültürlere veya ülkelere sahip
olsak bile, insanlıkta ve insani değerlerde hepimiz ortağız. Zira ortak bir
gezegende yaşıyoruz ve karşılıklı ilişkilere sahibiz.
Bugünkü dünya sisteminin çarkları, sadece
güçlüler için dönüyor. Bunun en somut örneği, Filistin’de devam eden İsrail
vahşetidir. Putin’e karşı işleyen adalet, neden İsrail’e karşı işlemiyor?
Elitlerin çıkarı için konuşan ve yazanlar bunları hiç sorgulamıyor. Oysa bunların
sorgulanması gerekir. Sokrates’in dediği gibi ‘’sorgulanmayan hayat yaşanmaya
değmez’’
Ancak bugün dünya sisteminde yaşanan
çifte standartlar, adaletsizlikler vicdan sahibi yüreklerde sessiz çığlıklara neden
olmaktadır. Bunun somut örneklerini dünyanın farklı coğrafyalarında izliyoruz.
Bunlar umut verici gelişmelerdir. Zira gelecek belirsizliklerle dolu olsa da,
adalet için sessiz çığlık atanlardan yana şekillenecektir. Bu bakımdan yeise kapılmadan,
her alanda çok çalışmak gerekir.