İnsan kalmak
İnsan doğmak kaderimiz…
İnsan kalmak irademiz yani kendi tercihimiz…
İnsan doğmak yeterli olmuyor önemli olan insan kalabiliyor
muyuz? Zor zamanlarda insan kalmayı becerebiliyor muyuz?
Fıtratına, hilkatine, yaratılış amacına yabancılaşmamış,
kendisi olabilmiş, kendisi kalabilmiş, kendinden uzaklaşmamış insanlara
ihtiyacımız var…
Kaht-ı rical günlerinden geçiyoruz. Yani adam kıtlığı
yaşıyoruz… Adam gibi adamlar mumla aranır oldu…
Askeri, siyasi, ekonomik, sosyal krizlerden çok daha vahim
olanı; insan krizi…
Tükenen, tuhaflaşan, anormalleşen, kendinden uzaklaşan bir
insan cinsi ile karşı karşıyayız…
İnsan kalma sınavında tel tel dökülüyoruz… İnsanlığımız
tartışılır hale geldi… Hakikaten ne kadar insanız?
Kendi gerçeği ile yüzleşmekten kaçınan çok yüzlü veya yüzsüz
insanların prim yaptığı günlerden geçiyoruz…
İnsan suretinde ama içinde canavarlar taşıyan mahlûkların
dünyasında bu gidişle insana hasret kalacağız…
Görselliği güçlü ancak içi geçmiş, boş ve kof insancıklar
yeryüzüne yük olmak dışında bir özellik taşımıyorlar…
İnsan müsveddesi robotlaşan nesneleşmiş yaratıklar…
Maskeli yüzler, makyajlı mahlûklar maneviyat ve insaniyetten
mahrum yaşamların figüranları…
Tek derdi imaj, prestij ve karizma olan kalite yoksulu
kişilerden ne beklenir ki?
İnsan kimliğini, aidiyetini, şahsiyetini, şerefini yitirince
geriye ne kalır ki?
Batılı bir tanımlama ile karşımıza homoeconomicus veya
homopoliticus çıkıveriyor…
Paraya, koltuğa, konfora çıkara göre selam duran, hazır ola
geçenler insanlığın düştüğü sefaleti ve esareti temsil ediyorlar…
Nesilleri aptallaştıran eğitim, azgınlaştıran arzular, baştan
çıkaran kültür, şımartan sistem insanlığın sonunu hazırlıyor…
Bilinçten yoksun biyolojik insan… Teknolojinin tutsağı
mekanik insan… Değerlerinden kopmuş dijital insana ne kadar insan diyebiliriz?
Hümanizma bile insanlığım helakına katkı sunuyor… İlahi
öğretiden kopan insanoğlunun kıyameti kaçınılmaz oluyor…
Rabbanilik bağlantısı olmayan robot insanlara iki dünyada da
huzur görünmüyor…
Küresel sistem insan cinsini iki uç noktaya zorluyor:
kurtlaşmak ya da mankurtlaşmak… Kardeşleşme olmayınca zaten olacağı da budur…
Çevrim içi ve çevrim dışı yaşamlar arasında sınırların
bulanıklaştığı bu süreçlerde insanoğlunun bunalım ve buhranı da derinleşiyor…
Dijital işgalden, liberal ifsattan insan kendini nasıl
kurtarabilecek?
Sahiciliğini yitiren insan şahitlik misyonundan hızla
soyutlanıyor ve de savruluyor…
Metafiziğe sırtını dönen metaverse sığınan çağın insanı
belirsizlikler içinde habire bocalıyor…
Görünen o ki, aşkınlık olmadan insan krizi aşılamıyor…
İnsan krizi Allah’tan bağımsız çözülemiyor…
İnsan kalmak ancak istikamet sahibi olmakla mümkün…
İnsan kalmanın çareleri ancak ilahi çağrıya kulak vermekle
bulunabilir…
Kur’an’ın öne çıkardığı insan profiline yoğunlaşmak
durumundayız…
İnsan kalmanın önündeki tehditleri Kur’an sıralıyor…
İnsanın köpekleşmesi, eşekleşmesi, maymunlaşması,
domuzlaşması hülasa hayvanlaşması…
İnsanı eşrefe taşıyan ilahi mesajdır…
“Allah katında sizin en üstün olanınız en çok takva sahibi
olanınızdır.”
(Hucurat,13)
İşte insan kalmanın ve kaliteli insan olmanın şaşmaz kriteri;
takva…
Akademik seviye, toplumsal statü, sınıf atlama ilahi ölçekte
anlam ifade etmiyor…
Bugün bir insaniyet mektebine ihtiyacımız var… Gerçi son
Gazze gerçeği yeryüzünde kim ne kadar insan kalabildi, bunun göstergesi oldu…
Yeniden insanlaşmanın yapısını sundu…
Gazze dünyaya diyor ki “Bana insanlığını göster!”
İnsan kalmak, birazda başkası için yaşama erdemini kuşanmakla
mümkün…