Dolar (USD)
35.26
Euro (EUR)
36.83
Gram Altın
2966.83
BIST 100
9837.01
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

​İnsanı İnsanla Yarıştırma Hastalığı

Gazeteci olmak ile bir gazetede yazmak birbirinden oldukça farklı şeylerdir. Gazeteci kendine has kaynaklardan istifade ederek güncel gelişmeleri takip eder, kulis bilgilerine muttali olur ve elde ettiği haber değeri taşıyan bilgileri yorumlayarak okuyucu kitlesine aktarır.

Gazeteci için haber kaynağını açık etmemek ve de ulaştığı bilgiyi herkesten evvel doğru/tarafsız olarak kamuoyunun istifadesine sunmak yapılan işin değerini artırır. Bu iş aynı zamanda bir meslektir. Bu mesleğe mensup olmak için uzun yıllar habercilik tezgâhında pişmek ve ustalardan el almak gerekir. Bu mesleği ait olduğu milletin menfaatini önceleyerek ve hakkını vererek yapan üstatlara ancak saygı duyulur. Ancak şunu da göz ardı etmemek gerekir ki, gazeteci bakışı hızlı olma esasına göre işler. Bu nedenle gazetede yer alan bilgiler aktüeldir, dönemseldir. Doğrulanma ve yanılsanma ihtimali birbirine yakındır.

Bu nedenle çoğu gazete haberi bu hıza kurban gittiği için bazen gazete haberleri ve bu haberleri yapan gazeteciler kamuoyunda yalan/yanlış bilgi vermekle itham edilir. Öte yandan meslek itibarı ile gazeteci olmadığı halde benim durumumda olduğu gibi bir gazetede köşe yazarlığı yapanlar da vardır. Bu ikincilerin yazdıkları kimi zaman aktüel değer taşısa da, nitelik ve içerik itibarı ile gündemden haber verme kaygısı taşımazlar. Şu günlerde elbette ülkenin sıcak gündemi ve sosyolojik ortamı depremin yaralarını sarma üzerine kurulu. Devlet ve millet el ele vererek dayanışmanın en güzel örneklerini sergiliyor. Bir de buna seçim gündemi eklenmiş oldu. Siyaset, bir insan yönetme sanatıdır. Bir toplum, adil ve becerikli yöneticileri sayesinde milletler sahnesinde diğerlerinden temayüz eder. Ancak modern dönem siyaseti bütün dünyada olduğu gibi bir insan yönetme sanatı olmasına rağmen, rekabete dayalı bir karaktere sahip. Rekabet ise bazen en yakın dostlar arasında bile kırgınlıklara sebep verebiliyor. Bu alan özel bir alan olduğu için onu kendi mecrasına bırakıyoruz. Bize gelince biz elbette yönetilen tarafta yer almaktayız. Birer yönetilen olarak ise ya gündelik hayatta maişetini temin etmeye çalışan bir beşeriz ya da öğrenen ve öğreten tarafta yer alan ilim ehliyiz.

İnsanın toplum muhteviyatında üç mevkii bulunur: Yöneticiler, yönetilenler ve ilmi ile topluma yön verenler. Bu, mutlak bir kategori değildir. Ancak bir gerçeği de yansıtmaktadır. Buna göre yönetici, yönettiğine karşı hakkaniyetli ve adaletli davranmalı, yönetilen yöneticisinin doğru ve isabetli kararlarında yanında yer almalıdır. Âlim ise bilgisi ile her iki kesim arasında köprü vazifesi görerek hakkın ve insafın sesi olmalıdır. Gerçek âlim, Allah’tan en çok korkan insandır. Çünkü Allah katında onun sorumluluğu, bilgisi ve bildiklerini amele dönüştürme üzerine kuruludur. Bu cümleden olmak üzere ortalama bir insan olarak hayatımızı sürdürürken şaşmaz bazı ilkelerden hareket etmemiz gerekir. Bunlar hayırda yarış, insanlar arasında sulh, hadiseler karşısında sabır ve metanettir. Nitekim; Allah Teâlâ mukaddes kitabımız Kuran’da “… Öyleyse hayırlarda yarışın… (Bakara, 148)” diye emreder. Öte yandan Maide suresi 2. ayetinde “… İyilik ve takva hususunda yardımlaşın. Günah ve haksızlık yolunda yardımlaşmayın. Allah’tan korkun …” buyurur. Bir başka ayette kötülüklerden uzak durmamızı emir buyurur. “Şüphesiz şeytan içki ve kumar yoluyla aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister… (Maide, 91).”

Bu nedenle erdemli ve ilkeli bir yaşam düsturumuz olmalı. O hayatın içinde Allah rızası ve insanların gönül hoşnutluğu esas olmalıdır. Hayatımız; haset, fesat, tahammülsüzlük ve entrika üzerine değil tam aksine hayırda yarış, kullukta sebat, dünyada imar ve düzen, Ahirette cennet ve cemalullah iştiyakı üzerine kurulmalıdır.

Prof. Dr. Şevket TOPAL