İnsan ve yaratıcılık
Yaratıcılık genelde sanatçılara, müzisyenlere, yazarlara veya entelektüellere özgü bir nitelik olarak düşünülür. Sanatçıların, müzisyenlerin, edebiyatçıların, şairlerin yaratıcı olduğu doğru olmasına rağmen yaratıcılık, küçük bir insan grubuyla sınırlı değildir. Yaratıcılık, bütün insanların doğal eğilimidir. Her insan, yaratıcı yeteneklere ve kapasitelere sahiptir. Yaratıcılık, insanın doğal gerçekliğidir. Yaratıcılık ve yenilik sayesinde insanlık, sürekli olarak ilerlemiş, gelişmiş ve kendisine gerçekleştireceği yeni hedefler belirlemektedir. İnsan için yapılacak, inşa edilecek ve yenilenecek birçok şey vardır. İnsanın yaratıcılık faaliyeti, bir ömür boyu sürmektedir. Yaratıcılığın insanın en temel ayırtedici özelliklerinden biri olduğunun anlaşılması önemlidir. Yaratıcılık yeteneği sayesinde insan birey ve tür olarak gelişmekte, başarılı, mutlu ve verimli bir hayat sürmektedir. Yaratıcılık yeteneğini iptal ettiğimizde insandan ve insanlıktan geriye pek bir şey kalmamaktadır.
İnsanlar yaratmaya cüret
etmelidirler. Tereddütler, korkular ve endişeler arasında kaybolan, bunalan ve
boğulan insanlar, yaratıcı işlere atlamaya ve yapmaya cesaret edemezler. İnsan,
yaratıcı işlere atlamayı ve yapma cesaretini kendinde bulmalıdır. Elimiz ve
beynimiz, düşünme ve davranmamız birlikte hızlı ve işlevsel olurlarsa yaratıcı
bir hayat sürmemiz mümkün olur. Elin ve beynin birlikte hızlı çalışması,
yaratıcılık konusundaki korkaklığımızın ve pısırıklığımızın giderilmesini
sağlamaktadır. Yaratıcılık aktive olunca bütün ataletler ve korkular
kaybolmakta ve dağılmaktadır. İnsanlar, kolaylıkla yaratıcı ve yenilikçi işleri
gerçekleştirebilirler. İnsanların yaratıcılıklarının önündeki en büyük engel
kendileridir, daha doğrusu kafalarının içinde varolan engellerdir. İçimizdeki
engellerden, korkulardan ve pısırıklıklardan arındığımız takdirde yaratıcı
işler yapmamızın önünde hiçbir engel bulunmamaktadır. İçindeki engelleri
etkisizleştiren insan, uçuşa kalkmaya hazır uçak gibidir. İçindeki korkuları ve
engelleri yenen insanların uçmalarını engelleyecek hiçbir güç yoktur.
Yaratıcılık insani bir
yetenek ve eğilim olduğu gibi, insani bir değer olduğunun da altının çizilmesi
gerekmektedir. İnsan, içinde bulunduğu toplum ve kültür tarafından şekillenen
bir varlıktır. İnsanın içinde yaşadığı toplumsal ve kültürel çevrenin yaratıcılığı
birincil değer olarak görmesi çok önemlidir. Yaratıcılığa değer vermeyen,
taklitçiliği ve gelenekçiliği yücelten toplumlarda bireyler basit birer
taklitçi olmanın ötesine geçememektedirler. Toplum ve kültür, kişiye
yaratıcılığı öğretmelidir. Yaratıcılık yetenekleri olan bireyler desteklenmeli,
onların faaliyetleri teşvik edilmeli ve eserleri takdir edilmelidir. Yaratıcılıkta
sonuçtan ziyade sürecin kendisi değerlidir. Yaratıcılık süreçlerinin değerli
olduğu konusunda sosyal ve kültürel destek, kişiyi yaptığı faaliyete sonuçtan
bağımsız olarak sürdürmeye motive etmektedir. Toplum ve kültür yaratıcı
fikirleri ve çabaları yararlı ve yenilikçi olarak görmelidir. Bir toplumun ve kültürün
yeniden ve yaratıcılıktan korkması için hiçbir neden bulunmamaktadır. Toplum ve
kültürün korkması gereken şey eskimiş
ve işe yaramaz inançlar, değerler, alışkanlıklar ve iş yapma
biçimleridir. İş, bilgi teknolojileri, matematik, bilim ve teknoloji
alanlarındaki yenilikler değerli olduğu gibi, felsefe, maneviyat, sanat,
tiyatro, müzik, inanç, edebiyat, siyaset ve ekonomi alanlarındaki yaratıcı
yenilikler de değerli görülmelidir. Bilgisayar veya telefon kullanmakla insan
yenilikçi ve yaratıcı olmamaktadır. Tiyatro, resim, felsefe, teoloji, bilim ve
eğitim alanlarındaki yaratıcı yeniliklerden yararlanmak insana yenilikçi,
verimli ve yararlı bir hayat sürmesine imkân sağlamaktadır.
En yaratıcı kişiler,
çocuklardır. Kişi, yetişkin oldukça ve yaşlandıkça yaratıcılık yeteneği ve
kapasitesi körelmekte ve kaybolmaktadır. Kurallar, kabuller, kurumlar ve
kaynaklar olarak ifade ettiğim 4 K, insan yaratıcılığının en büyük düşmanıdır. Hayal
gücünü körelten ve insanın düşlerini öldüren her şey, aslında insanın
yaratıcılığını öldürmektedir. Her şey hayalle başlamaktadır. Eğitim sistemleri,
aile, din ve kültür, farklı düşlere ve düşüncelere sahip olmak yerine,
kurallara, kabullere ve kalıplara uymayı ve statükoya itaat etmenin en yüce
erdem olduğunu öğretmektedir. Eğitimin amacı, insanlara önceki nesillerin
inançlarını, düşüncelerini ve davranışlarını öğretmek değildir. Eğitimin amacı,
insanlara yeni şeyler düşlemeyi, düşünmeyi ve yaşamayı öğretmektir. Taklit ve
atalet öğrenilebilen bir şey olduğu gibi, yaratıcılık da öğrenilen bir şeydir.
Yaratıcı yaşamanın ve öğrenmenin hazzını yaşatan bir eğitim, işlevini yerine
getiren eğitimdir. Yaratıcılık, bir yaşam tarzıdır ve öğrenmeyi hayat boyu
devam eden en lezzetli çaba haline getirmektedir.