Dolar (USD)
35.25
Euro (EUR)
36.82
Gram Altın
2963.02
BIST 100
9604.63
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 Ocak 2022

İnsanları nasıl manipüle ediyorlar?

Küreselciler, dünyayı manipüle edilecek, kontrol edilecek ve hatta yok edilecek bir oyun alanı olarak görüyor. Anlayacağınız hayatımız bu psikopatların insafına kalmış. En azından onlar böyle düşünmemizi istiyorlar.

Peki, nasıl yapıyorlar bunu?

Öncelikle medyayı kontrol ederek yapıyorlar. Tek dünya fikri ve ideolojisi üzerine kurulu zehirli fikirlerini günün 24 saati sunarak, nüfusun çoğunluğunda ciddi kafa karışıklığı oluşturmayı başarabiliyorlar.

DSÖ, WEF ve BM gibi kurumlarla çelişen tüm bilgi ve görüşleri sansürleyerek yapıyorlar mesela. Kitleleri de kendilerini korumak için sansürün gerekli olduğu fikrine inandırmayı başarabiliyorlar.

Ünlülere ve markalara tapınma kültürünü teşvik ediyorlar dolayısıyla yozlaşmayı ve aptallığı normalleştiriyorlar.

Çocuklara erken yaşlardan itibaren eleştirel düşünme yerine itaati aşılamak ve onlara devletin lâ-yüs'el yani ne yaparsa yapsın yanılmaz olduğunu öğreterek yapıyorlar bunu.

Salgın döneminde olduğu gibi insanları birbirinden ayırmak ve onları, aile ve arkadaş ortamlarından mümkün olduğunca soğutmak, travma temelli zihin kontrolü ve korku propagandası akışıyla da insanların duyularına, duygularına saldırmakla yapıyorlar bunu.

İnsanların kafalarını karıştırarak ve gerçek bilimsel verileri kabul etmeye isteksiz hale getirerek bir resmi bilim kültü oluşturarak yapıyorlar.

Kitlelerin dikkatini sürekli şekil değiştiren varyantlara çekerek her yerde her daim korkuyu diri tutarak direncimizi kırarak yapıyorlar.

Kitleleri, özgürce örgütlenmeyi ve özgürce fikir beyan etmeyi yasaklayan ve direnme olasılığı olanları da cezalandıracak bir teknolojik kontrol sistemine dâhil etmek istiyorlar.

Önceden belirlenmiş, seçilmiş kişileri 24 saat tekelleşmiş medyada insanların kafalarını ütülemelerini, dikkatlerini başka yöne çekmelerini telkin ederek yapıyorlar bunu.

İnsanları manevi bağdan kopararak, doyumsuz bir ölüm korkusuyla sürekli bir iç kargaşa yaşayan ve psikolojik rahatsızlıklarla boğuşan birer mahkûmlara dönüştürerek yapıyorlar bunu.

Kendi adına hareket etme konusunda cesaretini yitiren, bilinçaltı dürtülerini yenemeyen, işlevsiz, sağlıksız, kafası karışmış, kırgın, iflas etmiş insanlardan oluşan bir sosyal kabile oluşturmak için çaba gösteriyorlar. Ve başarıyorlar da.

Geçen hafta Nobel Ödüllü Fransız Doktor Luc Montagnier İtalya’da bir etkinlikte ilginç tespitlerde bulundu. 12 Ocak Çarşamba günü Lüksemburg Parlamentosu'na davet edilmiş ve orada Covid hakkında konuşmuştu.

“Büyük bir stratejik hata yapıldı, bir şey sentezlendi ve izole edildi” diyor Montagnier. “Başlangıçta söylenenin aksine bu aşılar hiç koruma sağlamaz. Bu artık bilimsel olarak kabul edilmektedir. Bu sadece bilimsel deneylerle değil, etkileri analiz edilmiş ve kanıtlanmış tüm hastalar tarafından da gösterilmiştir.”

Devam ediyor Montagnier; “Bu virüse karşı aşılarda kullanılan protein aslında zehirlidir. Ayrıca beyinde çok ciddi sinir bozukluklarına neden olabilir. Ve ileride nörolojik bozukluklar ortaya çıkabilir. Bugüne kadar hiç kimse aşılanmış bu kişilerin kaçının gelecekte ciddi nörolojik sorunlar yaşayacağını tahmin edemez.

Son zamanlarda çevrenizde, trafikte, sokakta, sosyal medyada ve birçok yerde sinirleri yıpranmış, çatacak yer arayan insanları siz de görebiliyor musunuz değil mi?

Ben hala bu konuda stratejik hata yapıldığını düşünüyorum. Bakınız bir gün arayla PCR testi zorunluluğunun kaldırılmasıyla ilgili toplum ciddi kafa karışıklığı yaşadı. Havayolu şirketleri bir gün önce yaptıkları duyuruları silerek güncellediler.

Bir saatlik uçak yolculuğunda zorunlu tutulan PCR testi, 16-17 saatlik otobüs yolculuğunda aranmıyor. Bir yetkili bana virüsün uçakta bulaşıp, otobüslerde, konser ve sinema salonlarında ya da okullarda neden bulaşmayacağını anlatabilir mi?

Ya da bir günde ne değişti?