İnsanlığa karşı barbarlık: Halepçe Soykırımı
Halepçe soykırımı, Ortadoğu ve dünya tarihinde Irak Kurdistan Bölgesi’nin Halepçe kentinde insanlığa karşı işlenen en korkunç, kanlı ve kirli barbarlıklardan biri olarak tarihe geçmiştir. Onbinlerce insan, barbar Saddam rejiminin kimyasal silah saldırısı sonucu hayatını kaybetmiştir. Saddam rejimi, Halepçe soykırımıyla Kürt halkına karşı olan hıncını ve intikamını tatmin etmeyi amaçlamıştır. Halepçe soykırımı, İran-Irak savaşında gerçekleşen bir askeri harekat olarak değerlendirilemez. Halepçe soykırımı, Saddam rejiminin Enfal (Saddam rejimi, 29 Mart 1987-23 Nisan 1989 tarihleri arasında Irak Kürdistan Bölgesine Enfal adını verdiği Kürt halkının toptan imhasını amaçlayan bir soykırım operasyonu düzenlemiştir) ve Halepçe operasyonları şeklinde zamana yayılarak uyguladığı sistematik ve korkunç bir jenosittir. Saddam rejiminin yaptığı Enfal soykırımı sonucunda ikiyüzbinden fazla insanın hayatını kaybettiği öngörülmektedir. Norveç, İsveç ve İngiltere, Enfal operasyonunu soykırım olarak tanımaktadır.
İran’la işbirliği yaptıkları
gerekçesiyle Saddam Hüseyin, Kuzey Cephesi
Komutanı Ali Hasan el-Mecit el-Tikriti’ye Kürt halkına karşı kimyasal silah
kullanarak soykırım yapma talimatı vermiştir. Kimyasal Ali lakabını alan
Tikriti’nin emriyle Irak ordusunun savaş uçakları, Halepçe kentine kimyasal
silahlarla saldırmışlardır. 8 Adet MİG-23 savaş uçağı, Halepçe kentini kimyasal
silahlarla bombalamışlardır. Halepçe
soykırımı, Hiroşima ve Nagazaki’den sonra yirminci yüzyılda gerçekleşen en
büyük kimyasal saldırıdır. 16 Mart 1988 Tarihinde başlayan Halepçe soykırımı
saatlerce devam etmiştir. 16 Mart, Ortadoğu ve dünya tarihinde Halepçe katliamı
ve Kanlı Cuma olarak kaydedilmiştir. Ahmed Huseyni’nin Dar Mezarlar olarak nitelediği Halepçe’ye Nevroz, katliam ve
soykırım olarak gelmiştir: “Vedalaşma Newrozudur/ Ölüm bayramıdır bu/ Ve biz…
Umudu ördük içimizde.” Halepçe kentine yapılan kimyasal soykırım saldırısı
sonucunda on binden fazla insan hayatını kaybetmiştir. Dünya Sağlık Örgütü’nün
raporuna göre Halepçe’ye yapılan kimyasal saldırı sonucu, günümüze kadar 43 bin
753 aşkın kişi hayatını kaybetmiş, 61 binden fazla kişi ise sakat kalmıştır. 16
Mart 1988 tarihinde işlenen Halepçe soykırımına bütün dünya, istisnasız bir
şekilde sessiz kalmış ve hiçbir tepki göstermemiştir.
MİG-23 Savaş uçaklarından atılan
kimyasal silahlar Halepçe kentinin üzerinde bir elma kokusunun yayılmasına
neden olmuştur. Kendilerini bekleyen korkunç soykırımdan habersiz olan
çocuklar, elma kokusunu duymak için sokaklara çıkmışlardır. Yedi yaşındaki bir
çocuk, kimyasal silahların yaydığı elma
kokusunu annesine şöyle anlatmıştır: “Dayê bêhna sêva te!” (Anne elma kokusu
geliyor!)” Elma kokusu yayarak Halepçe
kentinin üzerine düşen kimyasal silahlar, ilk önce insanların derilerini
yakmış, sonra onları nefessiiz bırakarak öldürmüştür. Kürtler, Halepçe
soykırımına Kimyabarane Helepçe adını
vermektedirler. Halepçe soykırımı, elma kokusuyla gelen korkunç ve kanlı bir
soykırım olarak insanlık tarihine ve hafızasına kaydedilmiştir. Irak Yüksek
Ceza Mahkemesi 1 Mart 2010 tarihinde soykırım eylemi olarak Halepçe katliamını
tanımıştır.
Halepçe katliamını çektiği
fotoğraflarla dünyaya duyuran kişi, gazeteci Ramazan Öztürk’tür. Öztürk,
Halepçe’deki soykırım durumunu şöyle anlatmaktadır: “Halepçe çukur bir yerde ve
etrafı dağlık olsa da geniş bir alandadır. Biz mezarlığın olduğu tepeye indik.
Savaş devam ettiği için şehir içine inemedik. Akşama kadar vaktimiz vardı.
İndiğimiz an itibarıyla o korkunç katliamın izlerini görmeye başladık.
Hayvanlar etkilenmiş, kimi ölmüş kimi kalkamıyor, bazıları inliyor… İndiğimiz
yerden şehrin içine girene kadar boş kapsüllerle karşılaştık. Kapsüllerin
düştüğü yerlerde koca koca çukurlar açılmış… Kocaman bir şehirdi ve etrafta
canlı olan hiçbir şey yoktu. Korkutucu bir sessizlik vardı. Kuş sesi bile
yoktu. Tuhaf bir sessizlikti... Şehrin içine doğru yürümeye başladık. Sokaklara
girdiğimizde sağda solda cesetleri görmeye başladık. Cesetler morarmış,
kararmış çürümeye başlamıştı ve şehirde yoğun bir koku vardı. Şehri dolaştıkça
katliamın boyutlarının büyüklüğünü gördük. Evlerin içlerinde, kapı diplerinde,
sokak kenarlarında cesetlerle karşılaşıyorduk. Gördüğümüz bütün cesetler de
çocuklara, genç kızlara, kadınlara, yaşlı insanlara aitti. Feci bir şekilde
katledilmişlerdi. Boğularak, gözleri ve ciğerleri yanarak, iç organları
parçalanarak katledilmişlerdi…”
Halepçe ve Enfal soykırımında
Hardal, Sarin ve VX gibi ölümcül gazlar içeren kimyasal bombalar
kullanılmıştır. Saddam rejiminin kimyasal silahları Batılı ülkelerden temin
ettiği gerçeği unutulmamalıdır. Saddam rejimine kimyasal silahları veren ve
onları kullanmasına göz yuman Batılı ülkeler, Saddam rejiminin işlediği Enfal
ve Halepçe soykırım suçlarının sorumlularıdır. Batılı ülkelerin verdiği
kimyasal silahları Enfal ve Halepçe soykırımında kullanan Saddam rejimi, yüzbinden
fazla insanın hayatını kaybetmesi gibi ağır bir suçu insanlığa karşı
işlemiştir.