Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

İnsanlığın ruh sağlığı tehlikede!

Sağlıklı olmak; biyolojik, psikolojik ve sosyal açılardan bir iyi olma durumu olarak tanımlanmaktadır. Her yıl dünyada 10 Ekim, Dünya Ruh Sağlığı Günü (World Mental Health Day) olarak kutlanmaktadır. Dünya Ruh Sağlığı Gününde amaçlanan şey, dünyada ruhsal ve zihinsel sorunlar konusunda farkındalığı arttırmaktır. Bu seneki Dünya Ruh Sağlığı Günü, insanlığın COVID-19 salgınından dolayı büyük acılar çektiği bir zamana denk gelmiştir. COVID-19 pandemisi, ruh ve zihin sağlığımızı kökten sarsmış ve bozmuştur. Başka bir ifade ile Corona günlerinde biyolojik, psikolojik ve sosyal açılardan iyi olmamız artık mümkün değildir. Evlerimizden çıkamıyor, çıktığımızda COVID-19’a yakalanma korkusu yaşıyor, virüsü ailemize ve çevremizdekilere bulaştırmaktan korkuyoruz. Sosyal ilişkilerimizi minimuma indiriyor ve kendimizi sosyal açıdan karantinaya almak zorunda kalıyoruz. COVID-19 virüsüne yakalanmaktan korku duyulduğu gibi, bu hastalığa yakalanmanın bir kişi için bir utanç olduğunu düşünenlerin sayısı da az değildir. COVID-19 hastalığının utanılacak ve korkulacak bir durum olmadığını, insanların hastalıktan kendilerini korumalarının ve tedavi etmelerinin her şeyden önemli olduğu konusunda bir farkındalığın oluşması ve kökleşmesi gerekmektedir. Yaşadığımız COVID-19 korkusu, ruh ve zihin sağlığımızı kökten bozmaktadır.

Sosyal izolasyon, fiziksel sağlığımızı ve hayatımızı kaybetme tehlikesi ve ruhsal korku hali, ruh ve zihin sağlığını korumanın bugün en önemli sorun olarak karşımıza çıkmasına neden olmuştur. İşsizlik, yoksulluk ve açlık gibi büyük ekonomik sorunlar, insanların ruh ve zihin sağlığını daha da bozmaktadır. Eğitim süreçlerinde yaşanan belirsizlikler, çocukların ve gençlerin rutinlerinin bozulması, uzaktan eğitimin sosyalleşme olanaklarını ortadan kaldırması, imkansızlıklarla ve yalnızlıklar içinde eğitimlerini sürdürmeye çalışmaları, çocukların ve gençlerin büyük bir ruh ve zihin sağlığı sorunlarıyla karşılaşmaları anlamına gelmektedir. Çocuklar ve gençler, eğitim süreçlerini artık belirsizlikler ve izolasyonlar süreci olarak geçirmektedirler. Şimdiki çocuklardan ve gençlerden, COVID-19’un kayıp nesli olarak söz edilmektedir.

COVID-19 pandemisinin eğitim ve ekonomi alanlarında oluşturduğu belirsizlikler dünyası, dünyada ruh sağlığını korumanın ve psiko-sosyal açılardan birbirimizi desteklemenin en önemli ihtiyaç olduğunu göstermektedir.COVID-19 pandemisi, fiziksel, zihinsel ve sosyal açılardan sağlığımızı korumanın bu dönemde en büyük meydan okuma olduğunu önümüze koymaktadır. COVID-19 pandemisinden insanlık bir bütün olarak etkilenmiştir. Çocuklar, gençler, yaşlılar, köylüler, şehirliler, çalışanlar, işsizler, yoksullar, kısacası bütün insanlar, zihinsel sağlıklarını bozan COVID-19 pandemisini hayatlarını boğan bir tsunami şeklinde yaşamaktadırlar.

Ruh ve zihin sağlığını korumak, sadece psikyatristlerin ve klinik psikologların görevi değildir. Ruh ve zihin sağlığının korunması, sadece medikal bir konu olarak düşünülmemelidir. Ruh ve zihin sağlığı, bir duygu, maneviyat ve ilişki konusu olarak ele alınmalıdır. Başka bir ifade ile kişilerin ruh ve zihin sağlığına insanca yaklaşılmalıdır. İnsanın bir ruh dünyası vardır. İnsanın bir ruhu olduğunu idrak etmeyen, onu sadece bedenden ibaret gören tıbbi, fizyolojik, kliniksel ve psikolojik materyalizmin, insanlığın ruh ve zihin sağlığını korumaya katkısı çok az olacaktır. Ruh ve zihin sağlığını korumanın yolu, ruhun ve zihnin gerçekliğini çok ciddi bir şekilde kavramaktan geçmektedir.

COVID-19 başta olmak üzere içinde bulunulan psikolojik, sosyal, ekonomik, eğitimsel ve ekolojik şartlar, insanların ruhlarını derinden rahatsız etmekte ve sarsmaktadır. İnsanlığın ruhunun rahat olmadığı bir dönemden geçiyoruz. Ruh, insanın zihni, duygusu, derinliği, değeri, kalbi, özü, kısacası kendisi demektir. İnsanın otantik benliğinin ruhu olduğu gerçeğinin inkar ve ihmal edildiği bir felaketler çağında yaşıyoruz. İnsan olarak yeniden ruhumuzu bulmaya ve ona maksimum düzeyde bakım ve özen göstermeye ihtiyaç vardır. Ruhsal sağlığımızı tehlikeye düşüren en önemli şey, ruhsal varlığımızın inkar ve ihmal edilmesidir. Çaresizlik, acı, yalnızlık, güvensizlik, sorumsuzluk ve yüzeysellik gibi tutum ve davranışlar, ruhsal varlığımızın ve sağlığımızın risk altında olduğunun belirtileridirler. Ruh sağlığımızı korumak, manevi ve duygusal açılardan kendi varlığımızı korumak, arzularımızı yenilemek, duygu, düş ve düşünce dünyamızı sürekli olarak beslemeyi gerektirmektedir. Ruhumuzun antidepresanlar yerine şiire, ibadete, maneviyata, sanata, aşka, nezakete, zerafete, edebiyata ve müziğe ihtiyacı vardır. Ruh sağlığını psikyatrik ilaçlarla korumayı tek yol olarak gören yaklaşımdan vazgeçmeliyiz. Ruhsal varlığımızı ve sağlığımızı korumanın yolu, umudu diri ve dinamik tutmaktan geçmektedir. Zor zamanlarda umudu diri ve dinamik tutacak her türlü imkanı kullanarak ruhsal varlığımızı ve sağlığımızı kendimize özgü biçimde korumanın yolunu bulmalıyız.