Dolar (USD)
35.16
Euro (EUR)
36.59
Gram Altın
2958.42
BIST 100
9916.22
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 Eylül 2016

İnsan kalmak!

Konuşan, anlayan, algılayan, hakkı ve haklıyı ayakta tutan, mazluma sahip çıkan, zalimden yüz çeviren, medeniyetler inşaa eden insandır. Dosdoğru olma yolunda kararlı olan insandıru2026

İnsan kalma yarışını önce kendimizle yaparız. İçimizde gurur, kibir, bencillik ve kendini yeterli gören şeytani olgular vardır. Cin taifesinden olan iblis örneği, bu kötü hasletlerine yenilenin bu dünyadaki akıbetini gözler önüne sermektedir. [1]

İnsanın arzuları, korkuları, hayalleri, kaybetme korkuları gerçeği görmede engeldir. Rabbimiz Araf Suresinde; kendisine ayetlerden verilen bir zat anlatılırken, o kişinin şeytanın takipçisi olduğunu ibretle okumamızı istemektedir. [2] Devam eden ayetlerde de bunun sebebini şu şekilde dilimize dökmüştür;

"Dileseydik elbette onu bu ayetler sayesinde yükseltirdik. Fakat o, dünyaya saplandı ve hevesinin peşine düştü. Onun durumu tıpkı köpeğin durumuna benzer: Üstüne varsan da dilini çıkarıp solur, bıraksan da dilini çıkarıp solur. İşte ayetlerimizi yalanlayan kavmin durumu böyledir. Kıssayı anlat belki düşünürler."[3]

Düşünmek elbette insana has bir olgudur.

Peki insan neden düşünmüyor?

Acaba insanı engelleyen nelerdir?

İnsanı engelleyen elbette ayeti celilenin belirttiği gibi dünyaya saplanmak ve hevasının peşine düşmektir. Mal ve servet tutkusu, güç ve iktidar arzusu, toplumsal dışlanma ve horlanma korkusu, itibar kaybının yaşanması tereddütleri, toplumda yerleşik anlayışlar ve gelenekler, hakim gurupların baskıları vs...

Öncelikle insan; insanın ne olduğunu, neye ve nasıl inanacağını, isteklerinin ve ihtiyaçlarının ne olduğunu, ilgisinin ve yeteneklerinin neler olduğunu keşfetmekle işe başlamak zorundadır. Aksi takdirde mutsuz ve huzursuz olmaya mahkumdur.

Günümüz insanının anti-depresan ilaçlarla günlerini tamamladıklarını, gecelerinde de uyku ilaçları ile uyuduklarını göz önüne alırsak ne kadar da bedbaht olduğunu görebiliriz. Halbuki Cenab-ı Hak insanı 'mutsuz olsun' diye yaratmamış, bu dünyayı da bunca güzelliklerle sebepsiz süslememiştir.

Günümüz insanı her şeye doymuş, bireyselleşerek ben merkezli yaşar hale gelmiştir. Bundan dolayı bir arayışın içine girmiş ve kendine sahte ilahçıklar edinmiştir. Oysa her şeyi yaratanın, yerlerin ve göklerin tek sahibinin olduğunun, her şeye gücünün yettiğinin ve kendisinin tek sahibinin Allah olduğunu gayet iyi bilmektedir.

Bu bilginin kendisine bir çok sorumluluklar getirdiğinin, günde beş defa ruku ve secde etmesi ve kazancından ihtiyacı olanlara vermesi gerektiğinin, yaptıklarının karşılığını hem bu dünyada hem de ahirette muhakkak göreceğinin, kendisi için istediğini başkası içinde istemeden iyi olamayacağının farkındadır.

Psikolojik süreçlerin hepsi kalpte yaşanır. Düşünmek, akıl yürütmek, hidayete ermek, itminan olmak, acımak, esirgemek, temizlenmek, üzülmek, sıkılmak, bunalmak, hasret çekmek, hiddet duymak ve bir çok duygular hep kalpte yaşanır. İman, takva, inkar, nifak, şüphe, korkular da kalpte oluşur. Ondan dolayıdır ki Rabbimiz bizim şu şekilde dua etmemizi ister:

"Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize tarafından rahmet bağışla. Lütfu en bol olan sensin. " [4]

Bütün bunları bilen insan yine de bir suçlu aramaktadır. Ve suçlu hazırdır; Alemlerin tek sahibi Allah... Kendisine verilen onca nimetleri görmeyen ve eline geçen fırsatları değerlendirmeyen insan, başkalarının elindekilere bakarak kendi eksikliğine, mutsuzluğuna, bütün haksızlıklara sebep aramaktadır. Ve sebep; Her zaman başkasıdır. Bunun yanında her şeyin önceden belirlendiği düşüncesi ve bütün toplumlarda hakim olan ortak algı: KADER...

ÇARESİZLİK DİNDARLIK OLUŞTURUR. Normal hayata geçildiğinde geri dönüş başlar. Hak Teala zorluklar karşısında kalıp bundan kurtulduktan sonrakilerin ruh hallerini şu şekilde ifade etmektedir:

"Dağlar gibi dalgalar onları kuşattığı zaman dini tamamen Allah'a has kılarak (ihlasla) O'na yalvarırlar. Allah onları karaya çıkararak kurtardığı vakit içlerinden bir kısmı orta yolu tutar. Zaten bizim ayetlerimizi ancak nankör hainler bilerek inkar eder. "[5]

Sözün kısası şudur: Mutluluk ve huzur, kendisinin de bizim gibi sımsıkı sarılmakla sorumlu tutulduğu[6] ve kendisinin sonunun ne olacağını bilmeyen[7] ve vahyi ekleme ve çıkartma yapmadan[8], bize sunmakla görevli olan en son memur Hz. Muhammed (s.a.v.) e uymakla ve O'nun bize mucize olarak getirdiği Kur'an'a gönülden teslim olmak ile olacaktır. Kişi inandığı doğrularda yalnız kalacak da olsa, toplumu tarafından terk edilecek olsa da, mal-makam-şan-şöhret kaybına da uğrasa, itibarsızlaştırılıp itilse de, istenmeyen ilan edilse de vazgeçilmez görevi elindeki haritaya uymaktır. Aksi takdirde hep arayış içinde olacak, her zaman bataklığa sürüklenecektiru2026

Ves-selam.

[1] Araf 7/12-18

[2] Araf 7/175

[3] Araf 7/176

[4] Al-i İmran 3/8

[5] Lokman 31/32

[6] Zuhruf 43/44

[7] Ahkaf 46/9

[8] Hakka 69/44-47