Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Aralık 2022

İnsan ve hayvan hakları ziyanda

(5)

İnsanlara dair uzun uzun yazdık, biraz da Osmanlı’nın kurduğu medeniyette hayvanlara gösterdiği hassasiyete göz atalım...

Buhar ve petrol ile çalışan makinelerin üretiminden önce, beden gücü dünyanın şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Beden gücü deyince ilk akla insan gelse de, insanların iş üretimine en büyük desteği ehlileştirilmiş hayvanlar vermiştir. Bu yüzden hayvanların insan hayatındaki rolleri çok önemlidir.

HAYVANLARA HAYATIN HER SAFHASINDA İHTİYAÇ DUYULUYORDU

Osmanlı Devleti’nin hüküm sürdüğü döneminde at ve benzeri hayvanlardan toplumsal yaşamın her alanında yararlanılmaktaydı. Hatta bir meslek grubu müstakil olarak at hamalları olarak isimlendirilmişti.

Bu iş gücünün stratejik sonucu olarak, birçok kaynakta Osmanlı toprakları dışına yarar at çıkarılmasının yasak olduğuna dair bilgiler mevcuttur. Atların Osmanlı toprakları dışına çıkarılmasına yasaklama getirilmesinin en önemli nedeni, bu hayvanların iş gücüne hayatın her safhasında duyulan ihtiyaçtır.

Meselâ göç-i hümâyun (padişahların bir süre kalmak üzere saray dışındaki bir yere gitmesi olayı) ve sâir ihtiyaç durumlarında at hamallarından istifade edilirdi. Hayvanlardan istifade edilirken onların hak ve hukukları da korunurdu. Hayvan hukukuna dair örneklerin sadece kanunnâmelerde, arşiv belgelerinde değil, uygulamada da birçok örneği vardır. 1552 yılı Ocak ayında Süleymaniye Camii inşaatında çalıştırılan hayvanların yiyeceklerine ihtimam gösterilmesinin ve yemlerinin vaktinde verilmesinin emredilmesi de Osmanlı’da hayvana verilen değerin sadece bir örneğidir.

OSMANLI MEDENİYETİ “EMANET” İNANCIYLA HARMANLANMIŞTIR

Osmanlı Devleti, insanlara ve hayvanlara dost kalmayı başarmış bir medeniyet inşa etmiştir. Medeniyetin temelini ise “emanet” inancıyla harmanlamıştır. Bu emanet hayvan bile olsa hakkı korunmuş, riayet etmeyenler hakkında kadılarca mahkemede hüküm verilmiştir.

Nitekim hamal esnafıyla ilgili düzenlemelerde, hamalların uymak zorunda oldukları meslekî kurallardan bahsedilirken hayvanlarıyla ilgili olanlarına da hep vurgu yapılmaktadır. Nalsız at kullanmamak, at ve eşeklerinin dinlenme ve tatil hakkını gözetmek, hayvana fazla yük yüklememek bunlardan birkaçıdır.

Hamallar kendileri taşıyamayacakları eşyalar için yük hayvanları da bulundururlardı. Bunlara beygir hamalları kethüdâsı sıfatıyla ayrı bir kethüdâ atanabilmekteydi. Hamallara ait yük hayvanlarının mesafeleri, taşıma yapacakları günler ve yük ağırlıkları konusunda kurallar vardı.

574_667bfb771111ab15580fb7b88a0f7e49.PNG

HAYVANLARIN DA HUKUKU KORUNURDU

Kanunnâme-i İhtisâb-ı Bursa” ismiyle 1502 yılında Sultan 2. Bayezid Han tarafından yayımlanan ferman tarihte yapılan ilk tüketici kanunu olma özelliği taşımaktadır. Kanunnâme-i İhtisab-ı Bursa’da; (Bursa Belediyesi Kanunu) hayvan ürünleri, türlü sebze-meyve, tuz, ekmek, sanayi ürünleri, tekstil ürünleri, tarım-tahıl ürünleri, orman ürünleri, deri ürünlerinin satışları, konulacak fiyatlar ve kaliteleri bir standarda bağlanmış; bugünkü anlamda boyama, ambalaj, kalite gibi esaslarla narh ve ceza hükümlerine yer verilmiştir. Ayrıca hamallara atları nalsız kullanmamaları ve hakkından ziyade yük yüklememeleri uyarısında bulunulmuştur.

1812 Aralık ayı sonu ile 1813 Ocak başına tarihlenebilecek şer’iyye siciline kaydedilen başka bir hükümde, hamalların mal hırsıyla iki merkebe yüklenecek miktarda keresteyi bir merkebe yükleyerek taşımaları hayvana meşakkat verdiğinden hamallar kethüdâsının bu husûsa dikkat etmesi istenmiştir. Ayrıca hükmün işlerliğinin sağlanması için doğrudan İstanbul Kadısı’na kontrol yapma görevi verilmiştir. Bu hükümde genel hukuk (aile, ceza vs.) yanında hayvan haklarına dair “hukûk-ı hayvânâta” ibaresine yer verilmesi hayvan haklarına verilen duyarlılığının en önemli belgesidir.

1813 yılında, Sultan Mehmed Reşad ve 2. Meşrutiyet zamanında, padişah fermanı ile İstanbul’daki odun, kereste, kömür, kireç gibi eşyaları ve taşları taşımak için kullanılan hamal beygirleri ve merkeplerinin her gün güneşin doğuşundan ikindi vaktine kadar kullanılmaları, bu vakitlerin öncesinde ve sonrasında çalıştırılmamaları emredilmektedir. Aynı fermanda yük hayvanlarının Cuma günü çalıştırılmamaları istenmektedir. Hamalların yüklerini boşalttıklarında geri dönerken yük hayvanlarının üzerlerine binmemeleri gerektiği de fermanda bir emir olarak bildirilmiştir.

YÜK HAYVANLARINA HAFTALIK İZNİ VERİLİRDİ

Osmanlı Devleti’nin geleneksel olarak eskiden bu yana hamallarının bu yük hayvanlarını kullanırken bu kurallara uydukları ancak alışılmış hakkaniyetli kuralları bozmaya başlamaları üzerine ferman ile İstanbul Kadısı aracılığıyla uyarıldıkları görülmüştür. Mesela, İstanbul Kadısı’nın 1812’de verdiği hükümde, “Hamal taifesi ellerinde bulunan merkeplere tahammüllerinden fazla yük yüklediklerinden, bu vaziyetin hayvanlara eziyete yol açacağı muhakkaktır. Böylesi hallere meydan verilmemesi, hamallar kethüdâsından hamalları kat’î suretle uyarılması lâzım gelir” ifadelerine yer verilmiştir.

21 Temmuz 1813 tarihli İstanbul kadısına hitaben kaleme alınan hükümde, eskiden beri var olan düzene göre; iskelelerden hatab(odun), kereste ve kömür gibi eşya nakledilen hamal beygirleri ve merkeplerin güneşin doğmasından ikindi vaktine kadar kullanılmaları, bu vakitten önce ve sonra hayvanlara eşya yüklenmemesi, yüklerin istenilen mahalle götürülüp indirildikten dönüşte hayvana binilmemesi, özellikle cuma günleri hayvanlara tatil günü olarak tayin edilip hiç bir şekilde yük taşıtılmaması ve hayvanların dinlendirilmesi hususlarına dikkat edilmesi konusunda uyarıda bulunulmuştur.

Sultan Abdülmecid döneminde ihdas edilen Hayvan Hakları Yasası gereği taşıttırılacak yükle ilgili sınır konulmuştur. Cuma günleri at ve katırların yük taşımacılığında kullanılması yasaklanmıştır. Yük hayvanlarının hukukuna dair belirleyici başka bir örnek 1909 tarihli hamallara mahsus talimatnâmede, yük hayvanlarına ne kadar yük yüklenmesi gerektiği, “Bir beygir yükü 120 kiloyu, merkep yükü 80 kiloyu ve tek beygirli araba 250 kiloyu, çift beygirli araba 400 kiloyu, öküz arabası 500 kiloyu ve manda arabasının ise 600 kiloyu kesinlikle geçmeyecek” hükmüyle karara bağlanmıştır. Ayrıca yük hayvanlarının haftanın altı günü çalışması, bir günü ise dinlendirilmesi, bu talimatların dışına çıkan ve hayvanlara eziyet edenlere para cezasıyla birlikte işinden men edilme cezası verilmiştir.

1234567_93e78e171a6b4b4ad77c29f158f6f923.PNG

OSMANLI DEVLETİ HAYVANLAR İÇİN VAKIFLAR KURDU

Makineleşmeyle birlikte yük hayvanları eski itibarını yitirmiş olsa da bâkî kalan tarihsel süreçte yük hayvanlarına gösterilen ihtimamın arkasındaki zihniyet, toplumun hem geleneğini, hem de geleceğini etkilemiştir.

Ecdadımız bırakın insanları, hayvanlar için bile vakıflar kurmuştur. Sokak Hayvanlarına Ekmek Veren Vakıf, İpekböcekçiliğini Geliştiren Vakıf, Hayvanlara Mera Açan Vakıf, Halkın ve Yolcuların Hayvanlarını Sulayan Vakıf, Leylekleri Koruyan Vakıf, Güvercinhane Yaptıran Vakıf ve Hayvan ve Tohum Islah Eden Vakıf bunlardan sadece birkaçı. Osmanlı Medeniyeti’ni anlayabilmek için bu vakıfların şemsiyesi altındaki devâsa “iyilik hareketi”ne bakıldığında mesele daha iyi anlaşılacaktır.

Hayvanatın dili olsa da konuşsa...

***

Gelelim günümüze...

Bugünlerde yine bir “hayvan hakları” terânesidir tutturulmuş gidiyor.

Bir türlü bitmeyen tartışmalara son vermek için 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ile Türk Ceza Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’da köklü iyileştirme yapan Meclis’in uzun süren çalışmalar sonucu yasa 14 Temmuz 2021 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe sokuldu.

Mevzuat bütün hayvanları kapsadığı halde, özellikle köpek severlerin(!) yasayı arkalarına alarak işledikleri cinayetler ardı arkası bir türlü kesilmedi.

Amerikan Pitbull Terrier, Cane Corso, Dogo Argentino, Japanese Tosa, American Staffordshire Terrier ve American Bully türü köpeklerini arkasına takan “köpekseverler” bunları zaman zaman silah gibi kullanarak cinayet işlemeye başladı.

Diğer taraftan ise sokaklara salınan 10 milyondan fazla başıboşköpek çetesi” insanlara saldırmaya başladı. Hayvan Durum İzleme (HAYDİ), Hayvan Hakları Federasyonu (HAYTAP) olumsuz gelişmeleri bir türlü engelleyemedi.

Hayvan haklarını gerekçe gösterenler, insan haklarını ihlal etmeye başladı. Sadece bu yıl cadde ve sokaklarda gezen başıboş ve sahipli köpeklerin saldırısı sonucu yüzlerce insan travmatik bir şekilde yaralanırken, 27 kişi feci şekilde hayatını kaybetti.

İnsanların ölümünün köpekler kadar konuşulmadığı bir ortamda Konya Büyükşehir Belediyesi Hayvan Rehabilitasyon Merkezi’ndeki görevlinin bir köpeğe elindeki kürekle vurarak canice katletmesi sonucu ortalık yeniden “köpeksever”ler tarafından manipüle edilmeye başladı.

Köpek çeteleri”nin cinayetleri ayrı bir dert, hızla artan sahipli köpeklerin cadde ve sokakları dışkılarıyla kirletmeleri ayrı bir dert. Gariban temizlik işçileri köpek dışkısı temizlemekten diğer görevlerini yapmaya fırsat bulamıyor.

Şikayet çok, fakat çözüm yok!..

*

Son dönemlerde sosyal medya, yazılı ve görsel basın “kedi ve köpek cinayetleri”yle çalkalanıyor...

Köpek çetesi”nin saldırısına uğrayıp hayatlarını kaybedenler mi ararsın...

Sizi köpeğime ısırtırım” tehdidi savuranlar mı ararsın...

Kedi yavrularını incir ağacına asarak, ayaklarını keserek katleden mi ararsın...

Pitbullunu polisin üzerine salıp, canından olan mı ararsın...

Silahla, arabayla köpek katleden mi ararsın...

Bisikletiyle dünya turuna çıkan turiste saldıran başıboş köpekler mi ararsın...

Say say bitmiyor... Var da var...

Hayvanların ağzı var, dili yok; fakat canilikte sınır tanımayan insan müsveddelerine eğitim şart!..

Bu tür olayların çoğalması üzerine harekete geçen Tarım ve Orman, Çevre ve Şehircilik, Adalet, İçişleri, Sağlık Bakanlıkları ve Türkiye Belediyeler Birliği’nin yer aldığı bir komisyon kuruldu. Tarım ve Orman Bakanlığı, “sokak köpekleri” problemine neşter vurmak için 3 milyarlık bütçe ayırdı. Bu kapsamda sokak köpeklerinin kısırlaştırılması, barınak yükümlülüğünü yerine getirmeyen belediyelere yaptırım uygulanması gibi tedbirler devreye sokulacak.

Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, insan hakları da, hayvan hakları da ziyanda!.. Allah sonumuzu hayra tebdil eylesin.

Kaynakça: Hüseyin Nejdet Ertuğ, Osmanlı’da Yük Hayvanları Hukûku, Z Dergisi, Yıl 2018, Sayı 3)

7890_d5685212a49d17e484b972b28ba7bcc4.PNG