İnsanlar şarlatanları neden tercih ederler?
Yazıma
1000 yıl önce sorulmuş iki soru ile başlayacağım:
“Neden insanlar sahte hekimleri ve
şarlatanları hünerli hekimlere tercih ederler?”
“Neden
hünerli hekimler bile tüm hastalıkları tedavi edemez?”
Bu
iki soru ibn-i Zekariya el Razi’ye (865-925) ait. Bu soruların kıymetini
anlamak için soru soranın bilinmesi (Razi’nin) gerekir. Unutulmaması gereken çoğu
zaman kaliteli/doğru sorular kaliteli insanlardan gelir.Doğru cevap doğru soru
ile kesişir. Bu soruların sahibinin özgeçmişine kısaca bir göz atalım:
Bilim
insanı
İbn-i
Zekariya el Razi (865-925). Rey ve Bağdat hastanelerinde başhekim olarak
çalışan bir eşsiz bir bilim insanı ve filozoftur. Râzî'nin eserlerinin hemen
hemen hepsi Latinceye çevrilmiştir. Tıp alanında yazdığı Hâvî adlı ansiklopedi
17. yüzyıla kadar alanında en önemli başvuru kaynağı olmuştur. Suçiçeği ve
kızamık üzerine yaptığı çalışma 1475-1866 arasında 40’tan fazla basılmıştı.Râzî'nin
tıp bilimine yaptığı en önemli katkılardan biri de ilk defa kimyayı tıbbın
hizmetine sunmuş olmasıdır. İngiliz oryantalist Edward Granville Brown'a göre
tüm zamanların en yetkin bilim insanlarından biridir. Müşfik, cömert ve
çalışkan bir insan olan Râzî, öğrencileri ve hastaları ile ilgilenmediği
zamanlarını hep okuyup yazarak geçirmiştir. Râzî kendisininde ifade ettiği
üzere kaleme aldığı 200’den fazla eseri vardır. Ancak bunlardan sadece 59’u günümüze
ulaşabilmiştir.
Deneysel
yöntem
Razi
çalışmalarında “deneysel yöntemi” büyük bir başarı ile kullanmıştır. O klinik
tıbbın üstadı kabul edilir. Râzî’nin tabiat ilimlerinde uyguladığı gözlem ve
deney yöntemini tıp alanında da etkili uyguladığı görülmektedir. Her ne kadar
İbnSînâ onu “irinli çıbanları deşme, idrar ve dışkı inceleme konusunda uzman”
diyerek küçümsüyorsa da gerçekte deney ve klinik bulgulardan hareketle dünya
tıp tarihine getirdiği yenilikler açısından İbnSînâ’dan çok ileridedir. (bk.
https://islamansiklopedisi.org.tr/razi-ebu-bekir).
O,
eğitimini almadan tıbba dair okuduğu bir iki kitapla halkın sağlığını istismar
eden şarlatanları deccâl olarak niteler. Hiçbir şarlatan ben şarlatanım demez: "Ben şarlatan değilim, oğlum. Bu
illetin devası bendedir."(P. Safa). Kendini çözümün adresi olarak
görür. O zaman sorun onu tanımaktan geçer.
Şarlatan
Deccal
(Arapça) mecaz olarak yalancı, fesat, dedikoducu (kimse) olarak
açıklanmaktadır. Şarlatan (Fransızca charlatan) kendi bilgi ve niteliklerini
veya mallarını överek karşısındakini kandıran, dolandıran kimse; bilir geçinen
kimse anlamındadır (TDK). Baştaki soruyu tekrar sorarsak derdimiz daha iyi
anlaşılır:
“Neden insanlar sahte hekimleri ve
şarlatanları hünerli hekimlere tercih ederler?”
Bu
soruyu ilk olarak insanlardaki bilgi ve bilinç eksikliği denebilir: Şarlatan
ile şarlatan olmayanı ayıramıyorlar. Her ne kadar bir yazarımız şunu dese de: "Kim namuslu, kim dalavereci, kim
şarlatan, laf ebesi ve dalkavuk, biliyordu."(T. Buğra).
İkincisi
ussallıkla ilgilidir: Ussallık, akla dayalı olanın niteliği (rasyonalite) ve bir
amaca en etkin biçimde ulaştıracak “araçları/yöntem” kullanmayı
gerektiren tutumlardır. Razi’ye göre bilgiye ulaşmak için en iyi araç akıldı. Razi,
ısrarla yöntem üzerinde de durur.
Aradan
onca yüzyıl geçmiş, kat edilen yol bir arpa boyu.Herhalde yemeğin tuzu
(akıl/mantık) yok.Ya da suç aklı ve doğru yöntemi tercih etmeyenlerde...
El-Râzî
gözlerine inen katarakt dolayısıyla öğrencilerinin ameliyatla tedavi önerisini,
"Artık çok geç, zaten dünyayı
yeterince gördüm!" diyerek kabul etmemiştir.Bu konuyu daha fazla
uzatmaya gerek var mı?
Galiba
Razi haklı, yeterince yazdık.
Not:
Okurlarımın şimdiden bayramını kutlarım. Bayram tüm insanlığa sağlık ve huzurlu
bir yaşam getirmesine vesile olsun.
Son söz: Ancak akıl sahipleri gerçekleri görür ve sorumludur.