İnsan Kodeksi
Giderek
bir kontrol toplumu olmanın bütün gerekleri sanki yerine gelmiş gibi görünüyor
ve açıkçası dünya ölçeğinde insanın kontrol edilmesi oldukça sistematik bir
şekilde gerçekleşiyor.
Kontrol
toplumu meselesinin konuşulması gerektiren temel sorunlardan birisi giderek
artan kodeksleşmedir. Bilindiği üzere kodeksler hayatın farklı alanlarında
standartlar ve içerimler belirlemektedir. Esasen bu tür belirlemeler hayata
dair bir standart getirme şeklinde görüldüğünde insanların çoğu için bir
problem teşkil etmez. Elbette insan hayatı için her bakımdan belirli düzeyde
kalitelerin bir alt sınır olarak tespiti önemli ve gereklidir. Fakat bunun
giderek emtiadan insana doğru getirilmesi çeşitliliğin tekdüzeliğe döndürülmesi
gibi bir riski de beraberinde taşımaktadır.
Bunu
sorun etmem Hollanda’da çiftçilerin geçen Haziran ayında yaptıkları grevin
içeriği ile ilintili. Hollanda’da çiftçiler azot emisyon hacminde yeni
belirlemelerle inek sayılarının azaltılması kararına tepkilerini ifade ettiler.
Bunu sadece Hollanda ile sınırlı bir durum olarak görmemek gerekir. Çünkü
küresel dünyanın yapay ete geçiş yapma istekleri zaten pandemi sürecinde de
okunan bir haberdi.
Kontrol
toplumu bağlamında geleceğe doğru projeksiyonda üzerinde durulması gereken
bileşenleri kısaca gözden geçirebiliriz. Bunlardan ilki hiç şüphesiz
özgürlüktür. Kanaatimizce özgürlük çağların içinden süzülüp gelen kişinin en
temel insani ve toplumsal ihtiyacıdır. Esasen kendisi olabilmenin ya da
kendisini tanıyabilmenin de yegane yoludur.
İçinde
yaşadığımız dönemde özgürlük yükümlülükten azade bir şekilde
konumlandırılmasının yanında bir arzu patlamasını ve çeşitliliğini tanımlar
hale gelmiştir. Görünüşte özgürlük taleplerinin yerine getirildiği izlenimini
veren bu durum, ancak kapitalizmin sürekli insan arzularını kışkırtarak tüketme
işlevini yerine getirdiği oranda olumlanmaktadır. Dikkat edilirse insan yaşamı
için belirlenen kodekslerin dışında davranma ya da dünya sisteminin dışına çıkma
taleplerinin hiçbiri özgürlük kapsamında değerlendirilmediği gibi tam tersi
şekilde yorumlanmaktadır.
İkinci
olarak toplumlar için neredeyse yaşamın rotası küresel ölçekte belirlenmiş
görünmektedir. Hangi tür yiyecekler, ne tür içecekler ve aynı zamanda
içeceklerin içeriği, giyim şekilleri, zevkler, yükselen trendlere dikkatle
bakıldığında bunların hepsinin çeşitlilik arzeder göründüğü halde son derece
yeknesak biçimde işlediği anlaşılacaktır. Gerçekte daha mekanikleşmiş bir insan
üretilmektedir ki, bu durum insanların da kodekslendiğini söylemeyi haklı
kılacak içeriklerle tebellür etmektedir.
Özellikle
dijitalleşmenin, sanallaşmanın, teknolojinin yoğunlaştığı ve egemenliğini
iyiden iyiye belli ettiği bu dönemde insana sunulan imkanlar mevcuttur. Nitekim
gelecekte kimi teknolojik uygulamalarla hastalıkların önceden tespit edileceği
söylenmektedir. Dijitalleşme birçok işleri daha da kolaylaştırmaktadır. Fakat
bunların aynı zamanda insan üzerindeki kontrol mekanizmalarını artırması söz
konusudur ki, bu kontroller en azından bana endişe vermektedir.
Modernliğin
başlangıcında temel istek ve beklentilerden birisi de, insanın tabiat
kurallarına hakim olmakla evrene egemen olacağı idi. Bu daha sonra sosyal
bilimler üzerinden insana doğru da teşmil edildi. Açıkçası insan üzerindeki bu
egemenlik giderek pekişiyor görünmektedir. Şimdi bunlar daha da ileri
götürülerek hem insanların ve toplumların kontrolü hem de değiştirilmesi
kurumsallaştırılmaya çalışılmaktadır.
Doğrusu
insan böyle bir durumda özgürlüğünün elinden gittiğini anlayabilmiş değildir.
Eline verilmiş ışık saçan oyuncaklarla avunup durmaktadır. Farkında olmadan
insanın içinden boşaltılan özgürlük ise yeniden aslına irca ile farkedilmeyi
beklemektedir.