İnsan ne ister?
Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de cennet ve cehennemden bahsederek
kullarının cenneti kazandıracak bir hayatı yaşamasını teşvik eder. Furkan
Suresinde cehennemi tasvir ettikten hemen sonra sorar:
“De ki: "Bu mu daha hayırlıdır, yoksa Allah'a karşı gelmekten
sakınanlara va'dedilen ebedilik cenneti mi?" Orası onlar için bir mükâfat
ve yerleşme yurdudur.” (Furkân; 25/15)
Korkunç bir gürültü ve harlama ile alevleri yükselerek yanan,
çıkardığı uğultu ve gürültünün insanlara psikolojik anlamda bile yeterli
gelebileceği, içerisine düşüverince ebediyyen yok olmayı isteyeceğin cehennem
mi, yoksa içlerinden ırmaklar akan, her türden aklınıza gelecek ve gelmeyecek
olan nimetlerin barındırıldığı ebedî huzur ve mutluluk yurdu olan cennet mi,
Hangisini istiyorsun?
“Allah'a karşı gelmekten sakınanlara söz verilen cennetin durumu
şöyledir: Orada bozulmayan su ırmakları, tadı değişmeyen süt ırmakları,
içenlere zevk veren şarap ırmakları ve süzme bal ırmakları vardır. Orada onlar
için meyvelerin her çeşidi vardır. Rablerinden de bağışlama vardır. Bu
cennetliklerin durumu, ateşte temelli kalacak olan ve bağırsaklarını parça
parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?” (Muhammed;
47/15)
İşte Rabbimiz şu mübarek beyanlarıyla bizleri sürekli uyarıyor,
dikkatimizi çekiyor, kendimize gelmemizi, aslımıza dönmemizi, takvayı kuşanıp
sâlih amellere yönelmemizi istiyor. Her iki şekilde de kulların
karşılaşacakları akıbeti defalarca ve tekrar tekrar ayeti kerimeleriyle haber
veriyor. Neticesinde de; “Duanız olmasa, samimiyetiniz olmasa, salih
amelleriniz olmasa, ibadet ve güzel kulluğunuz olmasa ne ehemmiyetiniz var?”
diye uyarıyor.
“(Ey Muhammed!) De ki: "Duanız olmasa, Rabbim size ne diye
değer versin! Siz yalanladınız. Öyle ise azap yakanızı bırakmayacak."
(Furkân; 25/77)
Görülüyor ki; Allah’ı bırakıp ta başka başka düzmece varlıkları Rab
ve ilâh edinenlere; yaratıcıdan ve kitabından uzak gaflet içerisinde ve
şuursuzca bir hayat yaşayanlara; nefislerinin tutkularını ve çeşitli fâni
varlıkları, nesneleri, izmleri, mâkam-mevkîleri, ideolojileri…
Allah’a kulluktan üstün tutanlara, O’na kulluğu bırakıp kula kul
olanlara veciz birer uyarıdır mübarek ayetler.
İnsanlar bu manada özgürlüğü yanlış anlayıp tanılandırmaktadırlar.
Gerçek özgürlük, Allah’a kul olup, O’ndan gayrı her şey karşısında
özgürleşmektir. Allah’a kulluğu bırakıp nefs ve şeytanların dürtüleri
karşısında sınırsız isteklerin peşinde koşmak özgürlük değil, bağımlılıktır. Bu
manada sınırsız özgürlük, sınırsız kötülük ve kötülüklere tutsaklık sonucuna
götürebilir.
Böyle bir akıbete dûçâr olmaktan Rabbimizin merhametine sığınırız.
İnsanlık, bütün dünyada merhamet, adalet ve hakkaniyet esasları
üzerinde bir zemin oluşturmadıkça hem dünyada ve hem de ahirette türlü türlü
sıkıntılarla karşılaşmasına şaşırmamak gerekir. Mübarek ayetlerin bize verdiği
mesajlardan bunları çıkarmamız mümkündür.
“Ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, biz onları bilemeyecekleri
bir yerden yavaş yavaş felakete götüreceğiz. Ben onlara mühlet veririm.
Şüphesiz benim tuzağım çetindir.” (A’raf, 7/182-183)
İnsana düşen, ulaşmak istediğini söylediği hedefe doğru yürümesidir. Ulaşmak için gayret etmesi, fedakârlık yapmasıdır.