İnsan şerrine de dua edermiş!
İnsan hem dünyada hem kabirde hem de ahiret gününde rahat emek istiyorsa; Allah’u Teâlâ’yı, kendi nefsini ve Allah ile arasına girmeye çalışan şeytan ve dostlarını iyi tanımalıdır.
Zaten insanların çoğunluğu Allah’ı tanımadıkları için mutluluk
formüllerinin Allah’ın elinde/dilemesinde olduğunu bilemezler ve mutluluğu
alakasız adreslerde ararlar…
İnsan Allah ’u Teâlâ’nın kendisine inanan kulları için nasıl bir ikramda
bulunduğunu fark ettikçe Allaha karşı kalpte çok ciddi bir mahcubiyetin
oluştuğuna bizzat kendisi şahit olur…
Evet…
Allah’u Teâlâ’nın nimetlerini saymaya kalksak sayamayız… Sayamayacağımız
nimetlerden biri de “dua” nimetidir… Dua etmek… Allah’tan istemek… Allah’ın her an gördüğüne, her
an işittiğine, bütün dilleri bildiğine, her şeye güç yetirdiğine inanarak
Allah’a dua etmek…
Allah, kendisine dua edenleri seveceğini vaad ediyor. Hatta kendisinden
istenmemesine kızıyor:
Âişe radıyallahu anha rivayet ediyor. Resulullah aleyhisselam şöyle
buyurdular: Allah ısrarla duâ edenleri sever.”[1]
“Darda kalanların, kendisine yalvardıkları zaman duasını
kabul eden ve onları
sıkıntıdan kurtaran kim?”[2]
Allah kendinden talep etmeyene kızar.”[3]
Evet…
İnsan her konuda rabbine muhtaç olarak yaratılmıştır… Alacağı nefesten
tutun, alınan nefesi vermesine kadar Allah’a muhtaçtır… Ve her konuda, her
ihtiyaç olan şeyde bizler Allah’tan istemeliyiz. Çünkü yer ve gök Allah’ın
emrinde… Ve Allahtan gelecek bütün hayırlara da muhtacız… Biz Allah’tan hep
hayır isteriz…
Özellikle insan dara düştüğünde yani isteklerine ulaşamadığında Allah ile
arası iyi olmazsa bile önce Allah’a el açar… O an anlar ki ne kendi gücü ne de
insanların gücü bu dardan kurtarmaya yetmez… Bütün güçlerin sahibi olan Allah’u
Teâlâ güç yetirir. Ve başlar Allah’a yalvarmaya:
“Onları,
dağlar gibi dalgalar kapladığı vakit, dini sadece Allah’a tahsis ederek ona
yalvarmaya başlarlar. Daha sonra Allah, kendilerini kurtarıp karaya çıkardığı
zaman da içlerinden bir kısmı orta yolu tutar. Zaten bizim ayetlerimizi ancak
sözünden dönen ve nankör olanlar inkâr ederler.”[4]
Biz insanlar böyleyiz işte….
İşin daha ilginci ise hayrı istediğimiz gibi bazen Allah’tan şerri de
istiyoruz… Secde suresi 11.ayeti okuduğumuzda insan fıtratını bilen Allah’u
Teâlâ’nın sözlerinin ne kadar da doğru olduğunu görürüz:
“İnsan, hayra dua ediyormuş gibi şerre de dua eder. İnsan, çok acelecidir.”[5]
Bu ayeti ilk okuduğumuzda insan hangi mantıkla şerrine dua etsin ki?
Sorusu kalbe gelir… Yani aklı başında bir insan hangi sebepten:
-
Allah’ım! malımı helak et!
-
Allah’ım! beni şerli biri ile evlendir!
-
Allah’ım! Bana hayırsız evlatlar ver!
-
Allah’ım! dualarımı kabul etme!
-
Allah’ım! beni cehennemine at!” gibi beddualarda
bulunabilir mi bir insan?
Ama bir gerçek var ki, insan öfkelendiği zaman hem nefsine hem çocuklarına hem de sevdiklerine karşı bedduada bulunabiliyor Sonrasında pişman olacağını bilmesine rağmen… Resulullah aleyhisselamın şu güzel uyarısına rağmen:
«Sakın kendiniz ve
mallarınız aleyhinde bedduada bulunmayın. Şayet Allah'ın duaları kabul ettiği
bir ana rastlarsanız, helak için yaptığınız duayı da kabul eder».
Evet…
Öfkelendiğimizde:
-
Allah hidayetini artırsın!
-
Allah seni ıslah etsin!
-
Allah hayrını versin! Gibi dualar edemiyoruz maalesef… Öfke anında
yapacağımız bedduanın kabul edilmesi karşısında bize çıkarılacak faturayı
düşünemiyoruz.