İnsan insana şifadır
“Aziz dost! Sen, tek bir kişi değilsin; sen, bir âlemsin! Sen derin ve çok büyük bir denizsin. Ey insan – ı kâmil! O senin muazzam varlığın, belki dokuz yüz kattır; dibi, kıyısı olmayan bir denizdir. Yüzlerce âlem, o denizde gark olup gitmiştir!” (Mesnevi, cilt 3 – 4, s.94, çev.Ş.C ,Mevlana Celalettin Rumi)
İnsan insana şifadır.
İnsan insana cennettir.
İnsan insana dermandır dostlar…
Sonbahar bu sene nazlı gelse de artık soğuklar başlamıştır,
sararan yapraklar dökülüyor, sert rüzgarlar esiyor durmaksızın ve sicim gibi
güz yağmurları yağıyor.
Salgın günlerinin ikinci kışına adım alıyoruz. İnsanlık
olarak zorlu bir sürece girdik. Artık karantinalar başladı, yasaklar,
hastanelerdeki yoğun bakımların kalabalığı, salgının an an aramızdan aldığı
canlar, içimizde hissettiğimiz korku ve panik…
Hafv ve reca… Ümit ve korku… İnsan ümit ve korku
arasında, yaşadığı dünyadaki konumunu belirleyerek, Rabbiyle, kendisiyle, başka
insanlarla ve muhatap olduğu eşya ile ilişkilerini bu minval üzere kurmalı diye
düşünüyorum; hafv ve reca: ümit ve korku…
“Aziz dost! Sen, tek
bir kişi değilsin; sen, bir âlemsin! Sen derin ve çok büyük bir denizsin. Ey
insan – ı kâmil! O senin muazzam varlığın, belki dokuz yüz kattır; dibi, kıyısı
olmayan bir denizdir. Yüzlerce âlem, o denizde gark olup gitmiştir!” (Mesnevi,
cilt 3 – 4, s.94, çev.Ş.C) Mevlana Celalettin Rumi asırlar öncesinden böylesine
anlamlı seslenir.
Katman katman içimize doğru yürüdüğümüzde, “insanın içi en
uzun yoldur” diyen şair gibi ulaşabileceğimiz menzil de aslında kendimizin
derûnudur…
Şimdi yaşadığımız zorlu zamanlarda insan insana şifadır diyerek içsel bir yolculuğa başlayalım
dostlar.
Bu derûni yolculukta önce Rabbimizle aramızın iyi olması
gerekiyor ki sonrasında saydığımız; kendimizle, başkalarıyla ve muhatap ve
sahip olduğumuz eşya ile ilişkimiz sağlıklı bir halde olsun…
Çember daraldı diyoruz haberleri izlerken, üst kattaki
komşumuzun ölüm haberini aldığımızda ve derin bir iç geçirerek, ölümün ne kadar
yakınımızda olduğunu hissediyoruz derin ürpermelerle. Oysa biliyoruz nefes
alırken dirildiğimizi, nefes verirken öldüğümüzü…
Nefeslerin sayılı olduğu dünyanın göçebeleri olarak, hiçbir
şeyin sahibi olmadığımızı bile bile bağlarımız güçleniyor, sevdiklerimizle,
sahip olduğumuz eşya ile içinde yaşadığımız dünya ile daha sıkı ve güçlü derin
bağlar kurarak yaşamaya çalışıyoruz. Oysa ölüm ensemizde soluyor, çok yakın,
her an olabilir sayılı nefesler son bulabilir. Aslında bu her zaman böyleydi
ama şimdi yaşadığımız büyük salgın bu hali daha bir hızlandırdı diyebiliriz
dostlar.
Şimdi dostlar insan
insana şifadır diyerek bu salgın günlerinin zorlu zamanlarını aşmaya
çalışmalıyız. Evlerimizde olduğumuz, eşimizle, çocuklarımızla bulunduğumuz
yaşam alanımız olan ve vaktimizin çoğunun beton duvarlar arasında geçen bu
zamanda evlerimizi rahatlatmamız, huzur ve sürûr mekânları haline getirmemiz
gerekiyor.
Bizim ruh halimiz sakin, sekinet kuşanmış olursa evimizin
havasına da bu hal yansıyacaktır. Değil mi ki insan insana şifadır.
İnsan insana dosttur, insan insana yarendir,
insan insana duadır.
Sayılı nefeslerimiz
var dostlar, bir gün bu dünya yolculuğu son bulacak… Şimdi onarma
zamanlarındayız. Şimdi şükür zamanlarındayız. Şimdi gönülleri imar etme
zamanlarındayız. Şimdi Rabbimizle aramızı düzeltme zamanlarındayız, O’ndan
gelen hayat rehberimiz olan Yüce kitabımız Kur’an
- ı Kerim’i duyumsayarak okuma, “Akletmez
misiniz?” diye seslenişiyle muhatap olup bu uyarıyı derinden duyumsayarak
tefekkür etme zamanlarındayız.
“Kitab’ı okuduğunuz
hâlde insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Akletmez misiniz?”
(Bakara, 44)
İnsan insana şifadır diyerek ahvalimizi düzeltelim…
Kendimize doğru derin, kıldan ince kılıçtan keskince bir yolculuğa çıkalım…
Kendimize doğru bakarak, kendi kusurlarımızı, hatalarımızı görmeye çalışalım.
Çocuklarımızın, gençlerimizin gözlerine yüreklerimizle
bakalım… Onlara merhametli, dualı, şefkatli olalım. Salgın günleri onlar için
zorlu zamanlar dostlar. Sosyal medya ağıyla kuşatıldıkları zamanlarda bizim
şefkatli dokunuşumuz ve seslenişimizle nefes almalarını sağlayalım. Evimizi
yaşam alanı olarak atölye haline getirelim, rahat ortamlarda üretmelerine,
dağıtmalarına izin verelim. Evlerimizi cennet eyleyelim dostlar.
İnsan insana şifadır
diyerek içsel yolculuklara çıkalım. Rabbimize iltica edelim, O’na yürüyelim,
Rabbimize derinden teslim olalım, İslam olalım. Gerçek iman edenlerden olarak
güvenelim Rabbimize. Bilelim ki dostlar, Rabbimiz bizlere güvenebileceğimiz bir
kader vermiştir.
Karantina günlerinde yoksulu, yolda kalmışı, zorlu
zamanlarda kepenk kapatan esnafı düşünelim. Haftada bir gün de olsa yasaklara
uymak zorunda olan gıda sektöründen ürünler almaya çalışalım ki onların da bu
zorlu zamanlarda çarkları dönsün.
İnsan insana şifadır
dostlar bunu hiç unutmayalım…
Rabbimizle bağımızı güçlendirelim, yüreklerimize yaslanarak
her daim merhameti, şefkati, teslimiyeti kuşanarak insanlığa faydalı olmaya
çalışalım.
Haydi dostlar zorlu zamanlarda şimdi şifa olma zamanlarına,
şimdi yürekleri inşirahlara taşıma zamanlarına, kardeşlik, dostlukla umutlu
yarınlara adım almaya, haydi dostlar…