Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
09 Kasım 2024

İnsanın endişe ve kaygıları

Endişe kelimesi günlük hayatta kullandığımız, Farsçadan dilimize geçmiş kelimelerden bir tanesidir. Bu kelimenin TDK sözlüğündeki karşılığı: Tasa, kaygı, kuşku ve korku ’dur.

Endişe insanın gelecekle ilgili belirsizliği çözmeye, sorunları öngörmeye ve onlarla başa çıkma yollarını öğrenmenin bir aracı olarak görülmektedir. Endişe istemsizce akla gelen olumsuz bir düşünceye cevap olarak ortaya çıkar.

Her insanın en büyük arzusu, kaygıdan uzak bir hayat sürmektir. Zira kaygı, insanı hem bedenen hem de ruhen olarak olumsuz etkilemekte ve onu ciddi anlamda derin bir boşluğa düşürmektedir.

Zor durumda kaldığımız ve içinden çıkamadığımız bir olay ya da görevle karşı karşıya kaldığımızda, genellikle avuçlarımız terler, kalbimiz hızla çarpmaya başlar. İşte tüm bu belirtiler vücudumuzun endişe veya kaygıya verdiği doğal tepkilerin bir sonucudur. Kaygı veya endişe insanın fıtratında var olan ve ondan ayrılması mümkün olmayan duygulardır. Eğer insan bu duyguları kontrol edemezse, maddi ve manevi olarak ciddi sıkıntılar yaşayacağı da bir gerçektir

Korku ve endişe kavramlarının insan sağlığı üzerinde negatif etkiye sahip olduğu bilinmektedir. Konuya İslâm düşünce tarihi açısından baktığımızda, üzüntü ve kaygıyı bir ahlak ve ruh sağlığı problemi olarak ele alan ilk Müslüman filozof Kindi’dir

Ünlü düşünür Farabi’ye göre ise insanın yaşadığı endişelerinden kurtulup kendini geliştirecek olan işlere yönelmesi gereklidir. Ancak ne yazık ki akıl ile kalbi arasındaki irtibatı kuramayan insanların bu endişelerden kurtulmasının mümkün olmadığını söylemektedir.

Günümüz modern toplumunda, insanı alıkoyan en büyük tedirginlik ise, hiç kuşkusuz gelecek kaygısıdır. Gelecek kaygısı içinde olan bir insanın, daha derin akli meselelerine yoğunlaşması doğal olarak mümkün değildir. Acaba hayatımızda neden endişe ve tedirginliğe kapılırız kendimize bir soralım? önce bunu kabullenmek sonrasında ise çözümü bulmak zorundayız.

İçinde yaşadığımız bu dijital dünya, insanın ruhsal olarak çöküşe geçtiğinin bir göstergesidir. Yapılan bilimsel araştırmalara baktığımızda günümüzün en yaygın
hastalığı depresyondur.

Son yıllarda geçim sıkıntılarından tutun da, insan nefsinin arzu edilene ulaşamaması veya ulaştıği yerde kendisini yanlış yollara sevk etmesi, depresyona yol açmaktadır. Hatırlayın çocukluğumuzdan bugüne gelinceye kadar içinde bulunduğumuz davranış kalıpları, bizim hayatımızı şekillendiren önemli birer etkendir. İnsanın alışkanlıklarını değiştirmemesi onun ruhsal olarak zarar görmesine neden olabilir. Felsefecilere göre insanın kendini bulabilmesi için öncelikle bu kaygılardan kurtulması gerekir. Aristodan Farabi'ye bütün felsefeciler bunu farklı şekillerde söylemektedirler.

Aklımız tehlikeleri fark etmemizi ve bunlara tepki göstermeyi sağlayan bir sisteme sahiptir. Unutmayalım ki!endişe ve kaygıyı sürekli beslemek ve her şeye olumsuz tarafından bakmak, uzun vadede hayat kalitemizi olumsuz etkiler. Kaygı ve endişeden uzak bir hayat diliyorum.