İnsanlığı bekleyen tehlike: zihin sağlığını yitirmek
Fiziksel, zihinsel ve sosyal açılardan bir iyilik hali içinde yaşamak, sağlıklı birey olmanın olmazsa olmazıdır. Sağlığı genelde fiziksel olana indirgeyen bir algı vardır. İnsan bir bütün olduğu gibi, onun sağlığı da bir bütündür. Günümüzde insanlık, küresel düzeyde fiziksel rahatsızlıklar kadar zihinsel rahatsızlıklardan da şikayet etmektedir. İnsanlığın zihinsel sağlığında meydana gelen gerilemeler, insanlığımızın geleceği açısından beka sorunu düzeyinde alarm zillerinin çaldığını göstermektedir.
Lancet Komisyonu tarafından 28 uzmanın ortak çalışması sonucunda Küresel Zihinsel Sağlık Raporu yayınlandı. Rapor, istisna yapmaksızın bütün dünya ülkelerinde zihinsel sağlık alanındaki rahatsızlıkların artmakta ve yaygınlaşmakta olduğu tespitini yapmaktadır. Bütün dünya ülkeleri, zihinsel sağlık alanında gelişmemiş kategorisi içinde yer almaktadırlar. Zihinsel sağlık alanındaki rahatsızlıklar, insanlığa maddi, manevi ve sosyal alanlarda kaybettirmektedir. Zihinsel nitelikli rahatsızlıklarla ilgili gerekli önlemler alınmadığı takdirde, 2010-2030 arası dönemde bunun insanlığa maddi maliyetinin, 16 trilyon dolar olacağı hesaplanmaktadır. Zihinsel açıdan sağlığını yitirmenin, bedensel ve tıbbi açıdan insanlığa maliyeti ağır olduğu gibi, güvenlik, hukuk, düzen, üretim ve refah açılarından da ağır insani tabloların ortaya çıkmasına yol açacağı kaçınılmazdır. Zihinsel sağlığını yitirmenin bireyler, toplumlar ve ekonomiler üzerinde kalıcı nitelikte hasarlar oluşturduğu gerçeği ile karşı karşıya bulunuyoruz.
Dünya Sağlık Örgütü’nü verileri de insanlığın zihinsel sağlık açısından alarm verici bir noktada olduğunu göstermektedir. Bugün dünya üzerinde 300 milyon insanın depresyonla boğuştuğunu, 50 milyon insanın bunamadan acı çektiği konusunda öngörüler yapılmaktadır. Şizofreninin etkilediği 23 milyon insan bulunurken, bipolar rahatsızlık yaşayan kişi sayısının 60 milyon civarında olduğu tahmin edilmektedir. Zihinsel sağlık alanındaki her türlü rahatsızlık artmasına rağmen, devletlerin ve toplumların en çok ihmal ettiği alanın zihinsel sağlık alanı olduğu gerçeği karşımızda durmaktadır. Zihinsel rahatsızlıklardan muzdarip olan insanlara karşı gösterilen tutum ve davranışlarda, insanlık için utanç verici, vicdanları sarsan ve yaralayan niteliklerdedir. Zihinsel rahatsızlık yaşayan kişilerin, insan olduğu unutularak çoğu zaman onlara insanlık dışı tutum ve davranışlar sergilenmektedir.
Depresyon, kaygı ve şizofreni küresel ölçekte yaygın zihinsel sağlık sorunları haline gelmiş bulunmaktadır. Lancet Raporuna göre, insan hakları alanındaki ihlaller, insanlığın zihinsel sağlığını bozan ana faktördür. İşkence, kötü muamele ve hapis gibi ağır insan hakları ihlalleri, bireyin doğal haklarıyla birlikte doğal zihinsel yapısını da tahrip etmektedir. Zihinsel sağlık konusu salt tıbbi bir konu değildir. Zihinsel sağlık alanında gelişme gösterebilmek için insan hakları merkezli yeni bir yaklaşımın esas alınması lazımdır. Kişilerin temel insan haklarını tanıyan, eğitim, çalışma ve beslenme alanlarında temel insani ihtiyaçlarının karşılanmasını esas alan hak merkezli yeni bir modelin benimsenmesi gerekmektedir. İnsan hakları ve zihinsel sağlık konusu birlikte ele alınmadığı sürece, insanlığın varlığını sürdürmesi mümkün olmadığı gibi, umut edilen sürdürülebilir kalkınma idealinin de bir gerçeğe dönüşmesi imansızlık düzeyinde zor gözükmektedir.
Fiziksel olarak ayakta durmanın zor olduğu günümüzün teknoloji bağımlısı mekanik dünyasında, zihinsel açıdan da ayakta durmayı başarmak büyük bir meydan okuma haline gelmiştir. Zihinsel sağlığını yitirmenin hepimiz için en büyük felaket olduğu gerçeğinin farkında olarak zihinlerimize, bilinçlerimize ve ruhlarımıza sahip çıkmanın ve özen göstermenin temel görevimiz olduğunun farkına varmalıyız.