İnsanın kendisiyle mücadelesi
Mübarek Ramazan ayı, nefsi terbiye ve ruhu temize çekme ayıdır. On bir ayın sonunda bir aylık arınma ayı olan Ramazan, nefsimizi terbiye etmek ve kendimize çekidüzen vermek adına bir fırsattır. Yaşadıklarımızı muhasebe edip iman ve adalet terazisinde tartmak adına bu ayı nimet bilmeli, yapmış olduğumuz kötülükleri, işlemiş olduğumuz günahları tövbe libasına sarılarak temize çekmek ve bağışlanmak için Tevvab olan Yüce Yaradan’a sığınmalıyız. İşte o zaman Ramazanın manevi ruhuna uygun bir şekilde nefsimizin arınması anlamında bir şeyler yapmaya başlamış oluruz.
Başı rahmet,
ortası mağfiret, sonu da cehennem azabından kurtuluş olan ve mağfiret
zamanlarına eriştiğimiz mübarek Ramazan ayında, bağışlanmayı ümit ediyorsak
evvela nefsimizi terbiye ile işe koyulmalıyız. Nefsi terbiye etmeye de nasuh bir tövbe ile başlamak gerekir.
Aynı günahı tekrar işlememek adına samimiyet ve ihlaslı bir şekilde yapılacak nasuh tövbe için de geçmişimizi ve
günahlarımızı tefekkür ederek, gelecek adına samimi bir duruş ile Yaradan’a sığınmak
gerekir. İşte o zaman da Rabbimizin günahlarımızı örtmesi ve bizleri
bağışlayarak cennetine dâhil etmesi murad edilir. Ki bunun böyle olacağını da
Rabbimiz, Tahrim Suresinin 8. Ayetinde bizlere şu şekilde bildiriyor:
“Ey iman edenler! Allah’a
içtenlikle tövbe edin. Umulur ki, Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter,
peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi,
içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların nurları önlerinden ve
sağlarından aydınlatır, gider. ‘Ey Rabbimiz! Nurumuzu bizim için tamamla, bizi
bağışla; çünkü senin her şeye hakkıyla gücün yeter’ derler.”
Tövbe, nefsi
terbiye etmek adına yapılabilecek ilk eylemdir. Güzel amellerin başlangıcı
geçmişine pişmanlık duymakla başlar. Bu pişmanlık ile geçmişe sünger çekerek yeni
ve tertemiz bir sayfa açarak duruşumuzu samimi kılalım.
Tövbe, nefsi
arındırma, fıtrata dönme eylemleri samimi
bir duruş kazanırsa başarıya ulaşmış olur. Samimiyet de bireyin kendi iç
dünyasında kendi iradesi ile ortaya koyacağı bir duruştur.
Bütün savaşları
kazanmış olsak bile, kendimizle olan savaşı kaybetmişsek gerçek muzaffer
olamayız. Hakiki zaferler kendinle olan mücadelelerin üstesinden gelmekle
başlar. Bu anlamda Peygamber Efendimizin “Gerçek pehlivan, güreşte rakibini yenen
değil, öfkelendiği zaman nefsine hâkim olabilen kimsedir.” (Buhârî,102;
Müslim, 108) hadisi durumu ne güzel özetlemiş.
Peygamber
Efendimiz Hz. Muhammed (SAV), İslam ordusunun en kalabalık haliyle Bizans
ordusuna karşı yaptığı Tebük Seferinden dönerken ashabına şöyle buyurmuştu:
“’Küçük cihattan büyük cihada
dönüyoruz.’ Ashaptan bazıları: ‘Ya Resulullah! Büyük cihad nedir?’ diye
sorunca: ‘Nefisle mücadeledir.’”
Biz, bugün
maalesef büyük cihadı (cihad-ı ekber) kaybettik. Nizam-ı âlem ülküsüyle yola
çıkarken arkamızda bıraktığımız büyük cihadda yenildik. Tüm dünyayı kurtaralım
ve kazanalım, iddiasıyla yola koyulduk, lakin kendimizle olan mücadelede mağlup
olduk.
Yeniden muzaffer
olmak istiyorsak evvela bugün kaybettiğimiz yerden mücadeleye başlamalıyız.
Başkalarını eleştirip, kendi dışımızdaki yanlışlara aslan kesilmek yerine, kendi
kapımızın önünü süpürmeye başlayarak işe koyulmalıyız. İşte o vakit
kaybettiğimiz yerden kazanmaya başlayabiliriz. Ki yüksek kaleler dahi yıkıldığı
yerden başlar onarılmaya.
Sen nefsinle olan
savaşını kazanırsan, Yüce Allah, seni Hz. Ali yapar ve Hayber’in kalesinin kapısını
sana açtırır.
Bugün nefsi
terbiye adına fıtrata dönerken, yıkıldığımız yerden onarılmaya ve dirilmeye
mecburuz. Hz. Yusuf Peygamberin (AS) dediği gibi “… Ben nefsimi temize
çıkarmıyorum. Çünkü Rabbimin merhamet edip koruduğu kimseler dışında, nefis
insana sürekli kötülüğü emreder.” (Yusuf Suresi, 53. Ayet) diyoruz ve
nefsimizi temize çıkarmak yerine nefsimizi temizlemeye gayret etmek gerekir.
Bedir, Uhud,
Hendek, Mute savaşlarını kazandıran, Mekke’yi ve Hayber’i fetheden ruh, önce
kendi nefsini yenenlerin ruhuydu. Dün Çanakkale’yi geçilmez kılan ruh da buydu.
Kendiyle olan savaşı
kazananlar, büyük zaferlerin mimarı oldular. O ruhlar, önce kendi nefsiyle olan
mücadeleyi kazandı.
Bugün de sıra
bizde, muzaffer olmak istiyorsak, kendi nefsimizle olan büyük cihadı (cihad-ı
ekber) kazanarak yola koyulmalıyız.
Rabbimize, mübarek
Ramazan ayının içinde bulunduğumuz mağfiret günlerinde Peygamber Efendimiz Hz.
Muhammed’in (SAV) yaptığı dua ile sığınıyoruz
“(Yâ Rab!) Beni göz açıp kapayıncaya kadar
bile olsa nefsime bırakma!..”
Âmin