İNSAN, ÜNİVERSİTE, ÖZGÜRLÜK
ODTÜ'de mescitte ibadetlerini yapan öğrencilere kırk kişilik bir grup ellerindeki sopalarla saldırdı ve öğrencilerin mescide girmesine engel oldu. Saldırgan fanatik grup, namaz kılan öğrencilere fanatizmin en uç halini ifade eden sözlerle taciz ve saldırılarda bulunmaya devam ettiler. ODTÜ Saldırısı, üniversite, insan ve özgürlük arasındaki ilişkinin yeniden sorgulanmasını ve tartışılmasını gerekli kılmaktadır.
ODTÜ'de ibadetini yapan öğrencilere saldırma hakkını ve imtiyazını kendinde bulan totaliter ve saldırgan radikal bir sol anlayışın belli öğrenci kesimlerinde devam ettiği görülmektedir. Dine, dindara, din ve vicdan özgürlüğüne ilericilik, ODTÜ'lülük, solculuk, ve aydınlanma adına saldırma hakkını kendinde bulan bu fanatik azgın güruhun üniversiteyle, insan olmakla ve özgürlükle hiçbir ilişkileri bulunmaktadır. Bu şiddet güruhları, şiddet, üniversite ve insan olmayı birbiriyle karıştırarak zehirlemektedirler. Üniversite ve şiddeti birbiriyle özdeşleştiren bu anlayış, çağdaş olmadığı gibi sağlıklıda değildir. Bu gruplar, üniversiteyi örgütsel ideolojik merkez olarak anlamaya devam etmekte ve kendileri dışında olanı şiddet ve taciz yoluyla etkisizleştirmeyi doğal hakları kabul etmektedirler. Üniversiteyi örgüt, öğrenciliği saldırganlık ve solculuğu ilericilik olarak anlayan bu totaliter zihin yapısı, soğuk savaş döneminin yıkıcı sosyalist şiddetiyle üniversiteyi ve insanlığı zehirlemektedir. ODTÜ'de yapılan saldırıyı sadece namaz kılan öğrencilere yapılan bir saldırı olarak okumak mümkün değildir. Bu saldırı, hayattan, insandan ve dünyadan kopuk bir grubun insanlığa, bilime ve evrensel olana karşı saldırısı olarak değerlendirmek lazımdır.
Sol, sosyalizm ve resmi ideoloji, kesin inançlı fanatiklerin içindeki en kötüyü, yani karanlık tarafını ortaya çıkarmaktadır. Solcu, sosyalist ve resmi ideolojinin fanatikleri, din, dindarlık ve ibadet deyince birer kötülük makinesine dönüşebildiklerini ODTÜ'deki terörizmle göstermişlerdir. Sol, sosyalist ve diğer totaliter ideolojilerin, üniversitelerin özgür ve çoğulcu ortamlarında ehlileşmeleri ve insanileşmeleri beklenir. Ancak son olay, kolektivist totaliter ideolojilerin, bir üniversite içinde insanı, bilimi ve insani ilişkileri zehirlemeye devam ettiğini ortaya koymaktadır. Sol ve sosyalizm gibi değişik totaliter ideolojiler, üniversitenin özgürlükçü ve çoğulcu ortamına hiçbir katkı sunmamakta, bilakis üniversitenin çoğulculuk ve evrensellik merkezi olmasını sağlayacak her unsuru ortadan kaldırabilmektedirler. Sorun ODTÜ değildir, sorun ODTÜ'yü esir almak isteyen üniversite, insan ve özgürlük karşıtı totaliteryanizm ve fanatizmdir. ODTÜ'de gerçekleşen terörizm, üniversitesizliğin, insansızlığın ve özgürlüksüzlüğün patolojik bir tezahürüdür.
Üniversiteler, her türlü fikrin, ideolojinin, yaşam tarzının ve aktivitenin yapıldığı yerlerdir. Bu anlamda üniversite, üni-versite (tekçi bir yer) değil, multi-versite (çoğulcu yer) olmalıdır. Üniversitenin tekçi bir yapı olduğu yer, atık üniversite adını almayı hak etmemektedir. Tekçilik ve şiddet, üniversitede hiç olmaması gereken olgulardır, çünkü üniversiteyi, insanı ve özgürlüğü şiddet ve tekçilik ortadan kaldırmaktadır. ODTÜ'de gerçekleşen terörizmi, üniversite olgusunun bizzat kendisine karşı gerçekleşen bir saldırıdır. Fanatik gruplar, üniversiteyi hayali düşmanlara karşı savunduklarını iddia ederek şiddetlerini meşrulaştırmaya çalışmakta, ancak onlar, şiddet eylemleriyle üniversitenin ve insanın bizzat kendisini ortadan kaldırmaya çalıştıklarını fark edemeyecek kadar körleşmiş ve fanatikleşmiş durumdadırlar.
Pozitivizm, sosyalizm ve resmi ideoloji saplantılarından dolayı din, dindarlık ve din özgürlüğü konularında sağlıklı bir anlayış ve tutum geliştirilememesinden dolayı büyük problemler var olmaya devam etmektedir. Eski Rejim'de resmi ideoloji ve vahşi sosyalizm yüzünden dindarlık yaygın bir şekilde irticacılık ile özdeş tutulmaktaydı. Günümüzde ise dindarlığı IŞİDçilik ile özdeşleştirmek sol, sosyalist ve ateist çevrelerde yaygın bir yanılsama olarak devam etmektedir. ODTÜ'de gerçekleşen terörist saldırıyı yapanlar, İŞİDçilerle mücadele adı altında yaptıklarını meşrulaştırmakta ve yüceltmektedirler. Bu yanılgının aksine ortada IŞİD olmadığı gibi, İŞİDçi de yoktur. Ortada olan sadece İŞİD'in basit bir kopyası olan sol İŞİDçiliktir. Sol ve sosyalist İŞİDçilik, kendisinden farklı olanı, özellikle dinsel olanı ötekileştirmekte ve ona saldırmaktadır. IŞİD, bugün sol ve sosyalizm adına üretilmektedir. Sol IŞİDçilik, üniversitelerimizi, gençlerimizi ve toplumsal farklılıklarımızı tehdit eden yeni tehlikedir.
ODTÜ'de uygulanan terörizmin arkasında üç temel sorun bulunmaktadır. Solcu, sosyalist ve ilerici gibi totaliter sıfatlar kullanan azgın güruhlar, kendilerini üniversitenin sahipleri olarak vehmetmektedirler. Üniversitenin tek sahiplerinin kendileri olduğu saplantısı, bu güruhu şiddet ve terörizme yönelten temel motivasyonel kaynaktır. Malum güruhun, İslam ve Müslümanlarla hep çatışmalı bir zihinsel yapısı ve geçmişi olmuştur. ODTÜ'yü Kemalizm'in ve solun kalesi yapmak şeklindeki proje, sürekli olarak uygulanmaya çalışılmıştır. ODTÜ, kendisine dayatılan bu totaliter tutumdan özgürleşmek için İslam'ı, toplumu ve insanı yeniden anlamak için yeniden yapılandırılmalıdır. Türkiye'nin yeni bir ODTÜ'ye ihtiyacı vardır. Mevcut ODTÜ, eski Türkiye'nin baş ağrılarını günümüze taşımaktan başka bir işe yaramamaktadır. Azgın güruh, ırkçı, ayırımcı ve insan karşıtı bir zihniyete sahip bulunmaktadır. Malum grup, ideolojik kabullerinden dolayı sadece kendisini tam insan olarak görmekte, dindarları ise insan olarak görmemektedir. İnsan hakkındaki bu ırkçı bakış açısından dolayı bu azgın güruh, dindar insanlara fiziksel, sosyal ve psikolojik olarak zarar vermeyi kendi hakkı olarak görmektedir. ODTÜ dahil olmak üzere bütün üniversitelerimizin insan merkezli olarak özgürlük, eleştirellik ve çoğulculuk temellerinde yeniden dizayn edilmeleri gerekmektedir.