İnsan ve mahrem
İnsan, insaniyet makamında insan kalabiliyor. İnsan kalabildikçe yaşama arzusu devam ediyor. Hayata kendisini veriyor, seviyor, seviliyor. İnsan, mahremiyle insan kalıyor; bu sınırı aştığında insanlıktan uzaklaşıyor. Bu uzaklaşma onu zindana, karanlığa, yokluğa, boşluğa atıyor. Belki ölüme götürüyor.
İnsanın insan kalabilmesi, insanca duruş ve düşünüşüyle mümkün olabiliyor. Asıl sorumluluğu yükleyenden uzaklaşıldıkça roller şaşırılıyor, şaşkınlığa ve büyük hatalara düşülebiliyor
İnsana yüklenen “akıl” kadar “duygu” da onu diğer varlıklardan ayırıyor. Duygunun evi kalp, belki daha genel ve soyut manasıyla gönüldür. Gönül evine her geleni almamak mı gerekir? Nasıl korumalıyız bu evi? İşte, burayı “mahremiyet” kalesi koruyor sanırım. Bu kaleyi de sırdan duvarlarla örmeli. Aksi halde çatlayan her noktadan saldırıya uğrayan gönül evi bir gün ansızın çökebiliyor. Burası çökünce ruh da bundan payını alıyor ve kendine başka mekânlar arıyor. Belki insanın arayışı, yalnızlığı, buhranları ve sonunda ölümü seçişi bundandır. Ruhun kaçışı...
Dünya hiçbir ruha ev olamaz,
dünyalık arzular da öyle olsa gerek. Ruh bâkîdir, dünya fâni. Ruh çekilmeden çekilmeli bazen. Bir türlü
inzivaya ihtiyacımız var. İnsanın insanla ilişkisi yine insanı yoruyor. Belki
yoran belki de yorulan oluyorsunuz. Çok mu iç içe geçti her şey? Görünür olmak
mıdır dert? Günümüzde görünmek, kazanmakla eş değer oldu. “Reklamın iyisi
kötüsü olmaz.” denir ya, şimdi biraz da
böyle bir akım var gibi. Herkesin görünme isteği, başkalarını görme noktasında
körlük oluşturdu. Başkalarını görmeyen ama yalnız kendisini merkeze alanlar, bir
bakıma kendilerini ifşa etmiş de olmuyorlar mı? Büyük reklam afişleri,
caddelerde, bulvarlarda reklamlar…
Bazen oturmak lazım, sessizce bir köşede. Hareket ettikçe
ayağınıza illaki bir şeyler dolanıyor. Sahneden ayrılmadan sahneyi onurlu bir
şekilde bırakmak lazım. İnsanız, hayalimiz var. Hayal ve muhal… İnsanın
çıkamadığı girdap. Belki bir dua almak şifa olacaktır bu durumda.
Çağın fütursuz hâlinden kaçan ruhların sığınağı neresidir?
Kalbin kalbe ilticasıdır kurtuluş. Büyük, en büyük kalbe iltica… İnsanız,
ruhumuzu söküp alamayız bedenimizden. Ruhun elbisesi kirleniyor. Mahremiyet
kalktıkça ruhun korunaksız durumu onu büyük uçurumlara sürüklüyor. Tesellimiz,
teslimiyetimizdir. Mahremiyet sınırları aşıldıkça merhamete daha çok muhtaç
oluyorsunuz. Bağışlanma dileğini insan ruhuyla sunar sonsuz makama. Affola her
hâlimiz…